32) Umut benim zehrim

750 110 13
                                    





Günlerden sonra Baekhyun yine kollarımdaydı, arabamda uyuyordu. Gün batmak üzereydi çok geçmeden gecenin sessizliği sinecekti üzerimize. Anayola yakın olsa bile yeterince ıssız bir sokakta sevişmiştik ve üzerimde nedensiz bir sakinlik vardı. Baekhyun'un her dokunuşunda kalabalıktan birisi yok olmuştu zihnimden ve şimdi onların ortasında kaybolduğunu bile bilmediğim bir benle baş başaydım.

Biraz hırpalanmış, canı epey yanmıştı. Gözleri dolmuş öylece bakıyordu etrafına. Yıllardan sonra olmak istediği yerde olduğu belliydi fakat hayal kırıklığı doluydu her bir yanı. İyi olmak istiyordu. Umutları tekrar yeşersin, bakışları tekrar anlam bulsun şimdi öylece dikildiği kan içinde kalmış zihnimde güneş tekrar doğsun istiyordu. Masmavi bir gökyüzü doluydu kalbi ve bunu binlerce yıldızı kaydırmak uğruna her gece tekrar tekrar dileyebilirdi. O kadar çaresizdi ama buna gerek yoktu. Baekhyun dokunuşlarıyla, bir bakışıyla, umut dolu gülümsemesiyle bunu başarabilirdi.

Kollarımda huzurla uyuyan adama baktım. Biraz önce verdiği ufak savaşı anımsadı kalbim ve bu biraz kırdı bizi ama yine de onu kırmamak adına sustuk ikimizde.

Bir şekilde gelecekti bana biliyorum. Sevgiyi kabullenmek kimisi için o kadar da kolay olmuyordu. Beklemek hayatımı her ne kadar yokuşa süren bir eylem olsa da Baekhyun için beklemek bile kulağa güzel geliyordu.

Onu uyandırmak istemesem de bu şekilde biraz daha kalırsak ikimizin de bir yerleri tutulabilirdi o yüzden başını yavaşça kaldırıp yan koltuğa geçmesi için fısıltılarımla onu teşvik ettim.

"Hadi Baekhyun yan tarafa geç, ben de bizi eve götüreyim."

Biraz ısrarın ardından uyuşuk hareketlerle kelimenin tam anlamıyla sürünerek yan koltuğa geçti. Bu haline gülümserken o koltuğu biraz yatırıp tatlı uykusuna devam etmekle meşguldü.

Derin bir iç çekip arka koltuktan pantolonumu aldım, seri hareketlerle giydim ve arabayı çalıştırdım. Uzun zamandan sonra ilk defa böylesine sessiz bir yolculuk yapıyordum. Böylesine yalnız ve kendimle baş başa...

Baekhyun ile yan yana olduğum zamanlarda sussalar da onların zihnimde olan varlıkları beni germekten öteye gidemezken şimdi hepsi yok olmuştu ve bu tuhaf bir boşluk hissiyle savaşmama neden oluyordu. Nedensizce kendimi oldukça savunmasız hissediyordum.

Uzun sayılmayacak bir yolculuğun sonunda Baekhyun'u gecenin karanlığında giydiği tişört ve iç çamaşırıyla evime taşıdım. Uykunun onu böylesine sarıp sarmalamış olması hoşuma gidiyordu çünkü o da benim gibi uykusuz geceler yaşıyordu çoğu zaman ve onu uyandırmayı hiç istemiyordum ama böyle pis bir şekilde uyumasına da gönlüm el vermiyordu.

Onu rahat koltuğuma bırakıp banyoya geçtim ve küveti doldurdum. Güzel sıcak bir banyonun ardından tekrar uykusuna devam edebilirdi. İçeriye geçip koltuğa kıvrılmış Baekhyun'u tekrar kucağıma aldım.

"Baekhyun."

Kollarımda biraz kıpırdanıp burnunu boynuma sürttü.

"Hm?"

"Gözlerini açar mısın?"

Küçük bir savaşın ardından gözlerini açtığında ne olduğunu anlamaya çalışır gibi önce bana ardından da etrafına bakınmıştı.

"Banyo yapacak halim yok ki."

Başı tekrar omzuma düşerken yorgun sesine karşı gülümseyerek onu küvetin içine bıraktım ve ıslanan tişörtünü tutup çıkarttım.

"Sadece otur, gerisini ben hallederim."

Usulca başını sallamış ve sessizce beklemeye başlamıştı. Uyku hala etrafında kol geziyordu ama direniyor gibi bir hali vardı. Nazikçe saçlarını ıslatıp onu incitmeden şampuanladığımda gözlerini kapatıp birkaç mırıldanma bırakmıştı artık fazlasıyla sıcak olmaya başladığını düşündüğüm banyonun duvarlarına.

Dördü Yirmi Geçe // ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin