Kendime bir köpek alma isteği şu an öyle şiddetli bir şekilde sarsıyordu ki düşüncelerimi belki de beni anlayabilecek tek kişi o olurdu hayatımda. Baekhyun'u mutfakta öylece bırakmış ve sahile çıkmıştım. Verdiğim cevaptan pek vicdan azabı çektiğim söylenemezdi. Beni bırakıp giderken yüzleştiğim tek şey deliliğim değildi. Bir başıma kalışım ve ona muhtaç oluşumdu ve o bütün bunları hiçe sayarak gitmişti.
Görüşmek istemediğini, kapısına gelmememi bir süre uzak kalmak istediğini söyleme cesaretinde bile bulunmuştu da ben mi ona ters cevap vermeyecektim. Aramızdaki çekimi tanımlamak pek mümkün değildi.
Ben günden güne ona daha fazla âşık olduğumdan emindim fakat o istemedikçe duygularını çözmek, neler hissettiğini anlayabilmenin imkânı yoktu. Bir gün samimi bir şekilde gülümserken diğer gün edepsizce beni kışkırtan düşmanım oluveriyordu. Sessizliği isterken çaresizce ona çekilmiştim evet fakat bütün bu gel git, ikimizin de aniden değişen ruh halleri beni yormuştu ki zaten fazlasıyla bitkin bir adamım ben.
Dalgalar sakin sakin kıyıya vururken biraz ayakta dikildim. Bundan sonrası için ne yapacağımı kestiremiyordum. Ne Baekhyun'a gidebiliyordum ne de ona gel diyebiliyordum ki onu çağırsam da koşa koşa gelecek hali yoktu.
Evin açık kalan büyük cam kapısından kahkahalar buraya kadar geliyordu ve ben birbirine girmiş seslerin arasından bir adamınkini çok net ayırt edebiliyordum.
Sözlerimin üzerinde pek durmamış ve dönen hoş sohbete katılmış olmalıydı. Bu beni biraz incitmedi desem yalan olurdu. Bomboş hissediyordum. Aslında düşünmeniz gereken çok şey vardır fakat beyniniz bu işlevi artık gerçekleştiremiyoruz diyerek kepenkleri indirir ya öyle bir haldeydim şu anda.
Fakat öylesine dalmışım ki denize, Baekhyun'un gülen sesini dinlemeye bana arkamdan sinsice yaklaşan ve denizin içine olanca gücüyle ittiren arkadaşlarımı katiyen duymamıştım.
Şimdi gecenin havaya çökmüş soğukluğuyla birlikte sırılsıklam, karşımda duran Jondae ve Jongin'e bakıyordum. Diğerleri ise hafif kafayı bulmuş bir şekilde gülerek beni izliyordu bir kişi hariç.
Gözlerim onunla buluştuğunda elinde tuttuğu beyaz havluyu gördüm. Diğerlerinin biraz gerisinde çekinerek bekliyordu. Onu nereden bulduğuna dair pek bir fikrim yoktu fakat o tek havlu yeterli olmayacaktı tabii beni suya atanları da düşünüyorsa.
Önce Jondae'yi yakaladım. Sarhoş oldukları için hareket etmeye mecali bile yoktu onu denizin içine fırlatır fırlatmaz benden kaçmak için hareketlenen Jongin'i yakaladım ve Jongdae'nin yanına gönderdim.
İkisi de ciyaklamaya başlamıştı ve yaptığım tek şey yüzüme vuran ay ışığında ikisine de sırıtmaktı. Omuz da silktim.
"Bundan sonra benimle uğraşmadan önce iki kere düşünürsünüz herha-"
Sözümü tamamlayamadan kendimi tekrar suyun içinde buldum. Kyungsoo bir kahkaha atıp geriye doğru koşmuş ve evin içinde kaybolmuştu. Zaten ıslandık ne olursa olsun diye düşünen Jongdae ve Jongin bana su fırlatmaya başladıklarında sahilde boylu boyunca bizim kahkahalarımız yankılanıyordu.
Bir şekilde bu an iyi gelmişti. Belki de her ne kadar kırgın olsam da Baekhyun'un yakınımdaki varlığı kötü düşüncelerimi bir şekilde bastırıyordu. Ruhu ruhumu her dakika okşuyor, bizi sürekli birbirimize düşürüyordu.
"Çıkın artık hasta olacaksınız."
Kyungsoo elinde havlularla döndüğünde Baekhyun'un elindekini yeni fark etmiş gibi bir kendi elindekilere bir de onun elindeki tek havluya baktı. Ben ona aldırmadan gidip Baekhyun'un eğrelti bir şekilde tuttuğu havluyu aldım ve soğuk, bedenimden içeri süzülüp beni üşütmeye başlamışken kuru havluya sarındım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dördü Yirmi Geçe // Chanbaek
Fanfiction"Adına aşk koyduğun o büyük boşluğa ben koca bir hayat sığdırdım. Beni sevmemene rağmen isyan edip kaçmak, sende aradıklarımı hayatla doldurmaya çalışmak, ruhumun en büyük yanılgısıydı. Hayat bana en acımasız yüzünü sevgini inkâr ettiğim zamanlar gö...