O sabah ikimiz de erkenden uyandık. Telefonumu kontrol ettiğimde annemden ve kardeşimden tonlarca mesaj ve cevapsız aramalar olduğunu gördüm. Gece eve dönmediğim için telaşlanmış olmalıydılar yine de Lucas'la kaldığımı tahmin ettiklerini düşünüyordum zaten gidecek başka bir yerim de yoktu. Lucas benim sığınabileceğim tek limandı.
Birlikte kahvaltıya indiğimizde misafirlerimiz olduğunu gördük. Lucas'ın amcası ve eşi Emily gelmişlerdi. Bizi merdivenlerde gören Edward Amca neşeyle seslendi;
"Güüünaaydın çifte kumrular, biz de sizi bekliyorduk." Amcasını gören Lucas çok mutlu olmuştu.
"Geleceğinizi bilmiyordum amca, hoş geldiniz."
"Sana sürpriz yapmak istedik. Hem böyle bir günde seni yalnız bırakacağımızı düşünmüyordun değil mi? Hadi hep birlikte güzel bir kahvaltı yapalım."
Kahvaltı masasında genellikle sessizlik hakimdi. Edward amca ara sıra ortaya bir laf atıp sohbet başlatmak istese de başarılı olamadı. Lucas tabağına neredeyse hiç dokunmamıştı, benim de pek iştahım olduğu söylenemezdi. Hepimiz ameliyat yüzünden çok stresliydik. Kahvaltıdan sonra hep birlikte hastahaneye gitmek için yola çıktık. Arabada Lucas ve ben arka koltukta yan yana oturuyorduk. Konuşmuyordu, gülmüyordu, gözlerimin içine bakmıyordu. Korktuğunu biliyordum çünkü ben de korkuyordum. Ona bütün korkularını unutturabilmek isterdim. Elimden bir şey gelmemesi, çaresizlik canımı yakıyordu.
Hastahaneye varıp odamıza yerleştikten kısa bir süre sonra Doktor Verdon bizimle görüşmek için odaya geldi.
"Nasılsın Lucas, ameliyata hazır mısın?"
"Bilmem, siz söyleyin Doktor. Hazır mıyım?"
"Birkaç test yapmak istiyorum, işlerin yolunda olduğuna emin olmak için. Daha sonra seni ameliyata alacağız."
"Ne kadar sürer?"
"Yaklaşık bir saat sonra ameliyata girmiş olursun. Şimdi dinlenmene bak."
Telefonumun tekrar çaldığını fark edince, cevap versem iyi olur diye düşündüm çünkü belli ki aramayı bırakmayacaklardı. Arayan annemdi.
"Efendim anne."
"Ah, şükürler olsun Cara. Neden telefonuna cevap vermiyorsun? Çok endişelendim. Neredesin?"
"Hastahanedeyim. Lucas ameliyata girecek."
"Tatlım, gelmemi ister misin?"
"Hayır gerek yok, teşekkür ederim. Biz iyiyiz."
"Ameliyattan sonra bana haber ver olur mu? Merak ederim. Lucas'a ve Bayan Green'e geçmiş olsun dileklerimi ilet lütfen."
"Tamam iletirim. Şimdi kapatmam lazım, hoşça kal."
Tam odaya geri dönmek üzereydim ki kapı açıldı ve Edward amca beraberinde eşi ve Lucas'ın annesiyle birlikte dışarı çıktı. "Seninle yalnız konuşmak istiyor" dedi.
İçeri girip kapıyı arkamdan kapattım.
"Benimle konuşmak istemişsin."
"Evet, şu sandalyeyi al da yanıma otur." Odanın diğer tarafında duran sandalyelerden birini alıp Lucas'ın yattığı yatağın yanına koydum ve oturdum.
"Dinliyorum sevgilim."
"Cara, az sonra çok riskli bir ameliyata gireceğim ve sana geri dönebilecek miyim bilmiyorum. Sana söylemek istediğim birkaç şey var."
"Lucas yalvarırım vedalaşır gibi konuşma, tabii ki geri döneceksin. Bende seni burada bekliyor olacağım."
"İnan bana sana geri dönebilmeyi herşeyden çok istiyorum ama dönemeyebilirim, o ameliyathaneden hiç çıkamayabilirim biliyorsun. O yüzden bu konuşmayı yapmak zorundayım. Sözümü kesmeden dinle lütfen. Bu kısa hayatımda başıma gelen en güzel şey sendin Cara. Hayatımın en güzel günlerini seninle geçirdim."
Lucas'ın gözleri yaşlarla dolmuştu. Uzanıp elini tuttum. "Hastalığımı öğrendikten sonra sana açılıp açılmama konusunda çok düşündüm. Bir yanım seni deli gibi isterken, bir yanım senden uzak durmam gerektiğini söylüyordu. Çünkü ne kadar vaktim kaldığını bilmiyordum ve öylece hayatına girip her şeyi mahvetmek istemedim. Sonra o gün, numaranı alıp sana mesaj yazdığım gün seni Bayan Clark'ın ofisinde gördüğümde... O kadar güzeldin ki, bir anlığına göz göze geldik hatırlıyor musun? Kısacık bir an gözlerinin içine baktım ve o an kendime dedim ki, ne kadar vaktim kalmış olursa olsun, kalan vaktimin tamamını bu gözlere bakarak geçirmek istiyorum. Bana yaşattığın her şey için sana minnettarım Cara. Seni sevmeme izin verdiğin için ve beni sevdiğin için sana teşekkür ederim."
Kapı açılıp hemşireler içeri girdiğinde ikimiz de ağlıyorduk. Hızlıca yüzümüzdeki yaşları sildik. Hemşireler Lucas'ın tansiyonunu ölçüp, kan aldıktan sonra ameliyat önlüğünü giymesi gerektiğini, biraz sonra gelip onu alacaklarını söylediler. Giyinmesine yardım ettim. Ortamdaki hüzünlü havayı dağıtmak istiyordum.
"Bu önlüğün içinde bile yakışıklı görünmeyi başarıyorsun."
"Öyle mi? Çok sevdiysen senin için saklayabilirim. Daha sonra film izleyeceğimiz zaman giyerim."
"Hahahah çok iyi fikirmiş."
On dakika sonra görevliler Lucas'ı götürmek için odaya gelmişlerdi. Onu bir sedyeye yatırdılar ve üzerini örttüler. Ağlamamak için dişlerimi o kadar sıkıyordum ki kırılacaklar sandım. Koridor boyunca hepimiz sedyenin yanında yürüyorduk.
"İyi olacaksın Lucas, her şey düzelecek hiç merak etme." dedi Edward Amca.
"Hepimiz seni çok seviyoruz Lucas, sen çok güçlüsün, atlatacaksın." dedi Emily.
Annesi bir eliyle Lucas'ın elini tutarken, diğer eliyle Lucas'ın yüzünü okşuyordu;
"İyileşeceksin oğlum, seni çok seviyorum. Benim güçlü oğlum bu savaşı kazanacak. Bu hastahaneden birlikte çıkacağız sana söz veriyorum." Ameliyathanenin kapısına geldiğimizde sedyenin yanına geçip, Lucas'ın dudaklarına bir öpücük kondurdum. Ve kulağına eğilip usulca fısıldadım;
"Seni seviyorum aşkım, seni burada bekleyeceğim."
Kapı açıldı. Görevliler sedyeyi itip Lucas'ı götürdüler ve kapı tekrar kapandı. Ancak kalbim, Lucas'la birlikte kapının diğer tarafında kalmıştı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON ŞANS
Genel KurguÜniversite son sınıf öğrencisi Cara 22. doğum gününde bir karar alır. Hayatından o kadar sıkılmıştır ki eğer bir sonraki doğum gününe kadar hayatında, hayatına anlam katacak bir şey olmazsa ve kendine yaşamak için bir neden bulamazsa bir sonraki doğ...