6) Tam ortasına daldım

1.1K 129 36
                                    








Baekhyun'un yanından ayrıldığım anda aklıma düşen ilk şey unutulmak oldu. Onun tarafından tanınmayı deli gibi isteyen yüreğim yine onun tarafından unutulmayı nasıl kaldırırdı pek fikrim yoktu. Ne ara onu bu kadar ister olmuştum aklım hayalim şaşıyordu doğrusu. Kapısında bittiğim ilk gece aklımda olan tek şey biraz sessizlikti. Etraftan bahsetmiyorum tabii ki beynimden bahsediyorum, kendi iç huzurumdan bahsediyordum. Çünkü çevrem ne kadar huzur dolu olsa da içimdeki huzursuzluk öyle derinden etkiliyordu ki beni o huzurlu ortamı saniyeler içinde yok edebiliyordum.

Sahiden unutmanın var olduğu bu dünyada insanlar bununla nasıl baş ediyordu. Bir kez başıma gelmişti aslında bu ama o zamanlar pek bir küçüktüm ve beni geride bırakan ebeveynlerimden daha çok sevgi ve ilgi aldığım bir aileye verilmiştim.

Büyükbabam bunu yaparken ne düşünüyordu bilmiyorum belki de yalnızca sevgi dolu sıcak bir yuvada büyümemi, öz olmasa da bir annenin samimiyetini hissetmemi, bir kardeşin verebileceği o paylaşma duygusunu öğrenmemi istemişti ki beni her daim onun sağ kolu olan Kim ailesine kendi soyadımı taşımam şartıyla öylece verivermişti.

Kızmıyor değildim, kendisinin bana tek başına yetemeyeceğini düşünerek bunu yaptığını düşünüyorum ki aslında dünyada olmamın tek nedeninin o olduğunu düşünürsek tek başına istesem bana dünyaları verebilirdi.

Sanırım beni en çok korkutan şey o yaşlı adam tarafından unutulmak fakat uzun zaman önce ona ve Kim ailesine sırtımı dönmüştüm. Onların zenginliği beni zerre ilgilendirmiyor kendi harçlığımı kendim çıkartıyordum ki zengin aileler aptal çocuklarını adam edebilmek için baya iyi para veriyordu bana.

Gerçi o paralar bile hastane ve arabanın tamir masraflarını karşılamama yetmemişti. Bunun için içim kan ağlaya ağlaya sattığım arabam aklıma geldikçe hüzünleniyor daha sonra onu kaybetme sebebim olan Byun Baekhyun tarafından geri verilmesini hatırlayınca da gururum zedeleniyordu.

Hem de bir bardak için bunu yapıyordu fakat anladığım kadarıyla sıradan bir bardak değildi. Bu "King of Changsha"'nın ne ifade ettiği konusunda biraz kafa yormalıydım, anlaşılan siyah koltuğumla uzun sohbetler bizi bekliyordu. Bundan pek memnun kalmayabilirdi çünkü hastaneden çıktığımdan beri dilimden düşürmediğim tek bir isim vardı ve bu onu sinir ediyordu.

"Bu konu hakkında siz ne düşünüyorsunuz Bay Park?"

Bu sırrı çözme dürtüsü beni her ne kadar heyecanlandırsa da sanırım artık düşünmeyi bir kenara bırakmalıydım.

"Aa affedersiniz Profesör, soruyu tekrar alabilir miyim?"

Profesör küçümseyici bakışlarıyla beni ezerken yan taraflarımda havaya kalkan elin sahibine söz hakkı tanımış ve soru tam olarak istediği şekilde yanıtlanınca bir saniye bile üzerimden çekmediği bakışlarına ek olarak benimle alay edercesine konuşmuştu.

"Bu sene birinciliği kaptıracak gibisin Park Chanyeol."

Sözleri soruyu yanıtlayan ve benimle aynı dönemde olduğu için sürekli ikinciliği tadan Lee Jung Woo denen serserinin göğsünü kabartmış, o gerinerek bana bakarken işte bu sinirlerimin gerilmesine neden olmuştu.

Derin bir nefes çekip hızlıca dudaklarımı ıslattım ve bize arkasını dönen Profesöre cevap vermek için oturuşumu düzelttim fakat o sırada gözüm tahtaya yeni bir formül yazan Profesörden biraz önde duran sınıfa geldiğini bile hatırlamadığım danışman hocamız Junmyeon'a kaymıştı ve kendisi bana tek kelime etmemem konusunda net sinyaller gönderiyordu.

Bunun sonucunda ikinci bir iç çekme ile geri arkama yaslanmış dersin kalanını can kulağıyla dinlemeye başlamıştım. Aslında birincilik o kadar da umurumda değildi fakat bu Profesör içimdeki hırsı ateşlemişti. Lee Jung Woo birinciliği rüyasında bile göremeyecekti.

Dördü Yirmi Geçe // ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin