Dün gece o boş umudum yüzünden bir yıldız kaydırdım. Kızıyorum kendime çok kızıyorum. Ama elden ne gelir? Kim olduğumu anladın mı merak ediyorum açıkçası. İlk defa utandığımı hissediyorum. Aslında o anda hissettiklerimin utanç olduğunu anlamam biraz zamanımı aldı. Bakışlarının dizlerimi titreteceğini kim tahmin edebilirdi onca zaman edepsiz ağzın beni her fırsatta aşağılarken?
Tüm bunlar benim için sorun ama en çok da kaçıp gitmiş olmam canımı sıkıyor şu saatlerde. Elimde sıcak çikolatamla yağan karı izliyorum, korkma bu sefer kızmadım hiçbir kar tanesine sinsice beni dinliyor diye. Vicdanım el vermiyor artık ama neden kaçtım ki dün gece?
Bir cevabım yok buna senin de olmasa gerek ki uzun bir süre de bu soruya cevap verebilecek gibi görünmüyoruz, duydun değil mi siyah koltuğum zil çalıyor.
Kimseye söylemesem de hastaneden çıktığımı öğrenmiş olmalılar. Onlara da kızamıyorum aslında kızgınlıktan çok minnet var içimde. Bilirsin ben huysuz bir herifim. Biraz da kaçık ama bunu pek umursadıkları söylenemez. Ailem olmak için çırpınıyorlar ve ben pek çaba sarf etmeden buna müsaade ediyorum.
Onları özel alanıma almadan önce biraz kendime gelmek adına açtığım pencereyi kapattım. Evim büyük değildi, yatak odam ve mutfağa açılan orta büyüklükte bir oturma odası vardı. Dış kapı direkt olarak salona açılıyordu. Yetiyordu. Kafamın içindeki sıkışıklıktan sonra daha büyük bir yer kendimi yalnız hissettirirdi ama yine de evimde bu kadar çok insan aynı anda bulunduğunda daha büyük bir ev düşünmüyor değilim.
“Bu dev kılıklı herif bizi hiç sayıyor.” Jongin söylenerek oturma odamdaki en rahat şeye -çift kişilik ve zorla sığdırdığım koltuğuma- kendini fırlattığında onun için üzülüyorum. Kendisinin sohbeti de öyle güzeldi ki onu mağazada gördüğüm anda vurulmuş ve oturma odamın küçüklüğüne aldırmadan parama kıyıp almıştım. Gerçi sonrası benim için oldukça zor olmuştu. Onu şu an olduğu yere koyabilmek için saatlerimi harcamış üstüne bir de belimi incitmiştim.
“Hyung demeyi ne zaman öğrenecek bu velet.”
Yapmak istediğim Kyungsoo tarafından yapılmış ve Jongin kafasına yediği şaplakla susmak zorunda kalmıştı. Bence de ruhum gibi siyah koltuğum, oh olsun!
Herkes odada kendine oturacak bir yer bulduğunda kimsenin rahatça hareket edebileceği kendine ait özel bir alanı yoktu ama yine de seviyordum. Samimi bir ortam oluşmasına sebep oluyordu ve bu hoşuma gidiyordu.
“Bir haber verseydin bari Chanyeol”
Jongdae’nin sitemli sesine az önce yalnızken dikildiğim cam kenarından göz devirdim.
“Göz devirme bana annemler ne kadar endişelendi haberin var mı?”
“Tahmin edilebilir.”
Sözlerim onun sitemini sinire çevirmeye yetse de uzun zaman önce kendini kontrol etmeyi öğrenmişti, benim aksime.
“Her neyse, büyükbabam seni görmek istiyor.”
Sonrasında benim hiçbir şekilde rızam alınmadan sağlığım ile ilgili bir konuşma dönmeye başlamadan hemen önce Jongdae net bir şekilde eklemişti. “En kısa zamanda.” İtiraz hakkımın olmadığı bir konuşmaydı bu o yüzden ağzımı bile açmaya cüret edemezdim.
Ben de az önce hoşlandığımı söylediğim o ortamdan kaçacak bir delik aramıştım ama uzun boyumun ve küçük evimin bana sağladığı bütün o olanaksızlıklar sonucunda hâlâ pencerenin önündeydim.
“Artık yarış yok!” sohbetin ana konusu bundan oluşuyordu.
“Artık galeride yok pistte.” Diye içerledi Yixing ki sohbetin en can alıcı kısmıydı benim için çünkü bunun tek sebebi yarışı kaybetmiş olmamdı. Girdiğimiz en büyük iddiaydı bu. Aslında daha çok kabul etmek zorunda kalmıştık çünkü başka şansımız yoktu. Yixing’in işlettiği yerin sahibi benim ilk mağlubiyetimi alan ve günlerdir aklımı terk etmemekte ısrarcı olan adamın babasıydı ve defolup gitmemizi söylüyordu. Bize göre ortada bir neden yoktu. Muhtemelen adamın canı sıkılmıştı ve oynayacak kişiler arıyordu. Daha sonra oğlu bize bir haber göndermiş onunla iki gece sonra tekrar yarışırsam ve kazanırsam babasını ikna edebileceğini iddia etmişti. Bizde çaresiz bir şekilde kabul etmiştik fakat bu karar pek işe yaramamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dördü Yirmi Geçe // Chanbaek
Fanfiction"Adına aşk koyduğun o büyük boşluğa ben koca bir hayat sığdırdım. Beni sevmemene rağmen isyan edip kaçmak, sende aradıklarımı hayatla doldurmaya çalışmak, ruhumun en büyük yanılgısıydı. Hayat bana en acımasız yüzünü sevgini inkâr ettiğim zamanlar gö...