Fotoğrafta Kaan ve Ata var. Sizi shiplememeliyim... Bölüm Kaan'dan.
İyi okumalar! *-*
Terleyen ellerimi birbirine sürtüp Doğan'ı alkışladım. Şarkıyı sahiden oldukça iyi söylemişti. Platformdan inip arka tarafa doğru gittiğinde göz ucuyla Hira'ya baktım. Suratı asıktı. Muhtemelen Doğan'a üzülüyordu. Kafamı kaşıdım, onun mutsuz olmasını sevmiyordum.
Gece kalkıp Doğan'ın peşinden gittiğinde Yankı kulağıma yanaştı. "Şu elemanı hiç sevmiyorum ama nedense üzüldüm. Tuhaf."
Gözlerimi ona çevirdim. "İyi biri olduğunu biliyorsun çünkü."
Omuzlarını silkip uzakları izleyen Ecem'e saniyelik bir bakış attı. "Ona eyvallah da Ecem'i çok etkiliyor. Onu yeni kazanmışken kaybetmek istemiyorum Kaan."
"Paranoya yapıyorsun. Onu kaybetmek için hiçbir nedenin yok. Birbirinizi seviyorsunuz."
Uzatmayıp önüne döndüğünde iç çektim. Ecem Yankı'ya bir şey söyleyip bulunduğumuz yerden uzaklaşırken tekrardan Hira'ya baktım fakat bu kez göz göze geldik. Ben yutkunurken o bakışlarını kaçırdı.
"Şu dediğini yapmakta emin misin?"
Yankı'nın sorusuyla Ata'nın sert bakışları eşliğinde ona döndüm. "Eminim."
"Ata'yı nasıl ikna ettin?"
Tekrardan kafamı kaşıdım. "Etmedim."
Yankı bana onaylamazca bakarken titrek nefesler alıyordum. Büyük ihtimalle boku yiyecektim ama umrumda değildi. Doğru bildiğim şeyler vardı ve kendi doğrularımı başkalarının yanlışlarına değişmeyecektim. Bunu kimse hak etmiyordu.
Zaman geldiğinde ayağa kalktım, Yankı koluma destek olurcasına vurdu. "Bol şans Kaanka."
Ona hafifçe tebessüm edip Hira'nın bakışlarının sırtımda olduğunu bilerek yürümeye başladım. Kulise vardığımda Doğan'ı orada bulamamıştım. Tunç'un yanına yaklaşıp omzuna dokundum.
"Doğan nerede?"
Uğraştığı gitarı bırakıp bana döndü. "Dışarıda. Ona söylemene gerek yok, benim haberim var. Her şey hazır. Sen de hazır olduğunda çıkarsın."
Kafamı salladığımda odadan çıkmıştı. Yüzümü sıvazladım, bir süre odanın ortasında öylece dikildim. Yüzleşmekten korkuyordum ama başka çarem yoktu. Artık vakit gelmişti.
Sahneye çıkacağım sırada kapının açılmasıyla bakışlarımı gelen kişiye çevirdim. Ata, sinirle soluyarak yanıma geldi ve beni ittirerek yüzüme yumruğu geçirdi. Darbenin etkisiyle yere düştüğümde yeniden üzerime gelerek yakalarımdan tuttu.
"Ne yaptığını zannediyorsun sen, ha? Ben sana izin verdim mi?!"
Bir şey söylememe fırsat vermeden bir kez daha vurduğunda yüzümü ekşiterek ağzıma gelen kanı yere tükürdüm. Hıncını alamadığından olsa gerek vurma işini birkaç kez daha tekrarladıktan sonra doğruldu. O, odada volta atarken zorlukla ayağa kalktım.
"Senin yapamadığını yapıp dürüst olacağım. Ayrıca iznini almıyorum artık, kafana sok bunu."
Söylediklerimle sinir kat sayısı arttı. Gelip dibimde durduğunda ona umursamaz gözlerle baktım. Beni istediği kadar dövebilirdi, yaptıkları Hira'nın kararını değiştirmezdi. İstediği herkese istediği her şeyi yaptırabileceğini zannediyordu. Mafya babası falan da değildi, neyin tribiydi bu?
"Hira benim sevgilim, anladın mı? Seni değil, beni seviyor. Eskiden olduğu gibi. Ne yapacaksın, sahneye çıkıp 'Ata seni okulda olmadığı zamanlarda bile gizlice kontrol etti' diye mi bağıracaksın? Git yap. İşime gelir, Hira bana daha çok âşık olur. Sen de ağlayarak izlersin."
Alayla gülüp ona baktım. "Biri sana ihanet ettiğinde hiçbir şey eskisi gibi olmaz, Ata Altun. Kendini kandırmaktan başka bir halt yaptığın yok."
"Hira'yla benim sayemde iletişim kurduğunu unuttun herhalde? Ben olmasam onunla mesajlaşamazdın, mesajlaşmayı bırak numarasını bile bulamazdın. Hatta dur. Konuştuğu kişinin sen olduğunu bile bilmiyordu, değil mi?"
Yüzümü ekşittim. Gerçekten kötü biriydi ve hiç değişmeyecekti. Bir de bunca yıl yaptıklarına kör olmuştum. Keşke daha önce fark edip onu durdurmayı deneseydim.
"Daha ne kadar pisleşebilirsin?"
Üstüme doğru bir adım daha atıp sırıttı. "Tahmin edemeyeceğin kadar çok pisleşebilirim. En azından dostum dediğim insana ihanet etmiyorum."
Sabrımın taşmasıyla Ata'yı göğsünden ittirip yüzüne yumruk attım. "İhanet dediğin sevmek mi lan? Sizi ayırmaya mı çalıştım, aranıza mı girdim? Sadece çekilip köşeden izledim. Bu mu ihanet?! Kıza istemememe rağmen senin dediklerini yazdım. Sonradan anladım nasıl bir pislik olduğunu. Bunca yıl görememişim."
Kaşında açtığım yaraya dokunup yalnızca güldü. Cevap vermedi, soru sormadı. Ben öfkeyle ona bakarken yeniden gelip karnıma yumruk attı. Acıya dayanamayıp yere yığıldığımda aklımda olan tek şey süprizimin mahvolduğuydu. Bugün kim olduğumu açıklayacaktım. Bunu farklı bir yolla yapacaktım ama Ata her şeyin içine etmişti. Her zaman yaptığı gibi.
"Hira hiçbir şey bilmeyecek. Benimle olmaya devam edecek. Şimdi sahneye çıkıp senin yerine geçeceğim. Hira, ona yazanın ben olduğumu sanacak ve bu böyle sürüp gidecek. Karışmayacaksın. Yoksa sonuçları canını sıkar."
Doğrulmaya çalıştım ama beceremedim. Ata sahneye doğru ilerlerken yapabildiğim tek şey karnımı tutup acı içinde kıvranmaktı. Gerçi acıyan yerin karnım olduğundan pek emin değildim. Öksürürken dişlerimi sıktım. Kendimeydi bu öfkem. Her şeyi iyice bok eden bendim belki de.
"Lütfen," diye mırıldandım. "Lütfen anla böceğim."
༄
Ata seni severim ama bu bölüm baya sinirimi bozdun.
Olanlar hakkında ne düşünüyorsunuz bakalım?
Bir dee bir sonraki bölüm hakkındaki düşüncelerinizi alayım. Sizce Hira Kaan'ın sesini duyup onu anlayacak mı?
İyi geceler, seviliyorsunuz.
Kalp kalp! ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BATAKLIK | Yarı Texting
Teen FictionHira: Yaptıklarımdan hoşlanmıyor olabilirsin. Evet, belki ikiyüzlüyüm. Belki bencilim. Ama inan bunlar umurumda değil. Hira: Çünkü henüz çocuğum ve bunları düşünerek vakit kaybedemem. Hira: Fakat sandığının aksine mükemmel bir hayatım olduğu ya da...