Fotoğrafta Ata ve Hira var.
Evet, evet... yaşıyorum falan. Bir süre kopuktum hayattan, yeni yeni bağlanıyorum diyeyim.
Sizi özledim ama ve burayı ❤️
Keyifli okumalar böceklerim!
Kafamdaki bereyi çekiştirerek kulaklarımı iyice örttüm ve denizin sesini dinlemeye devam ettim. Her ne kadar mevsim bahara yaklaşmış olsa da havalar hâlâ serindi. Yine de seviyordum kayalıkları. Daha sessiz, daha kasvetli oluyordu bu zamanlar.
Ata'yla barışalı neredeyse bir ay olmuştu. Gerçekten değişmiş gibiydi. Eskisi kadar alaycı değildi, daha ilgiliydi. Bana sık sık süprizler yapıyor, güzel şeyler söylüyordu. Bazen konuşmak istemediğimde üzerime gelmeyip benimle beraber susuyordu. Bunlar hoşuma gidiyordu ancak... Ancak içimde bir boşluk vardı anlamlandıramadığım. Bu hissin normal olduğunu ve yakın zamanda geçeceğini düşünüyordum.
Gözlerime kapanan ellerle hafifçe kıkırdadım. Ellerim ellerinin üstüne gittiğinde parmaklarını aralamaya çalıştım ancak çok sıkı kapatmıştı.
"Ata, sen olduğunu biliyorum." diye mırıldandım. Bir anda ellerini gözlerimden çektiğinde yüzünü görmeyi beklediğim kişi kesinlikle Tunç değildi. Gülüşüm donakalırken ağzım şaşkınlıkla aralanmıştı. Uzun zamandır görüşmüyorduk. Hatta yüzüme bakmamak için sınıfta en arka sıraya bile geçmişti.
"Ata değilmişim demek ki."
Umursamaz bakışları eşliğinde bankta yanıma oturduğunda ona çevirdim gözlerimi. Onu özlemiştim. Onu, Ecem'i, Doğan'ı... Hemen hemen her gün yapışık dörtlü gibi dolaşan biz bir haftada darmadağın olmuştuk. Sırf Ata'yla barıştığım içindi. Hepsi bana karşı cephe almıştı. Kaşlarım çatıldı.
"İyi de sen... nerden bildin burada olduğumu?"
"Belki takip etmişizdir."
Bunu söyleyen Tunç değildi. Gözlerim arkadan başını uzatan Ecem'in gözleriyle buluştuğunda heyecanla ayağa kalkmak isterken yanlışlıkla Ecem'e kafa atmıştım. Ecem, acıyla inleyerek geriye sendelediğinde kafamın acısını umursamadan üstüne atlayarak ona sarıldım. Bu hareketimle ikimiz birden yere düşmüştük.
"Belki değil, basbayağı takip ettik işte kızım. Bu arada kıskanmadım değil."
Ecem'den ayrılıp bu kez heyecanla tepemizde dikilen Doğan'a baktım. Gerçekten deli gibi özlemiştim üçünü de.
"Iy, sülük. Çekil be üzerimden!" Ecem beni yana fırlattığında güç bela kalkarak Doğan'a yöneldim ancak o da geriye adım atarak beni durdurdu.
"Şimdi değil."
Kaşlarım çatılırken banka yayılmış Tunç'un, üstündeki çimenleri silkeleyen Ecem'in ve elleri cebinde dikilen Doğan'ın üstünde gezindi bakışlarım. Evet, gelmişlerdi ama anlayamadığım bir gerginlik vardı ortamda. "Neler oluyor burada? Siz nasıl buldunuz beni?"
Ecem yanıma geldi. "Bizim seni nasıl bulduğumuz değil şu an önemli olan. Görmen gereken bir şey var."
Gözlerime imayla baktığında kötü bir şey olduğunu tahmin edebilmiştim. Ancak ne olmuş olabilirdi ki çocukların, Doğan'ı geçtim Tunç'un, kavgalı olmamıza rağmen buraya gelmesine sebep olabilecek? Merakıma yenik düşüp sordum. "Ata nerede?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BATAKLIK | Yarı Texting
Подростковая литератураHira: Yaptıklarımdan hoşlanmıyor olabilirsin. Evet, belki ikiyüzlüyüm. Belki bencilim. Ama inan bunlar umurumda değil. Hira: Çünkü henüz çocuğum ve bunları düşünerek vakit kaybedemem. Hira: Fakat sandığının aksine mükemmel bir hayatım olduğu ya da...