Zaman hızla akıp gidiyordu. Her geçen gün birbirimize daha kuvvetli bağlanıyorduk fakat ne kadar yükseğe çıkarsanız düşüş de o kadar şiddetli oluyordu. Keşke bunu vaktinde fark edebilseydim...
İlişkimiz başlayalı neredeyse iki ay olacaktı. Bu süreçte bir kez bile kavga etmemiş, hiçbir sorun yaşamamıştık ama Sam'in doğum günü partisinden bir gün öncesi, büyük düşüşün başladığı gündü.
O gün yine Lucas'tan gelen mesajla uyanmıştım. Bu artık bir gelenek olmuştu, her sabah ondan güzel günaydın mesajları alıyordum. Onun sayesinde güne mutlu başlamak çok güzeldi. O sabah evde yalnızdım. Jacob'ın yaptığı bir bilim projesi okulda birinci olmuştu ve şehir dışındaki uluslararası bir fuarda sergilenecekti. Annem ve babam onu yalnız bırakmak istemediler, aslında ben de onlarla gitmek isterdim, kardeşimle gurur duyuyordum ama okulum yüzünden gidememiştim. Fuar bugün başlayacaktı ve üç gün sürecekti o yüzden üç gün boyunca evde yalnız olacaktım. Kendi başıma kahvaltı yapıp Lucas'ın gelmesini bekledim artık okula hep birlikte gidiyor, birlikte dönüyorduk. Lucas her zamanki gibi vaktinde geldi, asla geç kalmıyordu. Okula gidene kadar havadan sudan konuştuk. Araba kullanırken bile elimi bir an olsun bırakmıyordu.
"Yarın Sam'in doğum günü, evinde bir parti verecek. Gideriz değil mi Cara?"
"Gideriz tabii de keşke daha önce söyleseydin, hediye seçmek için çok az vakit var"
"Merak etme bebeğim, okuldan sonra gidip bir şeyler bakarız tamam mı? Hem sonra da sizin eve gidebiliriz nasıl olsa kimse yok, birlikte yemek yaparız, film falan izleriz ne dersin?
"Hmm, kulağa hoş geliyor. Sadece yemek yapıp film izleyeceksek olabilir, gelebilirsin"
"Hahahah, başka ne yapabiliriz ki?"
"Bilmem, kesin aklında bir şeyler vardır Lucas Green"
"Haklısın Cara Wilson, aklımda kesinlikle bir şeyler var." Lucas'la baş başa bir gece geçirme fikri hem beni çok mutlu ediyor hem de mideme kramplar girmesine sebep oluyordu. Aslına bakılırsa artık 22 yaşındaydım yani yetişkin biriydim ve Lucas'la çok güzel giden bir ilişkim vardı, onu seviyordum daha da önemlisi ona güveniyordum. İlişkimizi bir üst seviyeye taşıyabiliriz diye düşündüm.
Okul güzel geçmişti. Lucas'ın yanındayken en sıkıcı şeyler bile eğlenceli hale gelebiliyordu. Sam'e hediye almak için okuldan sonra alışveriş merkezine gittik. Ben Sam'i daha yeni tanıyordum ama az çok nelerden hoşlandığını öğrenmiştim. Sam tam bir futbol delisiydi o yüzden ona tuttuğu takımın yeni sezon formasından aldım. Lucas da Sam'in uzun zamandır almak istediği saati aldı. Alışverişimizi bitirdikten sonra birlikte bizim eve gittik. Karnımız acıkmıştı ve domates soslu makarna yapmaya karar verdik. Mutfakta onunla birlikte çalışmak harikaydı, yemek yapma konusunda benden daha becerikli olduğu kesindi. Ortaya lezzetli bir şeyler çıkacağından emindim. Bir ara ben tezgahın başındayken gelip bana arkamdan sarıldı.
"Harika iş çıkardın şef, bu dünyanın en lezzetli makarnası. Yemek için sabırsızlanıyorum." dedi. Onun vücudunu bu kadar yakınımda hissetmek, bana böyle sarılması aklımı başımdan alıyordu.
"Ben de çok acıktım, şuradan iki tabak alayımda bir an önce yiyelim." diyerek kendimi kollarından kurtardım. Makarna gerçekten de güzel olmuştu. Lucas'ın hazırladığı sos çok lezzetliydi. Yemekten sonra bulaşıkları da birlikte yıkadık. Lucas'ın eve gelirken aldığı şarapla birlikte iki de kadeh alıp film izlemek için benim odama geçtik. Televizyon yatağımın tam karşısındaydı, birlikte yatağa yayılıp şaraplarımızı doldurduk ve bir film açtık. Aslında filmin konusu ilgi çekiciydi ama bir türlü filme odaklanamıyordum. Lucas'la aynı yatakta olmak dikkatimi dağıtıyordu. Kafamı yana çevirdiğimde televizyona değil bana baktığını gördüm.
"Ne var?"
"Çok güzelsin Cara, sana bakmaya doyamıyorum."
"Ama filmi kaçırıyorsun."
"Sen yanımda böyle yatarken filme odaklanamıyorum zaten. Aklıma başka şeyler geliyor." Kalp atışlarım hızlanıyordu. Çok sıcak olduğunu hissettim, terlemeye başlamıştım. Bir tarafım hemen yataktan çıkıp gitmek, diğer tarafım ise Lucas'ı deli gibi öpmek istiyordu. Elini bana doğru uzatıp yüzüme düşen bir tutam saçı kulağımın arkasına attı. Gözlerini gözlerimden ayırmıyordu. Ona karşı inanılmaz bir çekim hissediyordum. Kadehimde kalan şarabı bir dikişte içtim. O da kendi içkisini aynı şekilde bitirdi. Kumandayı alıp filmi kapattım.
"Sanırım ikimizde filme devam etmek istemiyoruz." dedim. Bana bakarak gülümsedi ve öpüşmeye başladık. Ama bu öncekiler gibi değildi, daha tutkuluydu. Nefes alış verişlerimiz hızlanmıştı. Kontrolü kaybediyordum ama önemli değildi, fazlasını istiyordum. Önce Lucas üzerindeki kazaktan kurtuldu, sonra da ben. Üzerimde sadece sütyenim vardı ama utanmıyordum, tek istediğim Lucas'tı. Öpüşmeye devam ediyorduk, ellerimiz birbirimizin vücutlarını keşfe çıkmıştı sanki. Bir ara elimi Lucas'ın saçlarına götürdüm ama bir terslik vardı. Elimi geri çektiğimde elimde bir sürü saç olduğunu gördüm. Normal bir saç dökülmesi değildi. Elimde bir avuç dolusu saç vardı. Anın bütün büyüsü bozulmuştu, birden kendimi geri çektim. O anda Lucas da durumu fark etti, elimdeki saçları görmüştü. Sessizce küfrettiğini duydum.
"Neler oluyor Lucas, bu hiç normal değil."
"Bunu sana daha önce söylemeliydim. Lanet olsun, böyle planlamamıştım. Özür dilerim ben... bu şey... saçlar.. kemoterapi yüzünden."
"Kemoterapi mi?"
"Evet, bak Cara yemin ederim söylemek için uygun zamanı kolluyordum. Böyle birden bire öğrenmeni istemezdim. Çok, çok üzgünüm. Ben... Üç ay önce hastalandım ve doktora gittim. Bir sürü kontrol ve tahlilden sonra ne yazık ki doktorlar bende kanser olduğunu söylediler. Daha önce söylemeliydim sana ama yapamadım işte. Merhaba ben Lucas, sana aşığım ve ölüyorum diyemedim..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON ŞANS
General FictionÜniversite son sınıf öğrencisi Cara 22. doğum gününde bir karar alır. Hayatından o kadar sıkılmıştır ki eğer bir sonraki doğum gününe kadar hayatında, hayatına anlam katacak bir şey olmazsa ve kendine yaşamak için bir neden bulamazsa bir sonraki doğ...