Multimedia'da Hira var. *-*
İyi okumalar!
Okuduğum kitaptan kafamı kaldırıp hafifçe gerindim. Öğlen arası olduğundan kütüphane oldukça boştu. Herkes ya yemek yeme derdindeydi ya da top peşinde koşturma. Benimse tek isteğim okuduğum kitapta ilerlemekti. Bölüm bitirme takıntım yüzünden bizimkilerle takılmayı reddedip kütüphaneye çıkmıştım. Kitap kurdu olmak zordu.
Bölümü bitirdiğimde kapının açıldığını duysam da umursamadım. Telefonumu alıp teneffüsün bitmesine kaç dakika kaldığını hesapladıktan sonra arka cebime yerleştirdim. Kitabımın kapağını kapatıp kalem kutumla birlikte elime aldım ve ilerlemek istedim ama çarptığım beden buna mani oldu.
Burnumu tutarak gerilediğimde özür dilemek için ağzımı araladım ama karşımda duran yüz kaşlarımı çatmama sebep oldu. Sinirli bir nefes verdim.
"Çok affedersin Hira. Görmedim seni tatlı ördeğim. Bir daha olmaz."
"Bana tatlı ördeğim demeyi keser misin, Ural? Hiç hoş değil."
Ural, gözlüklerini düzelttikten sonra genişçe gülümsedi. Bu hareketiyle elindeki yığınla kitaplar yere teker teker düşerken onları tutmaya çalışsa da başaramadı. Ağır bir kitap ayağımın üstüne geldiğinde acıyla inledim.
"Ural!"
"B-ben çok özür dilerim Hira. Gerçekten yanlışlıkla oldu."
Ayağımdaki kitaba eğildiğinde onu durdurdum ve kendi uğraşlarımla kitabı itekledim. Geçmeye çalıştığımda bana engel oldu. Sorgularcasına kaşlarımı kaldırdım. Beni sıkıyordu.
"İzin ver bakayım ayağına. Ya kırıldıysa? Sana bir şey olursa ne yaparım ben tatlı ördeğim?!"
Onu kırmamak için derin bir nefes aldım ve omuzlarından tuttum.
"Ben iyiyim, Ural. Önemli bir şey yok zaten. Tamam mı? Sonra görüşürüz."
Boşluğundan yararlanıp onu geçtim ve kütüphaneden çıktım. Arkamdan seslense de duymazdan gelerek hızla merdivenlerden inmeye başladım.
Ural Uzun. Üç senedir asla peşimi bırakmayan takıntılı manyağım. Beni nerede görse sık boğaz eden sakar arkadaşım. Arkadaş bile sayılmazdık ya, neyse.
"Hira! Kızım nereye kayboldun sen?"
Ecem'in sesini duymamla arkama döndüm. Yanıma gelip koluma girerek beni kantinin oraya çekiştirdi. Omzumu silktim.
"Kütüphanedeydim. Tam yanınıza geliyordum ben de. Ural'la karşılaştık."
Ecem yüzünü ekşittiğinde güldüm. "Deme be. Tek parça gibi gözüküyorsun?"
"Öyleyim öyleyim. Alıştım artık."
Ecem de güldüğünde kantinden dört tane çikolata alıp bahçeye çıktık. Bahçenin köşesinde dikilen çocukları görmemle tebessümüm büyüdü. Onların yanına ilerlerken atışmalarını buradan duyuyordum.
"Ulan maymun suratlı, demedim mi sana o sigara bırakılacak diye?! Annene söyleyeceğim, boku yiyeceksin o zaman."
Doğan, ellerini önüne siper edip gerilediğinde Tunç hâlâ ona azar çekiyordu. Haklıydı bir bakıma. Hiçbirimizin kötü bir alışkanlığı yoktu, Doğan'ın da olmasını istemiyordu.
"Kanka vallahi bırakacağım ya. Tadına varayım, söz bıra-"
Tunç elindeki pet şişeyi Doğan'a fırlattığında, Doğan gelecek darbeden son anda kurtulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BATAKLIK | Yarı Texting
Novela JuvenilHira: Yaptıklarımdan hoşlanmıyor olabilirsin. Evet, belki ikiyüzlüyüm. Belki bencilim. Ama inan bunlar umurumda değil. Hira: Çünkü henüz çocuğum ve bunları düşünerek vakit kaybedemem. Hira: Fakat sandığının aksine mükemmel bir hayatım olduğu ya da...