Multimedia'da Kaan var! *-*
Evet uzun zaman sonra ben geldim ğfmhğelxğx. Ne yapayım üşeniyorum yazmaya. Hadi hadi neyse.
İyi okumalar!
"Hira?"
Adımın seslenmesini buğulu bir şekilde duysam da umursamadım. Ruhsal bir çöküntü yaşıyordum ve rahatsız edilmek en son istediğim şey bile değildi.
"Hira, kalk hadi."
Bu tiz ses muhtemelen Ecem'e aitti. Zaten ne zaman uyumak, kafamı dinlemek istesem müsaade etmezdi. Kolumu dürten elini silkeleyip homurdanarak kafamı diğer tarafa çevirdim ve uyumaya devam ettim. Uzun süren sessizlikten sonra nihayet rahat bırakıldığımı düşünüp tekrardan uykuya dalacaktım ki, belimdeki tike dokunulmasıyla yerimde sıçradım.
"Ecem bir sal da az kafa dinle-" Cümlemi tamamlayamamamın nedeni kaşlarımı çatarak söylendiğim kişinin Ecem olmadığını anlamamdı. Tam karşımda duran bir çift şaşkın yeşil göz, kesinlikle Ecem'e ait değildi. Ancak sorun şuydu ki, ben onu azarlamak için fazla dibine girmiştim.
Ne olduğunu idrak edebildiğimde gözlerimi kırpıştırarak Kaan'dan uzaklaştım. Bu bizim sınıfa ne ara gelmiş, benim yanıma ne ara oturmuştu Allah aşkına?
"Ben seni arkadaşım zannetmiştim, çıkıştım. Kusura bakma."
Mahçup özrüme karşın alaycıl bir şaşkınlıkla bana baktığında kaşlarımı kaldırdım. "Vay be, arkadaş olduğumuzu sanıyordum. Tamam yakın değiliz, belki tanışmamız da pek normal şartlar altında gerçekleşmedi ama bu biraz ağır olmadı mı ya?"
Gözlerim yanlış anlaşılmanın verdiği gerginlikle büyüdüğünde ellerimi telaşla önümde salladım. "Hayır hayır, öyle demek istemedim. Yani seni başka bir arkadaşım zannetmiştim, kastettiğim buydu."
Hafifçe güldü. "Dalga geçiyorum, beni bu kadar ciddiye alma."
Ayaklandığında kaşlarım çatılmıştı. Zaten uykuluydum, bir de üstüne kafamı karıştırmıştı. Ağzımı araladığımda bana müsaade etmeden tekrar konuşmaya başladı.
"Tamam tamam, kızma geveze kız. Sadece tepkin çok komikti. Her neyse. Unutmuş olabilirsin ama koro çalışmaları, daha doğrusu seçmeler birazdan başlayacak. Arkadaşlarının acilen gitmesi gerekti, hoca da seni çağırayım diye beni gönderdi. Onu haber vermek için gelmiştim."
Sinirimi yutup kafamı onaylarcasına sallayarak ayağa kalktım. Paramın ve telefonumun cebimde olduğundan emin olduktan sonra bana bakan Kaan'a döndüm. Sorarcasına kaşlarımı kaldırdığımda omuzlarını silkti ve ellerini pantolonunun ceplerine koyarak kapıya doğru ilerlemeye başladı. Peşinden somurtarak yürüyüp yanına ulaştım. Birlikte sessizce basamakları indiğimizde o önde ben arkada konferans salonunun kapısına varmıştık.
Kaan'ın kapıyı çalmasını beklerken içimde oluşan gerginliği nefes kontrolüyle azaltmaya çalışıyordum fakat ne yazık ki başarabildiğim söylenemezdi. Saniyeler birbirini kovalarken sıkılmaya başladığımdan baygın bakışlarımı Kaan'a çevirdim. Düz bir şekilde kapıya bakıyordu.
"Bir sorun mu var?"
Gözlerini bana çevirdiğinde bir süre birbirimize baktık. Aramızdaki bu anlamsız bakışmayı sonlandırmak için usulca kapıyı çaldım, ardından bir adım geriye çekilip Kaan'a geçmesini işaret ettim. Konferans salonuna girdiğimizde kapıyı örtüp ufak adımlarla salonun içine ilerledim. Tahmin ettiğim gibi herkes buradaydı.
Kısa sürede bizimkilerin yanına ulaşıp Tunç'un yanındaki boş koltuğa oturdum. Yerime sindiğim sırada Kaan da bir arka sıramıza, Ata'ların yanına geçmişti. Ecem'le Doğan'ın arasındaki gerilim hâlâ sürüyor olmalıydı çünkü ikisi de ağzını açmıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BATAKLIK | Yarı Texting
Teen FictionHira: Yaptıklarımdan hoşlanmıyor olabilirsin. Evet, belki ikiyüzlüyüm. Belki bencilim. Ama inan bunlar umurumda değil. Hira: Çünkü henüz çocuğum ve bunları düşünerek vakit kaybedemem. Hira: Fakat sandığının aksine mükemmel bir hayatım olduğu ya da...