Chanyeol ile geçirdiğim üçüncü garip gece gerimizde kalırken o sarı arabasına bindi, bense ellerimde arabasıyla takas etmek için bahane ettiğim mor kupamla sokağımdan geçerken onu izlemiştim.
Sadece hayatımda bir kez olsun onu yenebilmek istemiştim. Sonunda bu olay gerçekleşmişti fakat Chanyeol öyle garip davranıyordu ki bazen bu yarış için direttiğime pişman oluyordum. Anlam veremediğim hareketleri yüzünden hastaneden çıktığı günden beri dengem şaşmış ne yapacağımı şaşırmıştım. Tepki bile veremiyordum. Bazen onun alaylı gülüşüne aynı şekilde karşılık veriyor, altta kalmamak için sözlerimi esirgemiyordum ama eninde sonunda öyle bir şey söylüyordu ki sadece yüzüne bakıp kalıyordum.
Başımı iki yana sallayıp bu konuyu düşünmeyi erteledim. Ne zamana kadar erteleyebilirim bilmiyordum ama olabildiğince ertelemeye de kararlıydım.
Apartmana girmek için ağır apartman kapısını ittiğimde işaret parmağımdaki pandalı yara bandı bir kez daha dikkatimi çekmiş güneşin ilk ışıkları vücudumda gezinirken gülümsememe neden olmuştu. Yanında neden yara bandı taşıdığı ise benim için tam bir muammaydı.
Aklım oldukça karışmıştı. Kupamı ellerime bırakmadan hemen önceki sözleri tarif edemediğim bir şekilde kalbimi çarpıtmıştı fakat bahsettiği âşıklar akrep ve yelkovandı. Daha fazlası olamazdı. Olmasının mümkün olduğunu düşünmem bile çok aykırı bir olay gibi geliyordu.
Aklımın karışıklığını ve tüm uykusuzluğumu omuzlarıma yüklenip kendimi kurabiye yapmaya verdim.
Sehun bunun bana doğuştan verilmiş bir yetenek olduğunu söylerdi her zaman ki ben de bunun aksini iddia eden bir şey söyleyemezdim. Çünkü gerçekten böyle güzel atıştırmalıklar yapmayı nereden öğrendiğimi açıklayamazdım. Ancak kendi evime çıktığımda girmiştim mutfağa ondan öncesinde evimizde mutfağın yolunu bile bilmezdim desem mutfak ve aramdaki ilişkiyi anlatmak için doğru şeyleri söylemiş olurdum.
Her cumartesi olduğu gibi kurabiyelerimle birlikte kahvemi de alıp han nehrine gidecek ve güzel bir öğleden sonra geçirecektim. Mümkünse yalnız. Ve saatlerce yüzünü bilmesem de içimde bir yerlerde, zihnimin en köhne yerinde varlığından emin olduğum adamla sohbet edecektim.
Mutfakta işim bitince kurabiyelerimi iki kaba koyup içeriye geçtim.
Oturma odamı odası, koltuğumu yatağı olarak sahiplenmiş Sehun yine şaşmamış öylece yatıyor, birisiyle mesajlaşıyordu.
"Yine abimi rahatsız ettiğini söyleme yoksa bu sefer cidden fırlatırım seni pencereden."
Telefonu yüzünden indirip gördüğümden emin olarak abartılı bir şekilde gözlerini devirdi.
"Baekbom beni haftalar önce engelledi, artık ona ulaşmaya çalışmıyorum."
Uzanıp elinden telefonu aldım ve yanındaki tekli koltuğa kuruldum. Bana itiraz etmemişti çünkü biliyordu ki itiraz etse zararlı çıkan o olurdu.
Mesajlaştığı kişiyi görünce sırıtmadan edememiştim.
"Myeonie"
"Eh, olgun sevdiğimi anlamışsındır herhalde." Oturduğu yerde omuzlarını düşürürken bir elini uzatıp telefonunu istemişti.
Sehun ile abimin değişik şeyler deneyimleme merakı sayesinde tanışmış ardından babamı daha ne kadar sinir edebilirim denemelerimden birini gerçekleştirmeye karar vermiş ve babamın gözlerinden ateş püskürtürcesine baktığı bu adamla yakınlaşmıştım. Sonrası biraz tuhaf gelişti ve Sehun bir anda benim evimde yaşamaya başladı. Şikâyetçi değildim. Bazen yalnızlık bana fazla geliyordu ama arada kendi evine de gitse fena olmazdı. Gerçi bir evi var mı onu bile bilmiyordum ya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dördü Yirmi Geçe // Chanbaek
Fanfiction"Adına aşk koyduğun o büyük boşluğa ben koca bir hayat sığdırdım. Beni sevmemene rağmen isyan edip kaçmak, sende aradıklarımı hayatla doldurmaya çalışmak, ruhumun en büyük yanılgısıydı. Hayat bana en acımasız yüzünü sevgini inkâr ettiğim zamanlar gö...