Yiğit'in söyledikleri karşısında hem şaşkındım, hem de sadece ağlıyordum. Gözyaşlarımı sile sile ayağa kalktım ve o pisliğin yüzüne bakmadan gittim. Eve gittiğimde Can beni bu halde görünce ona ne açıklama yapacaktım acaba? Kendimi toplamalıydım ama bu sırrı da saklayamazdım daha fazla. Eninde sonunda nasıl olsa öğrenecekti, yol boyunca sadece bunu düşündüm. Eve geldiğimde Can beni o halde görünce koşarak yanıma geldi.
"Sanem ne oldu? Kötü bir şey yoktur inşallah, gel otur bakalım." Can'ın yardımıyla koltuğa oturunca cesaretimi toplayıp konuşmaya başladım.
"Can... ben sana yalan söyledim, çok pişmanım ama gerçekten sana söylersem eğer seni kaybetmekten korktum. Yiğit beni tehdit etti eğer şirketten giderse benim senden boşanmamı istedi. Şimdi de az önce o beni sahile çağırdı, eğer yapmazsam sana gelip kendisi anlatacaktı." yüzüm eğik bir şekilde söylemiştim cümlelerimi. Can'ın yüzüne bakmaya o kadar çok korkuyordum ki, bakmamayı tercih ettim.
"Yapacak mıydın peki onun dediğini?" suskunluğundan sonra sorduğu soruyla birlikte kafamı kaldırıp, gözlerinin içine baktım.
"Hayır tabi ki, yapacak olsam sana bunları anlatır mıydım Can? Lütfen beni affet, bebeğimiz için..." dediğim sırada Can apar topar ayağa kalktı, salonda elini başına koyarak tur atmaya başladı.
"Düşünmek istiyorum ama Sanem sen bunu benden nasıl saklarsın? O geri zekalı herifin canını okuyacağım! Sen burada kal Sanem!" koşa koşa kapıyı açıp evden çıkan Can'ın peşinden koştum ama yetişemedim. Ya kötü bir şey yaparsa? Of ya her şeyin sorumlusu bendim işte.
CAN'IN AĞZINDAN;
Apar topar evden çıkıp arabaya bindiğimde, sinirden ateş basmıştı beni. Sanem'in üzülmesini, kırılmasını istemiyordum ama o Yiğit denilen herif ne hakla benim karımdan böyle bir şey isteyebilirdi? Hangi hakla? Evini biliyordum, arabadan inip kapısına sert sert vurmaya başladım. Ama kapı açıldığında beni karşısında görünce neye uğradığını şaşırmıştı. Şu saatten sonra artık kaçacak deliği kalmamıştı.
"Sen kimsin de benim karımdan böyle bir şey istersin? Sen kimsin de benim karımın yanına yaklaşmaya, onu ayağına çağırmaya cesaret edersin!" diyerek boğazına yapıştım, onu bırakmaya da pek niyetim yoktu.
"Asıl sen kimsin de benim evimi basmaya cesaret edersin? Bak Can Divit ben Sanem'i çok ama çok seviyorum hatta ona aşığım anladın mı?" sözleri beni fazlasıyla deli ediyordu, onu öldürmekten korkuyordum. Eskiden olsa onu öldürürdüm ama Sanem hamile, ben hapisteyken onlara kim bakar?
"Ağzını topla, karımın adını ağzına alma lan!" her ayağa kalkışında suratına indirdiğim yumruklarla, yüzünün kandan gözükecek bir tarafı kalmamıştı. Artık konuşacak ve ayağa kalkacak hali kalmadığında evini hızlı adımlarla terk ettim. Bu dayak az olmuştu ama daha onunla işimiz bitmemişti. Sanem evde yalnızdı ve benim onun yanına gitmem gerekiyordu.
***
Eve geldiğimde terden ıslanmış suratımı kolumun tersiyle sildiğim de gözüm bir anda kanepe de uyuya kalmış Sanem'e ilişti. Ben ona hiçbir zaman kızamıyordum ki hatta her seferinde affediyordum. Diz üstü yere çökerek yanına geldim, saçlarını okşarken bir anda gözleri açıldı. Beni görünce hemen yerinde doğruldu.
"Can... iyi ki geldin." deyip bana sımsıkı sarıldı, epey korkmuştu suratından belliydi.
"Geçti bir tanem." dedim Sanem'e ama benim kızgınlığım ne Yiğit için, ne de Sanem için hala geçmemişti. Hala Sanem'in bana gerçekleri benden uzun süre sakladığı için ona kızgındım.
"Ne oldu? Naptın Yiğit'e?"
"Hiçbir şey." dediğim anda telefonuma mesaj geldi, nasıl olduysa mesaj Yiğit'tendi hemde daha az önce konuşmamıza rağmen.
Gönderen; Yiğit
Yarın sabah 8.00'de seni ... de bekliyorum.
Sanem'e çaktırmamaya çalıştım sonra ise birlikte yatağa gidip uzandık.
SANEM'İN AĞZINDAN;
Sabah uyandığımda dün geceden beri aklımda olan Can'ın mesajına bakmak için telefonu elime aldım. Mesajdaki adresi ezberleyip geri yerine koyduğumda Can uyandı.
"Sanem iyi misin? Erkenden uyanmışsın." Can'ın sorusuyla stresim azaldı, mesaja baktığımı anlamamıştı şükür ki.
"Uyku tutmadı ya hem saat 7, birlikte kahvaltı yapıp şirkete gidelim diyorum. Ne dersin?" kafasını kaşıyıp bana bir yalan uydurmaya çalıştı.
"Yok sen bugün evde kal dinlen hem benim zaten başka işlerim var." dedikten sonra alnıma bir öpücük kondurup, kalktı ve hazırlandı. Evden çıkınca birkaç dakika bekleyip, bende evden çıktım. Hemen bir taksiye atlayıp, mesajda yazan yer için yola çıktım. Umarım bir şey olmadan yetişebilirim umuduyla yol boyunca dua ettim.
***
Adresteki yer dağlık alandı, biraz ilerleyince Can ve Yiğit'in uçurum kenarında kavga ettiklerini gördüm. Hemen koşa koşa yanlarına gidip, ikisini de ayırmak istedim.
"Durun kavga etmeyin hem burası çok tehlikeli bir yer yapmayın!" diyerek artık olaya karışmıştım bas baya.
"Sanem senin ne işin var burada? Uzak dur, sen hamilesin." Can'ın söylediklerini bile duymuyordum.
"Yaa yeter durun artık." dememe rağmen ikisi de atışıp, birbirlerine vurup duruyordu. Bu kavganın sonu nereye gidecekti anlamıyordum. Yiğit'in yüzü morluklar ve kanlardan dolayı görünmeyecek duruma gelmişti. İkisi arasında kalakalmıştım resmen, sözlerimi bile dinlemiyorlardı.
"Yeter lan artık!" diyen Yiğit, Can'a daha güçlü bir tokat atmak için yanına doğru giderken ayağının taşa takılmasıyla uçurumun dibini boylamıştı. Şaşkınlıktan donup kalırken, aşağıya bakmaya cesaret bile edemiyordum. Olay karşısında Can da ben de donup kalmıştık, ellerim tir tir titriyordu ve olayın şokundan çıkmak da kolay olmayacaktı.
"Hepsi benim yüzümden..." diyerek bayılırken, son sözüm ise sadece bu olmuştu.
Yiğit gerçekten öldü mü? Sanem'in bebeğine bir şey oldu mu? Soruların cevabı için bir sonraki bölümü bekleyiniz. Yorum yapmayı unutmayın!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benimsin (CanEm)
FanfictionSanem ve Can'ın aşkı sizi buradan alıp hayal dünyama götürecek. #canem