Doğru mu duymuştum yoksa zihnim beni yanıltıyor muydu? Can ve ben şaşkınlık içinde kalakaldık. Ortamda sessizlik oluşmuştu ama ben bu sessizliği cümlelerimle bozdum.
"Nasıl ya? Can benim niye haberim yok, hisseleri satışa çıkardığından?" böyle bir anda da böyle bir soruyla ortalığı daha da karıştırmışım gibi hissettim.
"Şirkette çok büyük kriz oldu Sanem? Sen üzülme diye sana söylemedim. Ama başka çaremiz yoktu." Can'ın açıklamasından sonra Yiğit'e döndüğümde onu pis pis sırıtırken gördüm. Gören de şirketi satın almış sanacak.
"Senin yayınevin var Yiğit. Hem sen reklamcılık işlerinden ne anlarsın ki şirkete ortak oluyosun?" dedim, yanıma yaklaştı.
"Olabilir, evet yayınevim olabilir ama şirkete ortak olmam sizi niye bu kadar rahatsız etti anlamadım." Yiğit'in kurduğu cümleler üzerine Can sinirle onun kolunu tuttu.
"Dışarı çıkalım, adamsan eğer seninle ikimiz bir de dışarı da konuşalım!" dedi Can, Yiğit de bu teklifi kabul etti. Bize de yanlarına kimse gelmesin diye tembih edip dışarı çıktılar.
CAN'IN AĞZINDAN;
Sinirden kendimi zor tutarken, Yiğit'in koluna sarılıp onu dışarı sürükledim. O gülen yüzünden artık eser kalmamıştı. Belki de benden de yapacaklarımdan da korkuyordu.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun lan, sen niye ortak oluyosun şirketime? Ben kabul etmiyorum, seninle de sözleşme falan imzalamıyorum." diyerek sinirle, gözlerimden ateş püskürürcesine dibine girip anlatmaya çalıştım.
"Asıl sen niye bu kadar tepki verdin Can? Şu ana kadar ne sana, ne de Sanem'e bir kötülüğüm oldu mu ki de sen bana böyle davranıyorsun? Bu sözleşmeyi imzalamak zorundasın. Çünkü benden başka bu şirkete ortak olacak adam yok!" bu sert çıkışları beni daha da sinirlendiriyordu. Onu dövmemek için kendimi zor tutuyordum.
"Sanem'in adını ağzına alma. Kızın zaten morali bozuk, bir de daha kitabını basacağım diyosun. Uzak dur Sanem'den, benden, ailemden uzak dur!" son sözümü söyleyip içeri girdim. Bahçede oturan herkesin yüzünden düşen bin parçaydı. Zaten Sanem'in doğum günü de berbat olmuştu.
"Kusura bakmayın. Sanem doğum gününün de böyle bir olayla bozulduğu için senden özür dilerim." yere eğilip, ellerini tutarken söylemiştim Sanem'e bu sözlerimi.
"Önemli değil, ne yaptınız konuşup hallettiniz mi bari meseleyi?" hallettim desem yalan söylemiş olacağım. Halletmedim desem Sanem üzülecek, ne yapacağımı hatta ne cevap vereceğimi şaşırmıştım.
"Sonra konuşuruz, hadi sen mumları üfle." dememle birlikte Sanem konuyu bir daha açmadı ve dilek tutup mumlarını üfledi pastanın.
***
Sabah olmuştu, Sanem'i yalnız bırakıp eve gitmek istememiştim. Bu yüzden de salondaki koltukta açtım gözlerimi. Sanem'in odasının kapısını yavaşça açıp, içeri göz gezdirdiğimde derin uykularda olduğunu fark ettim. Uyanmaması içinde tekrar çıktım odadan. Zaten odadan çıkar çıkmaz Deren aradı beni.
"Alo Deren..." diyerek telaşlı bir şekilde açtım telefonu.
"Can günaydın demek isterdim ama daha önemli bir sorun var. Şirkette ki kriz daha da büyüdü ve senin buraya gelmen gerekiyor. Dışarı da magazinciler bekliyor ayrıca da bütün müşterilerimiz bizimle çalışmaktan vazgeçti." duyduğum cümleler bana yetmişti. Telefonu direk kapatıp, gittiğimi Mevkıbe anneye söyleyip evden çıktım.
Şirkete yaklaştığımda dışarı da olan magazincilerin, içeriye girmeye çalıştığını gördüm. Ne yapacaktım? Herkes benden bir açıklama bekliyordu. Şirketin batmasına engel olmak için geriye tek bir seçenek kalıyordu. O da Yiğit'in teklifini kabul etmek. Zaten ondan başka da hisseleri satın almak isteyen biri çıkmamıştı karşımıza. Biraz ileride ki yayınevine girdim. Odasına ilerleyip, direk içeri daldım.
"Kapıyı çalıp da girseydin keşke Can." yanına doğru ilerledim, masasının üstüne oturdum.
"Bak Yiğit teklifini kabul etmek zorunda olduğum için kabul ediyorum. Onca çalışanın gururuyla oynamamak için kabul ediyorum. Bak dediğim gibi zorunda olduğum için kabul ediyorum." dediğim anda el sıkışmak için elini uzattı.
"Pişman olmayacaksın Can, inan bana." elini sıkmadım, boşta kalan elini indirdi. Çekmeceden bir dosya çıkardı, kapağını açtığımda sözleşme olduğunu anladım. Biraz inceleyince makul sebepler olduğu için direk imzaladım.
"İstersen şu sizin şirketin dışındaki gazetecilere de beraber açıklama yapabiliriz Can, ne dersin?" diyen Yiğit'in gösterdiği pencereden şirketin önüne baktığımda kalabalık daha da çoğalıyordu.
"Olur." dedikten sonra yayınevinden çıkıp, şirketimin önüne geldik. Yiğit'le anlaşıp şu gazetecilere açıklama yaptığımıza hala inanamıyordum.
***
Dağılan gazetecilerden sonra şirkete beraber girdik Yiğit'le. Şirketteki çalışanlara açıklama yapınca onlar da batmaktan kurtulduğumuzu duyunca sevindiler.
Yiğit'le ilgilenmesi için Deren'e rica ettim, ben ise kafa dinlemek için odama geçtim. Doğru mu yapıyordum bilmiyorum ama kabul etmekten başka çarem yoktu. O anda Sanem aradı ben ona haber vermeyi unutmuştum.
"Can erken çıkmışsın, kötü bir şey yoktur inşallah." zaten Sanem'in sesi de endişeli geliyordu.
"Birtanem ben sana onca karmaşanın içinde haber veremedim kusura bakma. Eve geliyorum, gelince anlatırım."
"Olur bekliyorum." deyince kimseye haber vermeden şirketten ayrılıp, Sanem'lerin evine geldim. Zaten kendi evimize çıkma işi de yalan olmuştu. Sanem endişeli bir şekilde bahçede yalnız başına bekliyordu. Yanına gidip bir sandalye çekip oturdum.
"Ben Yiğit'in teklifini kabul ettim mecburiyetten. Başka çarem yoktu, şirket batmak üzereydi." şaşkınlığını gizleyemedi Sanem, elini ağzına kapatıp bir süre öyle kaldı.
"Yiğit'e güvenmiyorum Can, ben artık kitabımın basmasından bile vazgeçtim. Keşke başka çaremiz olsaydı." Sanem'in de üzülüp daha fazla kötü umutlara kapılmasını istemiyordum. Zaten yeterince şu içinde olduğu durum için üzülüyordu.
"Birtanem bende güvenmiyorum ama elimizde olan bütün müşteriler bizimle çalışmayı bırakınca buna mecbur kaldım." diyerek yüzümü yere eğdim. Sanem'in de benimle aynı fikirde olmasına seviniyordum. Çünkü artık Yiğit'in gerçek yüzünü o da görmüştü.
"Peki Can, sen nasıl uygun görüyorsan öyle olsun. Sen de üzme kendini." dediği anda yüzünü avuçlarımın içine aldım. Çok seviyordum Sanem'i ben. Her şeyden, herkesten daha çok...
"Sanem benim gitmem lazım yani şirkete dönmem lazım. Kendini üzme, canını da sıkma dinlen." ayağa kalkıp alnından öptüm sonra ise işe döndüm.
SANEM'İN AĞZINDAN;
Can evden gideli yarım saat olmuştu, onun böyle üzülmesine dayanamadım. Yiğit'i arayıp onu eve davet ettim. 15 dakika içinde eve geldi. Ben hala bahçedeydim o da geldi ve gösterdiğim yere oturdu.
"Yiğit sen nasıl böyle bir şey yaparsın? Nasıl şirkete ortak olursun aklım almıyor." dedim.
"Biz bu konuları Can'la konuştuk Sanem'ciğim. Anlatmıştır sana hala neyi sorguluyorsun anlamıyorum." dediği anda yumruğumu masaya sert bir şekilde vurdum.
"Ortaklıktan vazgeçeceksin Yiğit, bak ne istersen yaparım. Yeter ki şu ortaklığı bitir!" dediklerimden sonra gülerek bana yaklaştı.
"Ne istersem mi?" öyle bir cıvıtarak sormuştu ki, iğrenç bir insan olduğunu tekrar anladım.
"Evet." dedim, sesim titrek bir şekilde çıkmıştı.
"Can'dan boşanacaksın!" söylediği sözden sonra kafamdan aşağı kaynar sular dökülmüştü, öyle de kalakalmıştım karşısında.
Evet tekrardan merhaba arkadaşlar. Bölümlerin yavaş gelmesinin sebebi bir türlü yazamamamdan kaynaklanıyor. Sonraki bölümde Görüşürüz Canlarım ❤😍💕💖😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benimsin (CanEm)
FanfictionSanem ve Can'ın aşkı sizi buradan alıp hayal dünyama götürecek. #canem