1924
O gece etkinliğe katılan herkes başında dikildiğim resme hayranlıkla bakıyordu. Geçen üç gün boyunca bu geceki yarışma için özenle hazırlanmış ve kimilerinin yüzünü kızartacak kimilerininse şu anda olduğu gibi gözlerini alamayacağı bir eser koymuştum ortaya.
"Sen ciddi olamazsın?" Baekhyun gecenin sonuna yaklaşırken yanıma gelebilmiş, öncesinde ise kuytu köşede gezmiş, insanlarla kısa sohbetler edip daha çok bana delici bakışlar fırlatmıştı.
Başımı eğip çizdiğim resme baktım. Bir adam resmetmiştim, oymalı başlığa sahip bir yatakta davetkâr bir şekilde uzanmıştı. Yüzü yoktu fakat bir kolye boynunda şekilli gövdesine düşüyordu. Ucunda iki tane dikdörtgeni olan, karşımda sinirden kızarmış adamın şu anda boynunda taşıdığı kolyeye oldukça benzeyen bir kolyeydi.
"Bu resim ciddiyetimi yansıtır sanıyordum."
Baekhyun başını sallayarak beni olduğumuz küçük depoya benzeyen odadan dışarıya sürükledi. Gece henüz bitmemiş kazanan açıklanmamıştı fakat belli değil miydi zaten?
"Seni ilk gördüğümde yüzüne bir tokat indirmeli ardından kafanı kırmalı, geri geldiğine bin pişman şekilde limandan ayrılan ilk gemiye postalamalıydım."
Sesini benden başkasına duyurmak gibi bir çabasının olmaması fısıltıyla bağırmaya çalışmasına neden oluyor bu da minyon bedeniyle karşımda oldukça tatlı gözükmesine neden oluyordu.
"Geçtiğimiz üç gün içinde bir bisiklet edindim."
"Bunun konumuzla bir alakası olduğunu sanmıyorum."
"Ama ilerleyen zamanlardaki konularımızla oldukça alakalı olacak."
Kaşlarını çatıp bana doğru bir adım attı. Şimdi aramızda adımlık bile mesafe yoktu. Ayağımı biraz oynatsam ayakkabılarımız birbirine değerdi.
"İkimiz arasında ilerleyen zaman diye bir şey olmayacak."
Omuz silktim.
Bana meydan okumak için havaya kaldırdığı başından yararlanarak eğildim ve yılların üzerime bindirdiği hasretle dudaklarına tutundum dudaklarımla.
Yıllardır aramızda süregelen çekimin o da farkındaydı ki çekilmemesinin sebebi bundan başka bir şey olamazdı. Hiçbir şey yapmamasından cesaret alıp bir elimi beline indirdim ve onu kendime çekip üst dudağını hapsettim kendime.
Çok sürmedi bana aklımı şaşırtacak, gözlerimin önünde yıldızlar uçurtacak bir şey yaptı ve o uzun narin parmaklarını saçlarıma karıştırdı. Doyumsuzluk denen şey tam olarak bu olmalıydı, nefesim tükense de ayrılmak istemeyişim başka neden olabilirdi?
Hafifçe geriye çekildiğimde aralık dudaklarından kaçan sıcak nefeslerini ciğerlerime dolduruyordum. Göğsü inip kalkarken kapalı gözlerinin ardında neler hissettiğini bilmek istedim. Kalbimin ritmini oynatan bu adamın benim hakkımda neler düşündüğünü bilmek istiyordum.
"Kızgın mısın bana?"
Öyle bir fısıldadım ki sesiz karanlığa karışmış ve yok olmuştu. Cevap biraz gecikmiş bu da duymadığı ile ilgili endişelerimi körüklemişti.
"Sana kızgın değilim. Kırgın? Belki biraz."
Elleri omuzlarıma düşmüş alnı alnımda öylece dikiliyorduk.
"Bir kez daha öpeyim o zaman?"
Kıkırdamış, omzumdaki bir eli yumruk olup yumuşakça beni ittirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dördü Yirmi Geçe // Chanbaek
Fanfiction"Adına aşk koyduğun o büyük boşluğa ben koca bir hayat sığdırdım. Beni sevmemene rağmen isyan edip kaçmak, sende aradıklarımı hayatla doldurmaya çalışmak, ruhumun en büyük yanılgısıydı. Hayat bana en acımasız yüzünü sevgini inkâr ettiğim zamanlar gö...