38) Bıraktığın bir yarım hayat, benim tesellimdir...

638 113 32
                                    




Okumayı bitirdiğimizde Baekhyun bir anda ayağa kalkıp ellerini boşlukta sallayarak tutunacak bir şeyler aramıştı. Aldığı sık nefesler arasında "Ben hatırlıyorum" diyerek bana doğru döndüğünde burnunun kanadığını fark ettim.

Elimdeki defteri onun oturduğu sandalyeye bırakıp hızla ayağa kalktım ve kollarından tuttum. Sanki bunu bekliyormuş gibi elleri sımsıkı bana tutunurken ağırlığını bırakmıştı üzerime. Yavaşça yere oturttum ikimizi. Baekhyun bacaklarımın arasındaydı. Bir dizimi kıvırıp sırtını oraya yaslamasını sağlamıştım. Böylelikle yüzünü görebiliyordum fakat bunun doğru bir karar olup olmadığından emin değildim. Çünkü Baekhyun iyi değildi. Dudakları hafif aralanmış bir şekilde bir yandan nefes almaya çalışıyor bir yandan da konuşmaya çalışıyordu.

Endişeli bir şekilde büyük babama bir bakış attığımda temiz beyaz bir havlu getirip elime tutuşturdu. O da ne yapacağını şaşırmış bir şekilde yanımıza çökerken Baekhyun'un başını öne eğip havluyu burnuna tuttum. Bir yandan da burun kemerini sıkmaya çalışıyordum.

"Buz bulabilir misin büyükbaba?"

Büyükbabam başını bir kere aşağı doğru eğip yanımızdan kalktı ve sağ tarafımızda bir yerde kayboldu. Birkaç tıkırtısı acele bir şekilde buz aradığının habercisiyken Baekhyun burnuna havlu tuttuğum elimi ittirip konuşmaya çalıştı.

"Chanyeol" bir nefes aldı onu veremeden devam etmeye çalıştı. "Ben hatırlıyorum, ölüşümü..."

"Konuşma Baekhyun, zorlama kendini."

O beni dinlemeyip konuşmak için bir hamle daha yaptığında bu sefer elimi ittirmesine izin vermemiştim. Biliyorum bir şeyler söylemek istiyor anlatmak, içinden atmak istiyordu anlıyordum. Onu ne kadar telkin etmeye çalışsam da ben de hatırlıyordum kollarımda son nefesini verirken hissettiğim çaresizliğin kalbimi nasıl da sancıttığını.

Gözlerimi kırptığım o saniyelik anlarda bile onunla yine o duvarın dibinde oturuyor olarak buluyordum kendimi. Kollarımda kanlar içinde can çekişirken onu bulmam için yalvaran gözlerini tekrar tekrar görüyor, acım somut bir hal alıp etrafımı sararken göğsüm sıkışıyordu.

Tüm bu duygular öyle büyük bir gürültüyle ve aniden gelmişti ki ikimize de okuduğum her kelimede başka bir şey hatırlamış, o defteri yazan adam olmuştum.

Parmaklarımın o satırları yazarken kayışını hatırlıyordum, bir mum ışığında aşkını kaybetmiş bir adam olarak, yenilmiş bir adam olarak onun için son kelimelerimi yazışımı hatırlıyordum.

Önceki hayatlarımızı unutmamak için verdiğimiz çabanın bize getirdiği acıyı, ağırlığı kaldırmanın nasıl mümkün olabileceği aklımda dolaşıyordu Baekhyun için endişelenirken. Yüreği nasıl kaldırdı bu kadar hüznü ki yüz yıl öncesinin anılarını öylece zihninde ağırlamak, Baekhyun için büyük bir yıkım olmalıydı.

Başını eğik tutmak için ensesine bastırdığım elimle parmaklarımın ulaştığı kadar saçlarını okşamaya çalışarak onu biraz daha olsun sakinleştirmeye çalıştım. Bütün anılarımız, olduğumuz kişiler birbirine girmişken sakin kalmak yapabileceğimiz en son şey bile değilken yapmak için çabalamamız gereken tek şeydi.

Hâlâ havlu tutan elimle arbede yaşarken büyük babam elinde bir buz torbasıyla çıkagelmişti. Elinden torbayı alıp Baekhyun'un ensesine bıraktığımda soğuktan nefesi kesilir gibi olmuştu.

Alnımı saçlarına yaslayıp bir süre bekledim sessizce. Baekhyun titrerken duygularımla verdiğim savaş büyüyordu. Hırpalanmış Chanyeol öylece yüzüme bakıyordu. Ne yapacağız diyordu, ne yapacağız bundan sonra? Bütün bu anılarla yaşayabilir miyiz? Baş edebilir miyiz? Sadece rüyalarımız bile böylesine ağır gelirken, bize kucak dolusu delilik getirirken yüz yıl önceki anılarımızla yaşayabilir miyiz?

Dördü Yirmi Geçe // ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin