27. BÖLÜM

217 65 61
                                    

Kadere inanır mısınız? Hayatımızı şekillendiren ilahi bir güç var mı sizce? Eğer varsa neden bu kadar acımasız?

Lucas'ın doğum gününün üzerinden dört ay geçmişti. İkimiz de hayatımızın en mutlu dönemlerini yaşıyorduk. Kendi evimizde, köpeğimizle beraber, huzurlu ve sakin bir hayat sürüyorduk. Okulumun bitmesine sayılı günler kalmıştı ve notlarım gayet iyiydi. Lucas, annesinin yayın evinde çalışmaya başlamıştı ve işini çok seviyordu. Babamla bile aramız düzelmişti, artık Lucas'la birlikte olmama kızmıyordu ama yine de evlenmek için benim mezun olmamı bekleyecektik. Her şey o kadar yolunda gidiyordu ki Lucas'la birlikte doktor kontrolüne gittiğimiz gün, her şeyin birden bire berbat olabileceğini düşünmemiştim..

Lucas kemoterapisi bittiğinden beri belirli aralıklarla gidip bazı taramalar yaptırıyordu. Fakat son zamanlarda, kontrollerini ihmal etmeye başlamıştı çünkü kendisini iyi hissediyordu ve kanseri tamamen geçmişte bırakmak istiyordu. Bu yüzden son iki kontrolüne, benim ısrarlarıma rağmen gitmemişti. Hastalığından söz edilmesini bile istemiyordu, kendini tamamen iyileştiğine ve bir daha asla hastalanmayacağına inandırmıştı.

Bu yüzden, baş ağrıları başladığında önemsemedi. Her seferinde başka bahaneler uydurdu."İyi uyuyamadım, uzun süre telefona baktığım içindir, açlıktan ağrımıştır, bir şeyler yiyince geçer, kahve içmediğim için başım ağrıyor..." gibi. Fakat ben huzursuz olmuştum, çünkü ağrılar giderek şiddetlenmeye başlamıştı, Lucas daha az yemek yiyor, sürekli uyumak istiyordu. Eva'yı arayıp ona durumdan bahsettim. O da benim gibi, bunun geçiştirilmemesi gereken bir şey olduğunu ve Doktor Verdon'la görüşmemiz gerektiğini düşünmüştü. Böylece ikimiz birlikte, Lucas'ı doktora gitmeye ikna ettik.

Hastaneye gittik ve Doktor Verdon'a durumu anlattık. Doktor önce Lucas'ı muayene etti, kan tahlili ve sonra da baş ağrılarının sebebini öğrenmek için MR çektirmemizi istedi. MR için bizi bir odada bekletiyorlardı. Lucas'a belli etmemeye çalışsam da endişeleniyordum. Sonuçların temiz çıkması için sürekli içimden dualar ediyordum. Lucas ise benim aksime çok rahat görünüyordu.

"Boşu boşuna geldik buraya, annem de sen de bir baş ağrısını çok abarttınız."

"Olsun, ne olduğunu bilmekte de fayda var. En azından iyi olduğunu teyit etmiş oluruz."

"İyi olduğumdan adım kadar eminim sevgilim, bütün bir günümü hastanede geçirmeme sebep olmanın hesabını eve gidince soracağım sana."

"Hahahah, şu sonuçları bir alalım sonra bana istediğini yapabilirsin."

Biz böyle konuşup şakalaşırken, bir hemşire geldi ve Lucas hemşireyle birlikte MR odasına gitti. Geri dönene kadar Lucas'ı bekledim. Lucas geri döndüğünde Eva da hastaneye gelmişti. Üçümüz birlikte Doktor Verdon'un odasına geçip, bize sonuçları söylemesi için beklemeye başladık. Yaklaşık yarım saatlik bir bekleyişin ardından Doktor Verdon geldi ve masanın arkasındaki sandalyesine oturdu. Doktorun yüzüne bakar bakmaz bir şeylerin ters gittiğini anlamıştım ama konduramıyordum. Doktor nihayet konuşmaya başladığında nefesimi tuttum ve dikkatle dinledim.

"MR sonuçlarını gördüm Lucas. Doktor arkadaşlarımla birlikte inceledik,kan tahlillerine de baktım ve.. maalesef... bunu söylediğim için çok üzgünüm ama bu sefer haberler kötü."

"Ne demek haberler kötü? Oğlumun nesi var? Sadece başı ağrıyordu, ne kadar kötü olabilir ki?"

"Sakin olun Bayan Green, her şeyi anlatacağım ama lütfen sakin kalmaya çalışın." Bir anne böyle bir durumda ne kadar sakin kalabilirse, Eva da o kadar sakindi. Ben ise şokta gibiydim, Lucas'ın elini tutmaktan başka bir şey yapamıyordum. Lucas kıpırdamıyordu, yüzünde ne hissettiğini ele verebilecek en ufak bir mimik bile yoktu. Konuştuğunda sesi sakindi;

"Bir yanlışlık olmalı, tekrar MR çekin, bütün tahlilleri tekrar yapın. Yanıldığınızı anlayacaksınız, ben çok iyiyim."

"Yanlışlık yok Lucas, sonuçları iki doktor arkadaşım daha inceledi. Ne yazık ki baş ağrılarının sebebi beyninde bir tümör olması. MR'da açıkça görülen, neredeyse ceviz büyüklüğünde bir seconder tümörden bahsediyorum. Yani kanser beynine sıçramış. Baş ağrısı dışında başka şikayetlerin de vardı ama bize söylemedin değil mi? Baş dönmesi, mide bulantısı, halsizlik, ellerde uyuşma ve bunlar gibi bir sürü belirti olduğuna eminim. Var değil mi?"

"Söyleseydim bir şey fark edecek miydi? Tedavi edebilir misin?"

"Öncelikle şunu söyleyebilirim ki, tümörün bulunduğu bölge cerrahi müdahaleye kesinlikle uygun değil. Standart MR haricinde birkaç görüntüleme daha yapmak istiyorum böylece tümörün yaygınlığını, türünü ve beyin fonksiyonlarını ne kadar etkilediğini daha net görebileceğiz."

"Ama.. ameliyat edilemese de tedavi edilebilir değil mi? Oğlum iyileşecektir değil mi doktor? Yeniden kemoterapi görse ya da başka bir şey. Bir yolu vardır değil mi?" Eva'nın sesindeki çaresizlik ve endişe içimi acıtmıştı. Gözlerime yaşların hücum ettiğini hissettim. Lucas hala son derece tepkisiz bir şekilde doktorun söylediklerini dinliyordu. Doktor Verdon Eva'nın sorusunu cevaplarken, tek istediğim umut verici şeyler duymaktı.

"Bakın Bayan Green, sizi çok iyi anlıyorum benim kardeşim de kanser hastasıydı. Önce kolon kanseri teşhisi konuldu, yıllarca tedavi gördü ve atlattı ama daha sonra kanser tekrar nüksetti, aynı Lucas gibi onun da beyninde bir tümör oluşmuştu. Şuanda Lucas'a bakarken sanki kardeşimi görüyor gibiyim ve inanın ben de çok üzgünüm eğer bir tedavisi olsaydı kendi kardeşimi kurtarırdım. Lucas'ın ağrılarını, acılarını dindirmek ve onu rahat ettirmek için elimizden geleni yapacağız ama başta kardeşim olmak üzere, meslek hayatım boyunca buna benzer bir çok vakayla karşılaştım ve sonuçlarını gayet iyi biliyorum. İsterseniz başka doktorlara da gidin ama sonuç değişmeyecektir. Çok ama çok üzülerek söylüyorum ki..."

"Durun, durun bir dakika doktor." Dayanamayıp doktorun lafını bölmüştüm. "Siz ne söylediğinizin farkında mısınız? Kardeşiniz için üzgünüm ama Lucas'ı ne kardeşinizle ne de başka hastalarınızla bir tutamazsınız. Onlarda işe yaramayan bir tedavi belki de Lucas üzerinde işe yarayabilir. Nasıl bu kadar karamsar olabilirsiniz?" Lucas elimi sıkarak beni susturmasa dakikalarca doktoru azarlamaya devam edebilirdim.

"Cara tamam sakin ol. Anne sen de ağlama lütfen. Böyle yapacaksanız dışarıda bekleyin." Lucas'ın nasıl bu kadar sakin kalabildiğine inanamıyordum. Sanırım o da bir tür şok geçiriyordu.

"Benimle açık konuşabilirsiniz doktor. Ne kadar vaktim var?"

"Tahminlerime göre en fazla altı ay. Ama dediğim gibi henüz yapmadığımız birkaç test daha var. Bu süreçte..- " Eva'nın ağlaması o kadar şiddetlenmişti ki doktor lafını tamamlayamamıştı. Ben de hıçkırıklara boğulmuştum. İçimden o odadan çıkıp kaçmak, ciğerlerim yanana kadar koşmak ve bu gerçekten uzaklaşmak geliyordu ama ne kadar uzağa koşarsam koşayım bu acı gerçekten kaçamazdım. Doktor son derece kesin konuşuyordu. Lucas ölecekti. Sevdiğim adam, ilk ve son aşkım, hayat arkadaşım, Lucas... Her şeyim... 


SON ŞANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin