-58-

523 30 311
                                        

Fotoğrafta Hira, Kaan, Yankı ve Ecem var. ❤️

İyi okumalar! :*

Elimdeki buz dolu torbayı Kaan'ın gözüne bastırdığımda yüzünü buruşturarak acıyla inledi. Ata onu gerçekten iyi benzetmişti.

"Üzgünüm," diye mırıldandım. "Bunu koymazsak çok kötü şişecek."

Kafasını onaylarcasına salladığında gözlerimi yere çevirdim. Olaydan sonra Kaan'a hastaneye gitmeyi teklif etmiştim ama istememişti, bu yüzden onu kendi evime getirmiştim. Annemin evde olmaması ilk kez işime yaramıştı. Durumunun o kadar da kötü olmadığını iddia ediyordu fakat bence kötüydü. Her tarafı ağrıyordu.

Telefonum son yirmi dakikadır olduğu gibi tekrardan titremeye başladığında dışarıya derin bir nefes verdim. O an kafam allak bullak olduğu için kimseyle konuşmamış, sadece Ural'ın Kaan'ı bizim eve kadar taşımasına izin vermiştim. Sonra kendi isteğiyle gitmişti zaten.

"Açmayacak mısın?"

Kaan'ın sorusuyla bakışlarımı yeniden ona çevirdim. "Bilmiyorum."

Buz torbasını gözünden çekip yara bandını birkaç dakika önce pansuman yaptığım dudağının kenarına özenle yapıştırdım. Aslında Kaan'a kızgındım çünkü bana bir yerde yalan söylemiş sayılırdı. Ama şu haldeyken kıyamıyordum.

"Bence aç. Yoksa muhtemelen birazdan Ecem, Tunç ve Doğan başta olmak üzere hepsi kapına dayanacak."

Kaşlarımı kaldırdım. "Şu an hadsizlik yaparak özüne döndün."

O gülerken elime telefonumu alıp Ecem'in çağrısını yanıtladım. Anında açtığıma pişman olmuştum, acayip çığırıyordu. Telefonu kendimden uzaklaştırıp sesinin ayarını düşürmesini bekledikten sonra kulağıma yasladım.

"Kızım sen beni bir gün delirteceksin harbiden. İyi misin? Neredesin, niye açmıyorsun telefonunu? Meraktan geberdik burada."

"Lütfen sakin ol Ecem. Ben iyiyim. Evdeyim, Kaan yanımda." Sonlara doğru kısılan sesimle Kaan dudaklarını birbirine bastırdı. Kaşlarımı çattım, gülerse bir de benden dayak yerdi.

"Ne? Evdesin ve Kaan yanında mı? Lan, Kaan'ı eve mi attın?!"

Yüzüm kızarırken telefonun diğer ucundan kulağıma Ecem'in gülme sesleri doluyordu. "Saçmalama Ecem ya. Ata çocuğu çok fena dövmüştü, ben de Kaan hastaneye gitmek istemeyince kendim bakmak zorunda kaldım."

"Kesin zorunda kaldığından bakıyorsundur kanka. Neyse, sonunda enişte diyebileceğim bir eniştem olduğu için aşırı mutluyum."

Yerimden kalkıp arta kalan malzemeleri çöpe atarken duraksadım. "Enişten değil. Bu arada Ata'ya ne oldu?"

Ecem sinsi bir şekilde güldü. "O iş bende."

"Ecem... Elini kana bulamıyorsun, değil mi?"

Ben Kaan'ın yanına dönerken Ecem yine az önceki gibi güldü. "Yok canım. Alt tarafı onu sandalyeye bağladım ve elimde makasla birazdan çok sevdiği saçlarını keseceğim. Bilirsin, Altun kardeşler olarak saçlarımız en değer verdiğimiz şeydir."

Korkuyla gözlerim büyürken Ecem tekrar konuştu. "Aman neyse. Çok yazıyor, kapatıyorum. Size de eniştemle iyi günler."

Bir şey dememe müsaade etmeden telefonu suratıma kapattığında şaşkınlıkla açılan ağzımı kendimi çabalarımla kapattım, Kaan merakla bana bakıyordu. Elimi geçiştirircesine salladım yüzümün halini sormaması için.

"Ne zaman anladın?"

"Neyi?" Gözlerimi kırpıştırarak ona baktığımda kafasını kaşıdı. Son zamanlarda bu hareketi fazla yapar olmuştu.

BATAKLIK | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin