"Sanem, napıyorsun sen? Sen benim iznim olmadan nasıl kameraya dokunabiliyorsun? Çekimi nasıl makine olmadan devam ettirmeyi düşünüyorsun?" Can'ın sözleri karşısında donup kalmıştım. Tamam dediklerinin hepsi doğru sözlerdi. Ama beni herkesin önünde çocuk gibi azarlamasına ne demeli?
"Gerçekten çok özür dilerim. Ben... ben sadece fotoğraf makinesini kontrol etmek istemiştim." yere düşen parçaları toplamak için eğildim.
"Lütfen daha fazla dinlemek istemiyorum..." deyince kendimi tutamadım ve ağlaya ağlaya lavaboya koştum. Yanlışlıkla olmuştu işte, tamam dediklerinin hepsi doğruydu. Yüzümü yıkıyordum ki Deren geldi.
"Sanem, sen Can'ın kusuruna bakma. Bu aralar fazla agresif önüne gelene bağırıp, çağırıyor." dediğini duyunca sinirini bir tek benden değil, diğer insanlardan da çıkarıyor olmasına üzülmüştüm. Can'ın bu hale gelmesinin sebebi ben olmazdım herhalde?
"Yani... biliyorum çekim için önemliydi o kamera ama gerçekten bilerek olmadı. Ah elim kırılsaydı da elimi sürmeseymişim keşke..." Deren'e sarıldım, ağlayarak. Kendimi toparladıktan sonra izin alıp çıktım. Gitmeliydim buralardan zaten istifamı çoktan vermiştim, niye hala bekliyordum, niye hala bu şirkette çalışmaya devam ediyordum. Dalgın dalgın yürürken arabanın bana doğru geldiğini fark etmeden atlamışım yola. Gelen arabanın korkusundan şoka girerken birinin beni çekmesiyle tüm korkum yerini heyecana bırakmıştı.
Kendime gelince beni kimin tuttuğunu bakmak için arkama döndüğümde tanımadığım bir adam olduğunu anladım.
"İyi misiniz? Bir şeyiniz yok ya?" diye sorunca ezilen ayağıma dokundum.
"Ayağım... ezilmiş galiba?" dedim.
"Sizi hastaneye götürmek istiyorum lütfen, itiraz etmeyin."
"Yok hiç gerek yok aslında." diyerek geçiştirmek istemiştim ama gerçekten ayağa kalkıp adım atacak gücüm yoktu.
"Lütfen..." dedikten sonra omzuna tutunup biraz ilerde olan arabasına bindik. Arabayı sürerken bir yandan da bana bakıyordu.
"O dikkatsizce kullanan arabanın sahibinin plakasını aldım. Hastaneye varınca şikayette bulunuruz hastane polisinden." ayy bir de polis işi falan hiç uğraşamazdım.
"Yok istemiyorum, ısrar etmeyin." dedim. Ardından hastaneye geldik, doktor ayağımın öyle merak edilecek bir şeyi olmadığını söylemişti. Doktor odadan çıkınca, odaya; CeyCey, annem, babam, Ayhan, ablam geldi ama gözlerim her zamanki gibi Can'ı aradı, böyle kötü günümde yanımda olmayacaksa hiç olmasın istemem.
"İyiyim." dedim hepsine. Ardından beni kurtaran adam girdi içeriye.
"Seninle tanışamadık aslında ben Yiğit." deyip, tanışmak için elini uzattı.
"Bende Sanem, gerçekten çok teşekkür ederim her şey için." elimiz hala ayrılamamıştı Yiğit'le ki odaya Can'ın gelmesiyle elimi çektim, ama onun görmüş olduğunu anlamıştım.
"Geçmiş olsun Sanem." dedikten sonra yanıma oturdu. Odadan herkes çıkmaya başladı.
"Teşekkür ederim ama hiç gelmenize gerek yoktu Can Bey." anladım anlamında kafasını salladı.
"Kimdi o adam?" ooo soru sormalar da başladı, ne çabuk unuttu acaba? ben şimdi bugün bu hastanedeysem sebebi Can'dır.
"Beni kurtarıp, hastaneye getiren adam?"
"Anladım, peki olay nasıl oldu?" ne bu böyle dedektif gibi soru sormalar acaba?
"Hayırdır pek bir ilgilisiniz bana karşı? Ben şimdi bugün burdaysam, sebebi sizsiniz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benimsin (CanEm)
FanfictionSanem ve Can'ın aşkı sizi buradan alıp hayal dünyama götürecek. #canem