Multimedia'da Ecem var! *-*
İyi okumalar!
"Pişt, inek topluluğu!"
Ecem'in fısıltılı sesiyle bakışlarımı tahtada ders anlatan edebiyat hocasından çekip arkama döndüm. İnek olmasam da bu sene on birinci sınıf olduğumdan dersleri dinlemek zorundaydım. Edebiyat hocamız bu yıl muhteşem bir kadındı, bu nedenle sayısalcı bana bile dersi sevdirmeyi başarmıştı.
"Bugün bizde toplanıyoruz, unutmadınız değil mi?"
"Bir haftadır bunu devamlı hatırlattığın için unutmak pek mümkün değil, Ecem."
Doğan, sitemli sesiyle konuştuğunda gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Hâlâ araba oyunu yüzünden sinirliydi. Yanımda oturan Tunç, çıkabilecek herhangi bir laf kavgasını önlemek için Ecem'i onayladığında dersi dinlemeye döndük.
İki haftada bir ders çalışmak için hangimizin evi müsaitse onda toplanırdık. Dördümüzün de hedefleri henüz tam olarak belli değildi fakat üniversite kazanmak istediğimiz kesindi. Bu yüzden yavaştan laga lugayı bırakmaya çalışıyorduk. Normalde Doğan ve Ecem sözel sınıfındaydı, Tunç ve ben ise sayısal. Fakat bugün on birinci ve on ikinci sınıflar için düzenlenen müze gezisinden dolayı sınıfları birleştirmişlerdi. Şanslı günümüzdeydik.
Son dersin bittiğini haber veren zil çaldığında kalem kutumu toplayıp defterlerimle birlikte çantama yerleştirdim. Okula yürüme mesafesinde olan Ecem'lerin sitesine ilerlerken aklım, bugün bilinmeyen numaranın yazdıklarındaydı. Benden gerçekten nefret mi ediyordu yoksa dalgasına mıydı tüm yazdıkları? Yaptıklarım yüzünden beni yargılamasını anlamıyordum. Kendisi çok mu mükemmel bir insandı acaba, merak ediyordum.
Nihayetinde Ecem'lerin evine vardığımızda çantamı ve montumu portmantoya bırakıp salona ilerledim. Rahatsızca koltuğun ucuna otururken bakışlarımı etrafta gezdirdim. Her şey yerli yerindeydi, değişen bir şey yoktu.
"Ailem bugün evde olmayacak. Bu yüzden rahat olabilirsiniz gençler."
Ecem, kurduğu son cümleyi özellikle gözlerimin içine bakarak söylediğinde gülümsedim. Gülümsememe göz kırparak karşılık verip mutfağa ilerlediğinde ayaklanıp peşinden gittim. Buzdolabına bakındığını gördüğümde koşarak sırtına atladım. Bir an dengesini kaybettiğinde çığlıklarımız eşliğinde birlikte yere düştük.
"Kız, yavaş olsana!"
Ecem bana fırça çekerken Tunç ve Doğan mutfakta bitmişti. Kıkırdadım.
"İki dakika tek bırakılmaya gelmiyorsunuz ha!"
Doğan karnını tutup kahkaha atarken Tunç bize söylenmekle meşguldü. Tunç, ikimize de elini uzattığında ondan destek alarak kalkıp dizimin bir parmak üstünde biten okul eteğimi düzelttim.
Çocukları mutfaktan yolladığımızda Ecem buzluktan birtakım hazır yiyecekler çıkardı. Annemler çoğu zaman evde olmadıkları için ben de kendime sürekli hazır şeyler pişirirdim. Bu yüzden işimiz kolaydı.
Ben patatesleri yağa koyarken Ecem de börekleri fırına vermişti. Yanıma gelip ellerini beline koydu.
"Aferin aferin. Sen evde kalmazsın."
Gülüp patatesleri kızartmaya başladım. Doğan'a da pizza sipariş etme görevini vermiştik. Tabii ne kadar başarırdı, orasını bilemiyorduk.
Her şey hazır olduğunda hızlıca sofrayı hazırladık. Ecem'le ben sofrayı beğeniyle süzüp beşlik çaktık ve kalçalarımızı tokuşturduk. Çocuklar bize gülerken içecekleri doldurdum.
"Patatesi uzatsana tuş."
Tunç, Doğan'ın kurduğu saçma cümle karşısında ona bön bön baktı.
"Hadisene kanka, açım ya."
Tunç homurdanarak patates tabağını Doğan'a uzattığında Doğan pişkin sırıtmasıyla tıkınmaya devam etti. Ecem'le ben de masaya oturduğumuzda sakince yemeye başladık. Ergen olduğumuzdan mıdır bilinmez, hiçbirimiz yemek yerken konuşmaz, yalnızca tabağımızdakilere odaklanırdık. Tabii Doğan'ın yemeklerle yaşadıklarına 'odaklanmak' tabiri hafif kalırdı.
Yemeklerimizi bitirip bulaşıkları makineye dizdiğimizde zar zor ders çalışmaya oturabilmiştik. Doğan'ın ikide bir Tunç'a sataşması ve ardından haklı olarak Tunç'un onu pataklamasını saymazsak gayet iyi gidiyorduk.
"Hira?"
"Hmm?" Çözdüğüm test kitabından başımı kaldırmadan mırıldandığımda bu cevap Ecem'e yetmemiş olacak ki devam etmedi. Ela gözlerimi yüzüne çevirdiğimde hafiften gerilmiş olduğunu gördüm.
Elimdeki kalemi masaya bırakıp kaşlarımı kaldırdım. "N'oldu kuzum?"
Tunç ve Doğan'ın bakışları da bize döndüğünde Ecem boğazını temizledi. Bu hâlini garipsedim çünkü Ecem dobra bir kızdı ve söyleyeceği şeylerden çekinmezdi. Kaşlarımı çattım.
"Sana bomba bir haberim var. Ama iyi mi, kötü mü orasına sen karar ver."
Devam etmesini istediğimi anlatmak için başımı yukarı aşağı salladığımda bakışlarını hepimizde gezdirip en son bende durdu.
"Ata bizim okula geri dönüyormuş."
Arkadaşlar normal şartlarda asla küfür etmem ama...
Hasiktir.
༄
Ta-daaaaaaa!
Bombamı da patlattığıma göre gidebilirim.
Sizce Ata kim? Ve Ata'nın geri dönüşü Hira'da neden böyle bir tepkiye yol açtı? :)
Çok eğleniyorum he. Bu arada medyaya bir daha bakın derim. 😍
Kalpkalpkalp!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BATAKLIK | Yarı Texting
Ficção AdolescenteHira: Yaptıklarımdan hoşlanmıyor olabilirsin. Evet, belki ikiyüzlüyüm. Belki bencilim. Ama inan bunlar umurumda değil. Hira: Çünkü henüz çocuğum ve bunları düşünerek vakit kaybedemem. Hira: Fakat sandığının aksine mükemmel bir hayatım olduğu ya da...