12) Seninle uçacaktım, bulutları aşacaktım

712 113 22
                                    




Sessizlik.

Baekhyun ve aramdaki sessizlik bile öyle güzeldi ki sonunda hak vermiştim yaklaşık bir saattir elinde tuttuğu Bayan Buzdolabı Süsüne. Beni arsızca bir felakete sürükleyen bu adama âşık olmuştum.

"O defter ne?"

Ve yaklaşık bir saattir gözlerimi ayırmadığım defterden bakışlarımı çekip yanımdaki salıncakta yavaş yavaş sallanan Baekhyun'a döndüm.

"Günlük gibi bir şey diyelim."

Yanımda kıkırdayıp bana doğru döndü. "Bir sayfasını okusana."

Okuyamam çünkü bu özel bir şey demek için dudaklarımı aralamıştım fakat yüzündeki merak ve gözlerindeki ilgi kelimelerimi gerisin geriye göndermiş ve ben de rastgele bir sayfa açmıştım. Aslında söylediğim pek yalan sayılmazdı çünkü bir zamanlar bu defteri günlük olarak da kullanmıştım.

"Sevgili günlük belanı bulursun umarım, iyi günler."

Gülümsemesi biraz daha artarken başını iki yana salladı. "Daha uzun bir yeri oku."

İç çekip bir sayfa daha açtım. Ne yazdığına göz gezdirmeden okumaya başladığım çünkü bakınacak olsaydım asla okumazdım bunu.

"Sevgimde cömert acımda cimri biriyim ben. O kadar bencilim ki acımı paylaşmıyorum kimseyle. Çünkü acı gidenlere dair elimde kalan tek şey. Canım yansa da bana yitirdiklerimi hatırlattığı sürece nasıl bırakırım acımı ellere demiş şair günün birinde turuncu sokak lambasının altında yürürken. Arnavut taşlı kaldırımlara takılırken topukları, yüzüne vuran rüzgâr üşütürken beresinin yetişemediği kulakları; döküldü bu sözler kalbinden, süründü yerdeki toz zerreciklerine, dönüp dolaşıp yükseldi bir delik açtı gökyüzünde. Yıldızlar kıskandı, bulutlar ağladı ama kimseler duymadı ruhunun serzenişlerini bir daha."

Bir sessizlik daha oldu aramızda. Soğumaya başlayan hava gezindi etrafımızda ki bu sessizlik çok daha sinir bozucuydu. Bir şey söylemek ister gibi bir hali vardı ama sanki nasıl bir tepki vereceğimi bilmediği için susuyordu. İşte tam da bu sebepten bu seferki sessizlik beni bir miktar germişti. Çok bir şey yapmam Baekhyun, en fazla omuz silkerim.

"Zor zamanlar?"

Başımı salladım. "Pek bitmiyorlar."

"Sanırım kısa olanlar daha iyiydi." Güldüm. Birkaç sayfa karıştırıp boğazımı temizledim. Sanki ulusa sesleniş yapıyordum öyle bir hazırlık.

"Sevgili günlük sanırım senin belan benim, kötü günler."

Ayağa kalkıp önüme geldi. Uzun boyum yüzünden küçük salıncakta fazla eğreti duruyordum ve geçen birkaç saattir böyle rahatsız bir şekilde oturmak beni yormuştu.

Önce Bayan Buzdolabı Süsünü bana geri verdi sonra da uzanıp elimdeki defteri aldı ve pek de kibar olmayacak şekilde kapattı. "Şimdi, ben bu deftere el koyuyorum." Kaşlarım çatılmak ve rahatlamak arasında gidip gelirken ben tekrar ondan almak için hamle yapamadan o gerileyip defteri benim yaptığım gibi beliyle pantolonu arasına sıkıştırdı. Kaşları çatılmıştı çünkü o elinde tuttuğu şey belki de şu anda hayatımı düzene sokabilecek nitelikteki tek şeydi ki beni bu hale getirenin kendisi olduğunu düşünmeye başlamam, bizi koca bir ironinin içine sürüklüyordu. Rahatlama sebebim ise defteri detaylı bir şekilde incelemeye henüz hazır olmadığımı düşünmemdi. Ondandı sanırım, saatlerce sadece kapağıyla bakışmıştım.

"Sen de beni buradan götürüyorsun."

Zar zor ayağa kalkıp kum olan alandan çıktım. Peşim sıra beni takip ederken omuz silkip ona döndüm. Ani duruşum onu biraz şaşırtmıştı ve bana çarpmasına ramak kala durabilmişti.

Dördü Yirmi Geçe // ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin