Multimedia'da Ata var! *-*
İyi okumalar!
"Şu geometri sorusunu çözene madalya falan verilmesi lazım."
Ecem, elindeki kalemi sertçe masaya bıraktığında elimi çeneme yasladım. "Eser ezberlemekten zor olamaz."
"Anladık, sayısalcısın."
Sırıtıp arkama yaslandığımda yanımdaki sandalyeye Tunç oturmuştu. Gözlerim Doğan'ı arayıp bulamadığında kollarını göğsünde kavuşturmuş Tunç'a döndüm ve sordum.
"Nerede bizim çapkın?"
Tunç, elini alnına yaslayıp kafasını onaylamazca salladığında Ecem'e dönüp kaş göz yapacaktım ancak onun da kafasını kaldırmış, şaşkınlıkla bir yere baktığını gördüğümde kaşlarımı çattım. Bu defa ne yaramazlık yapmıştı acaba?
"Vik vik."
Kulağımın dibinde duyduğum ani sesle yerimde sıçrayarak arkama döndüm. Gördüğüm manzara normal, fakat bir o kadar da komikti. Doğan, yüzüne taktığı sincap maskesinden fırlayan gözleriyle yüzüme bakarken gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Bu ne hâl oğlum?" Ecem gülerek mırıldandığında Tunç hâlâ Doğan'ın rezilliğinden ötürü utanç duyuyordu. Bense gelecek cevaptan korkuyordum.
"Buralarda hiç palamut gördünüz mü?"
Üçümüz de homurdandığımızda Doğan, gözlerini kısarak sorusunu yineledi.
"Görmedik kardeşim, ne arasın kantinde palamut? Beyinsiz herif. Git bahçeye bak."
"O fotoğrafı attığıma binbir pişman oldum."
Doğan 'siz ne anlarsınız' temalı bakışlarından sonra yanımızdan ayrıldı. Anlayamadığım şey, bu çocuğun seke seke gitmesinin bile kızlara ardından nasıl baktırdığıydı.
"Hira ben çok sıkıldım. Vallahi billahi daraldım. Yürü bahçeye çıkalım biz de."
Ecem'in ısrarına gözlerimi devirdim. "Olmaz, o ödev bitecek."
"Hafta sonuna daha çok var kızım, yaparız yarın öbürsü gün."
"Ecem haklı, fıstık. Hadi dolaşalım biraz, temiz hava alırsınız hem."
Ecem kulağıma eğildiğinde dudağımı büzdüm. "Alttan alttan beynine oksijen gitmesi gerektiğini söylüyor kanka, ben diyeyim."
Tunç, Ecem'e masada bulunan şekerlerden fırlattığında kıkırdadım.
"Bak sen şuna, bizi birbirimize düşürmeye çalışıyor. Bari sessiz söyle, cadı!"
Ecem, dil çıkarıp ayaklandığında Tunç'la ikimiz de kalktık. Kitapları sınıflarımıza bıraktıktan sonra bahçeye çıktık. Doğan'ı sincap maskesiyle kızlara şirinlik yaparken gördüğümüzde yanına ilerledik, gülüşüyorlardı.
Ecem birden koşarak Doğan'ın sırtına atladı ve suratındaki maskenin ipini tutup gerdirdi. Doğan, Ecem'i sırtından indirmeye çalıştıysa da her seferinde denemeleri başarısızlıkla sonuçlandı. En sonunda ip hızla Doğan'ın ensesine çarptığında çıkan sesin kıyamet alameti olduğunu anlamak o kadar zor olmamıştı.
Tunç'la aynı anda birbirimize bakıp, "Eyvah!" dediğimizden saniyeler, hatta saliseler sonra Doğan maskeyi bir kenara fırlatıp Ecem'i kovalamaya başladı. Ecem tedirgince arkama saklandığında ben de Tunç'un arkasına saklandım. Doğan, Tunç'un karşısına geldiğinde duraksadı. Sinirden kızarmış yüzünü gördüğümde gülmemi tutamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BATAKLIK | Yarı Texting
Teen FictionHira: Yaptıklarımdan hoşlanmıyor olabilirsin. Evet, belki ikiyüzlüyüm. Belki bencilim. Ama inan bunlar umurumda değil. Hira: Çünkü henüz çocuğum ve bunları düşünerek vakit kaybedemem. Hira: Fakat sandığının aksine mükemmel bir hayatım olduğu ya da...