Polen bu lafların altında kalamazdı, Can ona git dedikten sonra direk terk etti dağ evini. Bense şaşkın bir şekilde ne olup bittiğine anlam vermeye çalışıyordum.
"Sanem bu olanlar seni korkutmasın, ben ayrılmak istediğimi çoktan beri düşünüyordum aslında. Gel otur şöyle." deyince bakışlarımı Can'a çevirdim.
"Hayır bence sizin aranızdaki engel benim. Bugünde bunu anlamış oldum." diyerek tam gitmek için hareket ettiğim sırada kolumdan tutup beni durdurdu.
"Gitme kal. Ben Polen'i şu ana kadar gerçekten ama gerçekten sevmedim. Ne olur gitme." bu sözler beni durdurmamalıydı. Ben ona aşık değildim, o da bana. Aramızdaki ilişkinin bir arkadaşlık ilişkisi olduğu kesindi. Kendini bu adama kaptırma Sanem.
"Can bak aramızdaki bey-hanım durumunu kaldıralım dedin, iş dışında olmak şartıyla kabul ettim. Bu gece gelip beni nişanımdan kaçırmak istiyorsun hayır deyip susuyorum. Bana bir açıklama yapmayacak mısın?" bu söylediklerim karşısında susup oturmayı tercih etti.
CAN'IN AĞZINDAN;
Susuyordum çünkü benim Sanem'e olan hislerimin onda karşılığı yoktu. Hem Polen'le de daha bugün ayrılmışken Sanem'e açıklama yapamazdım. Polen bu işin peşini bırakmayacaktı biliyorum ama bari Sanem'le aramızda bir şey olmadığının kanıtını yaparsak bu işin peşini bırakabilirdi.
"Bir şey söylemem Sanem..." dedikten sonra yüzüme bakıp ardından yanımdan ayrıldı. Kendi kendime düşündüm, o da beni sever mi diye? Yoksa o nişanı istiyor muydu gerçekten?
Dağ evinde sabahlamıştım, giyinip şirkete gittiğimde Sanem'in boş odasına bakakaldım öylece. Ya istifa edip işi bırakırsa?
Odama geçtim ama canım hiçbir şey yapmak istemiyordu, öylece bekledim. Saatler geçti ama Sanem hala gelmedi. Odadan çıktım, etrafa bakındım. CeyCey'i görünce yanına gittim.
"CeyCey, Sanem Hanım gelmedi mi hala?"
"Yok Can Bey gelmedi, beni aradı biraz rahatsız olduğunu ve bugün gelemeyeceğini söyledi." böyle söyleyince gerçekten merak etmiştim onu. Evine gidemezdim, hem gitsem ne söyleyecektim ki? Yalnız kalıp kafasını dinlesin diyerek odama geçtiğimde Polen geldi.
"Can müsait misin? Biraz konuşalım mı?" deyip odaya girdi.
"Değilim bir toplantıya gireceğim birazdan." dedim.
"Lütfen, bak dün için çok özür dilerim. Affet beni..." suratımda kızgın bir ifadeyle ona baktım. Dün o yaptıklarından sonra onu bu kadar kolay affedemezdim, hem Sanem'in de ne kadar üzüldüğünü biliyordum.
"Toplantıya gireceğim dedim ya." diyerek şirketten çıktım. Artık ayaklarım beni nereye götürürse bende oraya gidecektim.
SANEM'İN AĞZINDAN;
CeyCey'i arayıp bugün gelemeyeceğimi söylemem iyi olmuştu. Yataktan kalkacak ne halim, ne de moralim vardı. En azından bugün Can'ı görmeyecektim hele ki dünkü olanlardan sonra.
Rahat bir şeyler giyinip televizyonun başına otuduğumda, pencereden dışarı bakınca bir arabanın bizim evin önüne durduğunu gördüm. Dikkatlice bakınca Can olduğunu anladım. Nasıl ya, niye geldi? Annemgil görmese bari diyerek koşa koşa aşağı indim.
"Can, ne işin var burada? Off görenler yanlış anlayacaklar!" diyerek ara sıra bizim dükkana bakıyordum.
"Konuşmamız lazım."
"Burada olmaz, sahile gidelim o zaman." diyerek biraz tedirgin, biraz da sinirli bir şekilde arabaya bindim. İçimden de kimse görmemiştir umarım diye dua etmeye başladım.
Yolda gelirken kendi kendime bazı kararlar almıştım aslında. Sahile geldiğimizde Can konuşmadan önce ben konuşmak istedim.
"Can sen konuşmadan önce ben konuşmak istiyorum. Ben istifa ediceğim." bu sözlerim karşısında şaşkın şaşkın baktı suratıma Can.
"Neden? Neden yapıyorsun böyle bir şey."
"Canım istiyor." diyebildim.
"Sen her canın istediğinde işinden istifa mı ediyorsun?" kararıma saygı göstermesini beklerken bu soru karşısında afallamıştım.
"Bu ilk işim, bundan sonra da kafam estiği gibi davranmaya devam edeceğim." diyerek şaşırtıcı cevaplar vermeye başladım.
"İstifa etmene gerek yok benim için. Çünkü ben buraya bu konu hakkında konuşmak için geldim. Ben gidiyorum..." öylece kalakalmıştım. Gidiyor muydu? Nereye peki?
"Nasıl, nereye?" dedim.
"Kafam nereye eserse, senin dediğin gibi. Şirketi de kardeşim Emre'ye bırakacağım." dediğinde gözlerim dolmuştu. Gidiyordu, hemde gerçekten gidiyordu...
"Benim gitmem gerek." diyerek gidiyordum ki arkamdan seslendi.
"Sanem... Bu kadar mı yani? Bir şey söylemiyecek misin?" durup düşündüm. Geri dönüp ne diyecektim ki ona? Aslında ben ondan bir itiraf beklerken gitme işi de nerden çıkmıştı? Sorusuna cevap vermeyip gitmeyi tercih ettim.
Akşam olduğunda kendimi evde bulmuştum. Akşama kadar dolanıp düşünmüştüm. Ondan önce hareket edip istifa etmeliydim.
Ablamı odama çağırdım ve birlikte oturduk.
"Sanem biz bugün Osman'la sevgili olduk." ablamın sevincine ortak olamamıştım. Bulmuştu sevdiğini işte, ben ise daha neler olup bittiğini anlamadan istifa etmeye karar vermiştim.
"Mutlu oldum. Abla birinin seni sevip sevmediğini nasıl anlarsın? Yani sana aşık mı, değil mi? bunu nasıl anlarsın işte?" dedim.
"Aşk... çok güzel bir şey aslında. Gözlerinden mesela, sana bakınca eğer ışıl ışıl parlıyorsa gözleri aşıktır. Ya da seninle konuşmak için can atıyorsa aşıktır." bu tanımlar benim için yeterliydi aslında.
"Yani bu söylediklerinden biri de oluyorsa, yine aşık demek değil mi?"
"Evet, evet de hayırdır kimmiş o? Yoksa dün nişanda gelen kişi mi? Hani seni dışarıda biriyle konuşurken bulmuştum ya?" bu soruya cevap vermeli miydim bilmiyorum.
"Yok... O benim iş arkadaşımdı." diyerek geçiştirdim.
"Kızlarrr yemek hazır!" diyerek annem seslendi.
"Hadi gidelim Sanem."
"Yok ben yemeyeceğim." dediğimde ablam moralimin bozuk olduğunu bildiği için ısrar etmedi ve odadan çıktı.
Yatağa yattığımda hala Can'ın bana aşık olup olmadığını neden sorguluyordum ki ben? 'kaçırıyorum seni.' diyerek nişana gelmişti. Bu yeterli bir delil değil miydi sanki?
***
Sabaha kadar düşündükten sonra ağlaya ağlaya yazmıştım istifa dilekçesini? Bu saatten sonra beni kim durduracaktı ki Can'dan başka?
Şirkete geldiğimde, şirkete ilk geldiğim günü düşündüm. Beni ne kadar samimi karşılamışlardı oysaki? Arşiv odasına indiğimde Can'la olan atışmalarımız geldi aklıma. Benim için çay demlettirip gönderdiği mesela...
Gözyaşlarımı silip yukarı çıktığımda odasında Can'ı görünce bir an göz göze geldik. Sonra kendimi toplayıp kapısını çaldım.
"Buyrun istifa dilekçem..." diyerek masasına koyduğumda bana ışıl ışıl bakan gözler gördüm. Hemde ablamın dediği gibi bakan gözler, bana gitme der gibi bakan gözler...
15 yorum sınırının dolmasını bekledim arkadaşlar, evet işte bölümümüz böyleydi. Sizce Can, Sanem'in istifasını kabul edicek mi? Ya da Sanem, Can'ın gitmesine engel olacak mı? Cevaplarınızı bekliyorum ❤🤔👍
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benimsin (CanEm)
FanfictionSanem ve Can'ın aşkı sizi buradan alıp hayal dünyama götürecek. #canem