11) Sanki umuda benziyor

858 114 23
                                    





Eve geleli yarım saat kadar olmuştu belki ve ben daralmaya şimdiden başlamıştım. Buraya ev demeye dilimin varmadığını düşünürsek o koskoca otuz dakika boyunca bahçeye açılan cam kapının başında havuzu izleyerek gayet iyi bir iş çıkartmıştım.

Benim aksime Kyungsoo ve Jongin ortama öyle kolay uyum sağlamışlardı ki sanki bu evde çocukluğu geçen kişi ben değildim de onlardı. Hâlbuki benden yalnızca bir saat önce gelmişlerdi. Onlardan önce varmamak adına yollarda fazlaca oyalanmıştım.

Çok garip bir durumdu aslında. Onların yerinde olsam çoktan basıp gitmiştim açıkçası. Yabancı ortamlar beni germekten başka bir işe yaramazdı ki burası da en az sokaktan geçerken uğrayıp kahve aldığım bir kafe kadar yabancıydı. Hatta eğer o kafeye birkaç kez uğramışsam orası bile buradan daha yakın olabilirdi bana. Hem sohbet edecek bir şeylerde bulamamıştım. Eski bir dost görmek umuduyla etrafıma bakınsam da önceleri bana saçma sapan şeyler fısıldayan eşyaların artık bu evde yeri olmadığını fark etmiştim. Aynı benim gibi.

"Chanyeol, oğlum mutfakta bana yardım eder misin? Jongdae yine her yeri savaş alanına çevirmeye çalışıyor."

Kendimle giriştiğim küçük kavganın teması buradan bir an önce defolup gitmeliyken ve zihnimdeki kalabalık en gürültülü sohbetlerinden birisini yapmaya hazırken Jongdae mutfaktan atılmıştı ki ne zaman mutfağa girse sanki büyük bir arbede yaşanmış gibi olurdu etraf.

"Geliyorum."

"Bekle." Kyungsoo ayağa fırladı. "Sen yemek mi yapıyorsun?" başımı olumlu anlamda salladım.

"Benden bile iyidir desem yeridir." Diye ekleyince annem gülerek ona doğru yürüdüm. "Abartmayın Bayan Kim sizin elinize kimseler su dökemez." Ellerini tutup dudaklarıma götürdüm. Ona böyle takılmam çok hoşuna gidiyordu.

"Nasıl ya? Ben sana yemek yapmak için boşuna mı hırpalıyorum kendimi?"

Yüzündeki şaşkın baykuş ifadesiyle bana bakan Kyungsoo'ya omuz silktim.

"Hiç sormadın ki."

Sormamıştı da sahiden. Bu evden ayrıldığımdan beri kendime bir kere bile yemek yapmamıştım. Her öğünümde bir bardak kahve ve eğer sahiden canım sıkkınsa ki benim genel ruh halim sıkkın olmaya fazlasıyla yatkın olurdu, kahvenin yanında bir sigara beni idare ediyordu.

Daha fazlasını da isteyecek durumda değildim. Ölmek istemenin en iyi yanı da buydu. Daha fazlasını istemiyordunuz.

Yemekler için anneme yardım ederken lise zamanlarıma geri dönmüş gibi hissettim bir anda. Yine okuldan erken çıktığım günlerden biriydi. Jongdae henüz ortak olan odamızda aylaklık ederken ben biraz bana annelik yapan bu kadına minnettarlığımdan biraz da merakımdan ona yardım ediyordum sanki.

"Eski günlerdeki gibiyiz."

Annem duygularımı dile getirirken başımı olumlu şekilde sallayarak onu onayladım.

"Chanyeol, belki zamanı değil ama senin için endişeleniyorum oğlum."

Derin bir nefes alıp ona döndüm. İçimden gidip ona sarılmak gelmiyordu. Sanki zaman geçtikçe onlardan daha da uzaklaşıyor, kendimi soyutluyordum. Böyle bir şey yapmak ne kadar doğru olurdu bilmiyorum ama bazen hatta çoğu zaman kendimi bu aileye ait hissetmiyordum.

Eskilerden gelen bir eksiklik hissiydi bu. Jongdae karşımda duran ve dudaklarını aldığı bu kadına anne derken ona çok yakışıyordu da ben anne dediğimde kelimenin altı hep boş kalıyordu sanki.

Dördü Yirmi Geçe // ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin