1924
Kyungsoo ve Baekhyun'u gece için Kings of Changsha'ya çağırdıktan sonra seri hareketlerle evin yolunu tuttuğumda istemsiz bir şekilde yürürken etrafıma tedirgin bakışlar atmaktan kendimi alamamıştım. Bu gerçekten zor bir durumdu fakat birisini yaraladıklarının onlarda farkındalardı ve beni bulmaları o kadar da zor olmasa gerekti. Tabii o kadar umurlarındaysam. Sadece gözdağı vermek için bile sıkmış olabilirler o tüfeği hiçbir fikrim yoktu.
Eve geçip bir duş alma çabasına giriştiğimde sargısı yeni olan kolumu ıslatmamaya özen göstererek uzun bir zaman harcamıştım banyoda ki bu da zaten acıkmış olan beni oldukça yormuştu.
Kurulanıp bir yandan akşam için hazırlanırken bir yandan da bir şeyler atıştırarak karnımı doyurmuş daha fazla oyalanmadan yeni bisikletimle evden çıkmıştım. Çünkü yaptığım bu davet saatler geçtikçe beni heyecanlandırmaktan öteye gidemiyor Baekhyun'un dün geceki sözleri kulaklarımda dudakları ise hala dudaklarımda dans ediyordu ve ben onu bu gece tekrar öpecek olmanın üzerimde bıraktığı sarsıcı etkiyle yolumu değiştirmiştim.
Aslında yolumun üzeri değildi fakat onu düşündükçe içimdeki Sweet Pie's'ın önünden geçme dürtüsüne karşı koyamamıştım ve King of Changsha'ya uzun yoldan gitmeye karar vermiştim.
Baekhyun oradaydı. Vitrine yeni çörekleri dizerken bakışları beni bulmuş ve çarpık bir gülümseme ile dükkânlarının önünden geçişimi izlemişti. Tam o anda hızlanan kalbim ve onda kalan gözlerim yüzünden az kalsın yoldaki tezgâhlardan birisine çarpacaktım fakat bu talihsiz olaya ramak kala direksiyonu toparlayabilmiş ve rezil olmadan yoluma devam etmiştim.
King of Changsha'ya vardığımda Yixing her zamanki gibi tezgâhın arkasında durmuş elinde ince bir havluyla bardakları siliyor gece için hazırlık yapıyordu. Jongin ise elinde bir bardak süt ile radyonun başında pinekliyordu. Gidip takımının omuzlarından sırtına inen askısını çekip bıraktım. Acıyla bağırarak yerinden sıçramıştı.
"Yah! Acıttın!"
Gülerek Yixing'in karşısına geçip oturdum. Bana bir süre baktıktan sonra yüzümdeki aptal gülümseme sanki bulaşıcıymış gibi onun yüzünde de belirdiğini görmüştüm.
"Ne bu neşe?"
Omuz silktim. Bir baş hareketiyle içecek bir şeyler istediğimde önüme bir şişe gazoz bırakıp işine devam etmişti. Gazozu elime alıp biraz bakındım.
"Bu nedir?"
Beni taklit ederek omuz silkti. Az önceki baş hareketimin aynısıyla elimdeki gazozu gösterip hiç bana aldırmadan arkasını döndü.
"Peki, peki dön haydi."
Gülerek bakmaya devam ettiğimde kafama bir tane geçirmişti. "Yok bu sen olamazsın, ben o eve girdikten sonra dağılırsın diye korkuyordum ama bu halin çok daha korkunç."
Başımı iki yana salladım. Aslında cevabı herkes biliyordu. İki kelimeden oluşuyordu, tek bir adamdan.
"Byun Baekhyun."
"Ah, tabii ya ben nasıl akıl edemedim bunu."
"Rüya gibi Yixing."
Başını olumlu anlamda sallamıştı. "Evet, biliyorum." Kaşlarım çatılırken verdiği cevabın absürtlüğünü sonradan fark etmiş gibi ellerini havluyla birlikte havada iki yana sallamış kısa bir anlığına küçük bir arbede yaşamıştı kendi çapında.
"O anlamda değil, burada her gece dönen konuşmalardan biliyorum. Buradan çıksan beş mahalle boyunca namı yürüyor herifin."
Bu beni çok daha fazla rahatsız etmiş içtiğim gazozun tadı ağzımda yavanlaşmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dördü Yirmi Geçe // Chanbaek
Fanfiction"Adına aşk koyduğun o büyük boşluğa ben koca bir hayat sığdırdım. Beni sevmemene rağmen isyan edip kaçmak, sende aradıklarımı hayatla doldurmaya çalışmak, ruhumun en büyük yanılgısıydı. Hayat bana en acımasız yüzünü sevgini inkâr ettiğim zamanlar gö...