Fotoğrafta Tunç ve Hazal var. Siz shiplemeyin, ben shipliyorum. :(
Bölüm Tunç'tan. İyi okumalar. ❤️
Gözlerim kapalı müzik dinlerken parmaklarımı şıklatarak ritim tutuyordum. Ural yarım saat kadar önce Hazal'la ikimizi yatak odasına kilitlemişti. Bunu neden yaptığını anlamasam da buradan çıktıktan sonra mutlaka öğrenecektim. Hazal durmaksızın kapıyı tıklatıp söyleniyordu. Ben de onu vazgeçiremeyince böyle bir yöntem bulmuştum.
Bir kulağımdaki müzik kesildiğinde gözlerimi araladım. Hazal tepemde dikiliyordu.
"Beni dinlemiyor musun sen?"
"Hayır."
Kulaklığın tekini yüzüme fırlatıp yataktan kalktı. Yattığım yerden doğrulup oturma pozisyonuna geçerek alayla ona baktım.
"Ne oldu, duymadılar mı seni?"
"Sana ne? Rahatına baksana."
Beni terslemesiyle ayağa kalkıp yanına gittim. Koluna dokunduğumda elime sertçe vurdu. Derin bir nefes alıp sabırlı olmaya çalışarak elimi saçlarımın içinden geçirdim. Beni gerçekten sınıyordu bu kız.
"Daha iyi bir önerin varsa söyle, Hazal. Bağırıp çağırmakla olmuyor bu işler."
Onu Hira'nın yanında paylamamdan beri bana soğuk davranıyordu. Yaptığımda haklıydım çünkü buraya lafa atlayarak gelmişti. Ata'yla beni mecburen konuşurken gördüğünde ısrar etmişti, ben de kıramamıştım. Normalde burada işi yoktu.
"Yok, almayayım ben. Gereksiz falan konuşurum şimdi, laf edersin."
Arkasını dönüp gitmeye kalktığında kolundan tutup kendime çevirdim. "Ne yapmaya çalışıyorsun?"
Bakışlarındaki umursamazlığın yerini öfke alırken kolunu çekip beni göğsümden ittirdi. O kadar kuvvetli ittirmişti ki afallamıştım.
"Asıl sen ne yapmaya çalışıyorsun?! Önce beni öpüyorsun, sonra burada gelmiş sert davranıyorsun. Bir bakıyorum çok iyisin, bir bakıyorum kötü bakışlarından öteye geçemiyorum."
Sinirimin beni ele geçirmesine izin verirken dilimi ısırarak ona doğru bir adım attım ve bağırmaya başladım. "Kafayı mı yedin kızım sen? Olmaması gereken yerlerde olaya burnunu sokan sensin. Alt tarafı ufak bir tepki gösterdim diye suçlu ben mi oldum şimdi? O gece yanımda kal diye yakardın, sabahında yüzüme bile bakmadan basıp gittin. Ertesi gün gelip tekrar iyi davranmaya başladın. Amacın ne senin?"
Burnundan solurken dişlerini birbirine bastırdı. Beni dengesiz diye nitelendiriyordu ama kendi yaptıklarının farkında değildi. İşine geldiği gibi davranıyordu sürekli. Bu yüzden kaybediyordu.
"Sana hesap verecek değilim."
Tekrar gitmeye çalıştığında kolunu sıktım. "Vereceksin! İstediğin zaman karşıma dikilip istediğin zaman kaçamazsın Hazal."
"Niye? Gider misin sen de?!"
Dediğiyle kaşlarım çatıldığında kolunu bıraktım. 'Sen de' derken neyi kastediyordu? Ondan biri mi gitmişti? Göğsü hızla inip kalkarken ona bakıyordum.
"Ne oldu, sustun. Bağırsana yine, hadi!"
Onu arkasındaki duvarla arama sıkıştırıp gözlerimi gözlerine diktim. Yüzü kıpkırmızı kesilmişti. Neye bu kadar sinirlendiğini tam olarak anlayamamıştım.
"Kim gitti?"
Gözlerini kaçırdığında kaşlarımı çattım. "Ne saçmalıyorsun Tunç? Kimsenin gittiği falan yok, çekil-"
"Kim gitti dedim, Hazal."
"Rahat bırak beni."
"Hazal!"
"Babam! Babam gitti, tamam mı?! Rahatladın mı?"
Sol gözünden bir damla yaşın akmasıyla duraksadım. Boğazım düğümlenirken saçlarını öfkeyle geriye attı. Duvarlarını indirmişti. Canı yanıyordu, görebiliyordum.
"Gitmek ne kelime ya? Hiçbir zaman yoktu ki! Ben küçücükken yoktu başımda. Okşamadı saçlarımı, sarılmadı bana hiç. Sen, o, bu, şu... Hepiniz gideceksiniz. Herkes gider çünkü, anladın mı? O yüzden hiç olmayın daha iyi. Hiç olma, daha iyi."
Dudakları titremeye başladığında elimi boynuna atıp onu kendime çekerek kafasını göğsüme yasladım. Debelenirken kulağına yaklaştım. "Şşt, ben buradayım."
"İstemiyorum."
Benden uzaklaşmasına izin vermeyerek onu daha sıkı sardım. Fakat konuşmaya devam etmişti.
"İstemiyorum Tunç. Ben bilmem sevmek, sevilmek nedir. Şefkatini de, sevgini de hak etmiyorum. Bırak beni."
Sanırım Hazal'ı yavaş yavaş anlıyordum. Sevilmekten korkuyordu. Babası onu terk etmişken kimsenin onu sevebileceğine inanmıyordu. Bu yüzden çevresindeki insanlara sürekli kötü davranıyordu. Onlara zarar vermeye çalışıyordu ki arkadaş olacakları varsa bile uzak dursunlar diye. Nefreti hakim kılmaya çalışıyordu çünkü sevgiyi bilmiyordu.
Kafasını kaldırıp yüzünü avuçlarımın içerisine aldım ve bana bakmasını sağladım. "Hayır, bırakmam. Seni hizaya ben sokacağım, tamam mı? Bunu başkası yapmayacak, ben yapacağım."
"Anlamıyorum. Neden? Neden yapıyorsun bunu? Herkes benden nefret ederken..."
Dudaklarını ısırdığında derin bir nefes aldım. "Çünkü seni seviyorum."
Sözlerimle sakinleşirken kollarını boynuma dolayıp bana sarılmıştı. Ben de ellerimi beline koyup kafamı boynuna gömdüm. Kendimi anın güzelliğine bırakırken kulağına fısıldadım.
"Yanındayım Hazal. Söz veriyorum gitmeyeceğim."
༄
Selam.
Hazal'ın hikâyesini az çok öğrendik. Çoğunuz doğal olarak bu hikayede Hazal'ı sevmediniz. Ama ben sevdim. Çünkü bazı insanlar acılarını kötü yollara başvurarak bastırmaya çalışırlar. Bu, o insanların kötü olduğu anlamına gelmez. Yalnızca korktukları ve kimseye zarar vermek istemedikleri için bu tarz şeyler yaparlar. Hazal da öyle bir kız. Babası çok küçük yaşta onu terk etmiş. Psikolojik olarak kimsenin onu sevmeyeceğini, kimseyi sevemeyeceğini düşünüyor. Bu yüzden sizden ricam onu anlamaya çalışın.
Her neyse, bir sonraki bölüm için oldukça heyecanlıyım. Yüksek ihtimalle Fulya'nın ağzından olacak.
Kendinize iyi bakın. ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BATAKLIK | Yarı Texting
Teen FictionHira: Yaptıklarımdan hoşlanmıyor olabilirsin. Evet, belki ikiyüzlüyüm. Belki bencilim. Ama inan bunlar umurumda değil. Hira: Çünkü henüz çocuğum ve bunları düşünerek vakit kaybedemem. Hira: Fakat sandığının aksine mükemmel bir hayatım olduğu ya da...