"Beni çözme yolunda emin adımlar atmanı takdir ediyorum."
Omuz silkti. "Seni çözmek gibi bir gayem yok, sadece teşekkür etmek için gelmiştim." Hala ona bakarken başını çevirip gözlerimizi buluşturmuştu. "Ödevimi yetiştirmeme yardım ettiğin için, güzel bir sonuç geleceği kesin."
Gülümseyip bakışlarımı gökyüzüne çevirdim. Maviliğin üzerinde süzülen birkaç bulut vardı ve hafiften esen rüzgâr onları beraberinde bilinmeyen diyarlara sürüklüyormuş gibiydi.
"Sence şu anda kaç kişi şu bulutları izliyordur?"
Ona cevap vermek, rica ederim ya da benim için büyük bir zevkti demek yerine sorduğum sorunun onu şaşırtmış olabileceğini düşünmüştüm ama alışmış olması da gerekirdi. Konuşmalarımızı manipüle etmeyi çok seviyordum.
"Bilmem tahmin etmesi zor. Sence?"
Bana baktığını hissediyordum. Gözlerinin yüzümde gezindiğinden emindim. Bu bana öyle iyi hissettiriyordu ki gülümsedim. "Kaç kişinin yanında böyle huzurla gökyüzünü izleyebileceği bir adam vardır şu an dünyada, inan bilmiyorum."
Başımı yana çevirdiğimde gülümsediğini görmüştüm. Söyleyecek bir şeyim olmasa dahi yüzüne böyle rahatça bakabilmek, inkâr etmeksizin onu inceleyebilmek huzurun diğer tanımı da olabilirdi belki de benim için. Saçları gülümseyince kısılan gözlerine düşmüştü. Yanakları parmaklarımın arasına alıp sıkıştırmak isteyeceğim bir şekilde duruyordu ve Baekhyun gülümsediğinde gökyüzü gözlerimin önüne inmiş gibi hissediyordum.
"Chanyeol?"
Jongdae'nin tanıdık sesi aramıza girdiğinde derin bir nefes alıp başımı yasladığım ağaçtan çektim ve karşımızda dikilen kardeşime baktım.
"Saat ikiye geliyor ve buluşmak için sözleştiğimiz yerde değilsin?"
Gözleriyle garip bir şekilde Baekhyun'u göstermeye çalışırken başımı iki yana sallayarak ayağa kalktım. Benimle birlikte Baekhyun da kalkmıştı.
"Baekhyun Jongdae, kardeşim olur kendisi. Jongdae Baekhyun."
İkisi de birbirlerine bir baş selamı verip el sıkıştılar.
"Memnun oldum, son zamanlarda seninle tanışmayı umuyordum ben de."
Baekhyun gülümseyerek elini geri çekti ve artık boş olduğundan emin olduğum kahve bardağını yerden aldı. "Nedenini sormalı mıyım?"
Ben de yerdeki çizim defterini ve yaprağı alırken Jongdae saçma sapan el kol hareketleriyle beni göstererek cırladı. "Şöyle kocaman bir nedeni var."
Baekhyun bunun üzerine kıkırdamaya başladığında ikisine de göz devirip elimdeki defteri Jongdae'nin göğsüne çarparak tutmasını sağladım ve omuzlarından tutup ters çevirdim. Onu arkasından itmeden hemen önce Baekhyun'a bir bakış attığımda hala gülümseyerek bizi izliyordu. Bir elimi kaldırıp el salladım. "Görüşürüz?"
Gözleri bileğimdeki saate kayarken başını sallayarak onayladı beni. "Görüşürüz Chanyeol."
Yüzündeki gülümseme bana da bulaşırken Jongdae'nin arkasından yürümeye başladım. Aslında bu gece pencereye çıkacak mısın diye sormanın bir başka yoluydu benim için ve Baekhyun anlamışçasına saatime bakarak onay vermişti. Bu gece beni bekleyecekti.
İçimde yükselen bir duygu vardı. Nefesimi kesmeye hazırlanır gibiydi ve ben bundan gayet memnundum.
"Ne konuşuyordunuz siz öyle?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dördü Yirmi Geçe // Chanbaek
Fanfiction"Adına aşk koyduğun o büyük boşluğa ben koca bir hayat sığdırdım. Beni sevmemene rağmen isyan edip kaçmak, sende aradıklarımı hayatla doldurmaya çalışmak, ruhumun en büyük yanılgısıydı. Hayat bana en acımasız yüzünü sevgini inkâr ettiğim zamanlar gö...