Multimedia'da Ata ve Ecem var.
Şaka maka 3 haftadır bölüm atmıyorum... Galiba yaşamayı unuttum .s
Neyse, güzel bir bölümle geldiğimi umuyorum ve fazla uzatmadan sizi bölümle baş başa bırakıyorum.
İyi okumalar!
Başıma giren zonklamayla göz kapaklarımı usulca araladım. Görüş açımdaki lekesiz, beyaz duvara bakarken kısa bir sorgulama yaşadım. Neredeydim? Neler olmuştu? Başım çok ağrıyordu ve hiçbir şey hatırlamıyordum. En son dün gece annemle kavga ettikten sonra evden elimde bir şişeyle çıktığımı hatırlıyordum. Bir bira şişesiyle. Bira şişesi? Bir saniye...
Ah, tabii ya! İçmiştim.
Kendi yaptığımı idrak etmekte zorlanırken yattığım yerden doğruldum fakat yan tarafıma baktığımda içimden keşke doğrulmasaydım diye geçirdim. Kaşlarım çatılırken, "Ata?" diye şaşkınca mırıldandım.
Onu görmek içimde hem korku hem de heyecan hissi uyandırdığında geriye doğru kaykıldım. Onun burada ne işi vardı? Etrafı biraz incelediğimde Ecem'in odasında olduğumu fark etmiştim. İyi de ben buraya nasıl gelmiştim?
Ata, bir süre gözlerime ifadesiz bir şekilde baktıktan sonra ellerini birbirine sürtüp sırıttı. "Uzun zamandır yalnız kalamıyorduk. Ben de bu şansı değerlendirmek istedim."
Korkuyla gözlerim büyürken onunla aynı ortamda olmaktan rahatsız olmuştum. Ne demeye çalışıyordu? "Korkma, sana zarar vermeyeceğim. Zaten veremem. İnsan sevdiği birine nasıl zarar verebilir ki?"
Histerik bir şekilde güldüm. "Sevmek? Bunu beni aldatan çocuk mu söylüyor? Gerçekten mi?"
Derin bir nefes alıp oturduğu tabureden kalktı. Ben ona merakla alttan alttan bakarken yanıma, yatağa oturduğunda daha da geriye kaçtım.
"Tamam, bir eşeklik yaptım. Ama kendimi affettirmeye çalışıyorum. İnan bunun için çabalıyorum Hira. Beni dinlemelisin."
"Ata zorlama, istemiyo-"
"Lütfen. Sadece beş dakika."
Kalbimle zihnim arasındaki savaş, Ata'nın dolan gözlerini görmemle sonlandığında bakışlarımı kaçırarak nefesimi dışarı üfledim. Pekâlâ, yenilmiştim. Kollarımı göğsümde bağlayıp arkama yaslandım. "Yalnızca beş dakika. Süren başladı."
"Seninle tanıştığımda çapkın, hayta bir çocuktum. Elimdekilerin kıymetini bilmeyi hiçbir zaman öğrenemedim çünkü yetinmeyi bilmiyordum. Hep daha fazlasını istiyordum, ön planda olan hep ben olmalıydım. Ama insanız ve çoğu zaman elimizdekilerin kıymetini onları kaybetmeden anlamayız. Ben senin değerini biz birlikteyken anlayamadım."
Acı içinde gibiydi. Ancak hayır, bu da bir oyunu olmalıydı. Ona kanmamalıydım. Yutkunduktan sonra devam etti. "Neden yaptım, bilmiyorum. Dedim ya, yetinmeyi bilmiyordum. Bu da öyle bir şeydi sanırım. Sonra sen bunu öğrendin ve bana öyle bir baktın ki Hira, yediğim tüm laflar o bakışının yanında bir hiç kaldı. Ama ben o zaman da anlamadım, umursamıyordum çünkü. Hazal'la ilişkimi sürdürmeye devam ettim fakat bir süre sonra fark ettim ki aklımda olan Hazal değil, sensin."
Yüzüne dalmış bir şekilde söylediklerini dinlerken yanaklarımın yandığını hissettiğimde gözlerimi kırpıştırdım. "Bana inanmayabilirsin ama seni sevmesem sürekli aklımda olmazdın. Sürekli seninle ilgili hayaller kurmazdım. Seni seviyorum, Hira."
Boğazımı temizleyip kaşlarımı çattıktan sonra onu azarlamak için dudaklarımı aralasam da bunu yapamadım. Belki de yapmak istemedim. O da bana fırsat vermeden devam etmişti zaten.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BATAKLIK | Yarı Texting
Teen FictionHira: Yaptıklarımdan hoşlanmıyor olabilirsin. Evet, belki ikiyüzlüyüm. Belki bencilim. Ama inan bunlar umurumda değil. Hira: Çünkü henüz çocuğum ve bunları düşünerek vakit kaybedemem. Hira: Fakat sandığının aksine mükemmel bir hayatım olduğu ya da...