Bavulumla ilerliyordum boş yolda. Ne bir araba, ne de bir taksi... Ah salak Sanem ah, niye iniyorsun otobüsünden? Niye o salak için iniyorsun ki?
"Sanem dur bir dinle!" diyerek söylene söylene geliyor peşimden Can.
"Yaa gelme peşimden gelme!" arkamı döndüğümde araba ardımızda kalmış, Can ise beni takip ediyordu.
"Bir dinle, gerçekten seni öpmek istememiştim özür dilerim." bu sözlerden sonra durdum. Peşimden gelmesinden aşırı rahatsız olmuştum.
"O zaman niye öpüyorsun? Öpmek alışkanlık yapmış sende. Artık beni susturma şeklin bu herhalde." yanıma geldi, saçlarımı düzeltti.
"Sen nereye gidiyordun Sanem, daha doğrusu niye gidiyordun?" bu soru karşısında yutkunmakta zorlandığımı hissettim. Gözlerini gözlerime kenetlemeye çalışsa da ben hep gözlerimi kaçırdım ondan.
"Sanane, sa-na-ne!" diyerek heceledim, daha iyi anlaması için ama o suratıma aval aval bakmaya devam etti.
"Bak çok üzgünüm, sinirlerim bozuktu. Fotoğraf makinemi düşürdüğün için senin üzerine çok geldim. Özür dilerim..." bu sözler beni ikna etmesine hiç de yetmeyecekti.
"Sen her sinirlerin bozuk olduğunda bana veya başkasına böyle bağıracak mısın?" sorum karşısında durmuştu.
"Yani... bu sinirli hallerimin nedeni sevgilimden ayrılmış olduğum için..." böyle söyleyince gözlerinin içine baktım derin derin, gözlerinin derinliğinde hala bana aşık bir adam, bana aşık bir Can gördüm.
"Can aslında benim senden özür dilemem gerekiyor. Polen'le olan yanlış anlamam yüzünden. Gerçekleri bir de Emre Bey'den dinleyince sana hak verdim." böyle söyleyince direk sarıldık birbirimize.
"Ne olursa olsun, birbirimize olan güvenimiz hiç bitmesin..." dedi Can.
"Bitmesin..." diyerek karşılık verdim. Ardından arabaya doğru yürüdük. Tam biniyorken,
"İyi ki de bir mucize olmuş, iyi ki de beni durdurmak için peşimden gelmişsin." dediğim zaman bana gülerek baktı Can. Nereye gidiyorduk bilmiyordum. Can şirket yerine dağ evine getirdi beni. Yolda mangal için et ve salata için malzeme aldık.
"Umarım bugün sıkıntı çıkmadan şunları yeriz." diyen Can'a güldüm. Önceden toplanmış odunları yakmaya başladı. Bende salatayı hazırlamaya başladım.
"Annemgil beni hala yolda biliyor." dedim.
"Ara söyle istersen, ben sevgilimle yemek yiyorum de."
"Yok artık, ben annemgile böyle söylersem yaşatmazlar bizi." masayı hazırladım, ardından da gelen etleri soğutmadan yemeye başladık.
"Kamp işi ne oldu?" diyerek ortaya laf attım.
"Bizim şirkettekiler gittiler ama ben senin için gitmedim. Artık yarın şirkette beraber sorarız neler yaptıklarını olmaz mı?"
"Olmaz, çünkü ben istifa ettim ve ayrıca da ihbar sürem dolmuştur." ah Sanem ah, niye istifa etmelere kalkışıyorsun sen!
"Sorun değil o, ben seni tekrar işe alırım. Hem böylece de şirkette de beraber oluruz."
"Bilmem, olur belki. Neyse Can artık gidelim mi? Zaten annem birazdan arar, vardın mı diye sorar. Bu yüzden eve gitmem lazım." dedikten sonra ayağa kalktık ve birlikte masayı toplayıp, yola çıktık. Eve gelince anahtarım olduğu için kapıyı kendim açtım, hem onlara sürpriz yapmış olurum diyerek girdim. Salonda televizyon izlerken buldum onları.
"Sürpriz, ooo gidişime de hemen alışmışsınız o belli." koşarak annemle babamın ortasına oturup, öptüm onları.
"Aaa Sanem, bizde bu kız vardıysa niye aramıyor hala diye söyleniyorduk. Ne oldu kızım? Bir sorun mu var?" dedi annem.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benimsin (CanEm)
FanfictionSanem ve Can'ın aşkı sizi buradan alıp hayal dünyama götürecek. #canem