Hastaneden çıkıp arabaya bindiğimizde içimizde tek konuşan Eva'ydı. Ben sessizce ağlamaktan başka bir şey yapamıyor, söyleyecek bir söz bulamıyordum. Lucas da konuşmuyordu. Doktorun odasından ayrıldığımızdan beri tek kelime etmemişti.
"Başka doktorlara gideriz, iyileşmenin bir yolu olduğuna eminim Lucas, merak etme oğlum. Hem daha yapılmamış testler var. Doktoru siz de duydunuz. Daha detaylı bir MR çekilmesi lazımmış öyle dedi. Değil mi Cara? Belki de yanlış teşhis koymuşlardır."
"Evet, evet annen haklı Lucas. Başka doktorlara da gidelim, hemen ümitsizliğe kapılmayalım." Lucas ikimize de cevap vermemişti. Sessizce arabanın camından dışarı bakmaktan başka bir şey yapmıyordu. Başımı omzuna koyup, elini tuttum. Sanki korkunç bir kabusun içinde gibiydim. Dünyam başıma yıkılmıştı. Lucas'ın sessizliği daha da fazla endişelenmeme sebep oluyordu. Mümkün olduğu kadar kendime hakim olmaya çalışsam da göz yaşlarım yanaklarımdan süzülmeye devam ediyordu.
Eve vardığımızda Lucas doğruca yukarı, yatak odamıza çıktı ve kapıyı sertçe arkasından kapattı. Eva ve ben salondaki koltuklara oturduk. Vegas ortamdaki hüzünlü havayı algılamış gibi yanımdan ayrılmıyor, elimi yüzümü yalamaya çalışıyordu. Derken yukarıdan gelen gürültüyle ikimiz de yerimizden sıçradık. Vegas da sesi duyar duymaz merdivenleri çıkıp odanın kapısında havlamaya başladı. Ben de hemen yukarıya doğru koştum, Eva da peşimden gelmişti. Sesler devam ediyordu, cam kırılma sesleri, Lucas'ın öfkeli küfürleri... Odaya girmek için kapının önünde havlayan Vegas'ı kenara itip kapıyı açmaya çalıştım ama açılmadı, Lucas kilitlemiş olmalıydı.
"Lucas! Aç kapıyı! Neler oluyor? İyi misin?" Eva da kapıyı açması için Lucas'a sesleniyordu;
"Lucas korkutma bizi oğlum, lütfen aç kapıyı." Artık içeriden yalnızca ağlama sesi geliyordu. Kapıyı kırmak, Lucas'ın yanında olmak istiyordum. Tekrar Lucas'a seslendim;
"Sevgilim, yalvarırım kapıyı aç. Bırak yanında olayım. Lütfen..." Lucas cevap vermiyordu. Kulağımı kapıya dayayıp dinlediğimde artık ağlama sesinin de kesilmiş olduğunu fark ettim. Endişelenmeye başlamıştım. Bir şekilde odaya girmem gerekiyordu.
"Yedek anahtar yok mu Cara? Nasıl açacağız kapıyı? Ses gelmiyor." Eva da paniğe kapılmıştı.
"Hayır yedek yok. Önce bir sakin olalım tamam mı? Sen burada bekle, belki kapıyı açar. Ben pencereden girmeyi deneyeceğim."
"Pencereden mi? Emin misin? Yapabilecek misin? Ya düşersen?"
"Bir şey olmaz, aşağıda merdiven var. Fazla yüksek değil zaten." Hemen aşağı inip, koşarak arka bahçede duran merdiveni almaya gittim. Yatak odasının penceresinin altına yerleştirdiğim merdivene dikkatlice tırmandım. Pencerenin açık olacağını biliyordum çünkü evden çıkmadan önce ev havalansın diye genellikle üst katın pencerelerini açık bırakırdık. Son basamağa geldiğimde Lucas'ı gördüm. Yatakta cenin pozisyonunda ve bana arkası dönük bir şekilde yatıyordu. Kendimi beceriksizce pencereden içeri çektim ve odaya girmeyi başardım. Oda darmadağın olmuştu. Yatak örtüleri yerlerdeydi, ayna kırılmıştı, parfüm şişeleri devrilmişti. Hemen yatağa Lucas'ın yanına oturdum. Yüzüme bakmıyordu. Yüzü gözyaşlarıyla ıslanmıştı.
"Lucas, iyi misin? Beni çok korkuttun. Bir yerin kesildi mi?" Başını "hayır" anlamında salladı. Kapıya gidip kilidi açtım ve kafamı dışarı uzatıp Eva'ya Lucas'ın iyi olduğunu, biraz sonra aşağı geleceğimizi söyledim. Tekrar yatağa döndüğümde Lucas nihayet yüzünü bana dönmüştü. Göz göze geldiğimizde, gözlerindeki acıyı ruhumun derinliklerinde hissetmiştim. Elimi tuttu ve konuşmaya başladı;
"Ölmek istemiyorum Cara."
Kalbime aynı anda binlerce ok saplanmıştı sanki. Hissettiklerimi tarif etmeye hiçbir kelime yeterli olamazdı. Lucas'ın yüzünü okşadım, öptüm. Yanaklarımız birbirine değince göz yaşlarımız da birbirine karışmıştı. Onu teselli etmek, her şey düzelecek iyileşeceksin demek istiyordum ama doktorun söylediklerini ikimizde duymuştuk. Yine de umudumu yitirmek istemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON ŞANS
General FictionÜniversite son sınıf öğrencisi Cara 22. doğum gününde bir karar alır. Hayatından o kadar sıkılmıştır ki eğer bir sonraki doğum gününe kadar hayatında, hayatına anlam katacak bir şey olmazsa ve kendine yaşamak için bir neden bulamazsa bir sonraki doğ...