Fotoğrafta Hira ve Kaan var. Güzelliğinize ağlayabilirim...
İyi okumalar *-*
Bir önümdeki arabaya baktım, bir de üstümdeki tamirci tulumuna. Son olarak bakışlarım Kaan'ın gözlerine döndüğünde gülmemek için kendini sıktığını fark ettim. Kaşlarım kalkarken hesap soracağımı anlayıp önüne döndü ve açtığı kaporta denen yere doğru eğildi. Söz verdiğim gibi borcumu ödemeye gelmiştim. O arabayı tamir ediyordu, ben de istediği araç gereçleri ona uzatıyordum.
"İngiliz anahtarını ver bakalım."
Dediğini yapıp istediği aleti ona uzattım. Eline aldığında bakışları şaşkınlıkla ona verdiğim alete kaydı. Ne? İngiliz anahtarı işte.
"Hira... Bu pense." Gülmeye başladığında kaşlarımı çattım. Bence gayet de İngiliz anahtarıydı.
"Hayır ya İngiliz anahtarı o, kör müsün?"
Kafasını iki yana sallayarak alet çantasının içinden başka bir malzeme çıkardı ve gözümün önünde salladı. "İngiliz anahtarı bu, güzelim. Yarım saattir verdiğin tek doğru hırdavat çekiç."
İtiraz edecekken söylediği kelimeyi yeni fark ederek araladığım dudaklarımı kapattım. O da yeni anlamış olmalıydı ki duraksamıştı. Güzelim mi? Sanırım bana bir şeyler oldu. Boğazımın kuruduğunu hissedip yerdeki pet şişeyi aldım ve kapağını açıp kafama diktim. Kaan'a baktığımda sessizce arabayla uğraşıyordu.
Aramızda ne olduğunu henüz anlayamamıştım. Sadece tuhaf hissettiğimi biliyordum. Telefonu çaldığında açıp kulağıyla omzu arasına sıkıştırdı. Bir yandan telefondaki kişiyle konuşuyor, öbür yandan da arabayı tamir ediyordu. İşi aksatmamak için buraya geldiğimizden beri bir kere bile mola vermemişti. Saçları terlediği için alnına yapışmıştı. Yanakları al al olmuştu.
Onu gereğinden fazla incelediğimi bakışları bana döndüğünde anlamıştım. Alelacele yüzümdeki gülümsemeyi silip bir şeylerle uğraşıyormuş gibi gözükmek için yanından uzaklaştım. Kısık sesle de olsa güldüğünü duymuştum.
"Ne yaptınız çocuklar?"
Burayı bize bırakan amca geldiğinde ona döndüm. Kaan, elindeki aleti kenara bırakmış ve ellerini birbirine vurarak tozları silkelemişti.
"Bitirdik Hayrullah abi ama istersen bir de sen bak."
Çok tatlı biriydi Hayrullah amca. Altmışlı yaşlarının başlarında olduğunu tahmin ediyordum. Sevimli yüz hatları vardı, devamlı olarak gülümsüyordu. Gözlerindeki ışık yaşlanmasına rağmen sönmemişti.
Hayrullah amca, arabayı kontrol ettikten sonra Kaan'a dönüp omzunu sıvazladı. "Aferin oğlum. Hanım kızımızla birlikte pek güzel bir iş çıkarmışsınız."
Kaan'ın al yanakları daha da pembeleşirken Hayrullah amca bana gülümseyerek baktı. "Kızım, yiğenim diye söylemiyorum ama elinden çok iş gelir Kaan'ın. Düşenin yardımına hemen koşuverir. Bakma böyle durduğuna, epey merhametlidir bu sarı hergele."
"Abi abartmasan mı?"
Kaan'ın utanmış halini izlerken kalbim küt küt attı. Hayrullah amca kaşlarını çatarak Kaan'a baktı.
"Ne diye abartacakmışım? Hakikati söylüyoruz şurada."
Yüzüme yerleşen sıcacık tebessümle lafa atıldım. "Farkındayım, farkındayım Hayrullah amca. Gerçekten de öyle biri. Kalbi çok temiz. Bunu görmemek için kör olmak gerek zaten."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BATAKLIK | Yarı Texting
Teen FictionHira: Yaptıklarımdan hoşlanmıyor olabilirsin. Evet, belki ikiyüzlüyüm. Belki bencilim. Ama inan bunlar umurumda değil. Hira: Çünkü henüz çocuğum ve bunları düşünerek vakit kaybedemem. Hira: Fakat sandığının aksine mükemmel bir hayatım olduğu ya da...