İki ay sonra...
Jacob apandisit ameliyatı olalı tam iki ay olmuştu. O günden şimdiye kadarki sürede hayatımdaki her şey daha da iyiye gitmişti. Jacob kısa sürede iyileşmişti ve sağlığı gayet iyiydi. Lucas da her geçen gün daha iyi hissediyordu, kemoterapisi bitmişti ve giderek güçlendiğini söylüyordu. Okulda da işler gayet yolundaydı, sınavlardan çok iyi notlar almıştım ve bir sonraki sınav dönemine kadar rahattım. Hayatımdaki tek olumsuzluk, babamla yaşadığımız problemdi. Aramızı düzeltmek için bir kez eve gidip konuşmaya çalışmıştım ama işe yaramamıştı. Lucas'la evlenmemi kesinlikle istemiyordu. Lucas'a durumu anlattığımda, eğer istersem evliliği erteleyebileceğimizi söyledi. Ailemle aramın bozulmasını istemiyordu. Evlenmeden de birlikte ayrı eve çıkabileceğimizi söyledi. Ben de bunun iyi bir fikir olabileceğini düşündüm. Sonuçta zaten şimdi de aynı evde yaşıyorduk. Konuyu Eva'ya açtığımızda, nasıl mutlu olacaksak o şekilde yaşamamızı söyledi. Keşke benim anne-babam da Eva kadar anlayışlı olsalardı.
Böylece Lucas ve ben harıl harıl ev aramaya başladık. Şimdi yaşadığımız yerden fazla uzaklaşmak istemiyorduk. Birkaç emlakçı dolaştık, internetten ilanlara baktık ve en sonunda tam da istediğimiz gibi bir ev bulmayı başardık. Ev iki katlı ve 4 odalıydı. Küçük bir verandası ve güzelce vakit geçirebileceğimiz bir arka bahçesi vardı. İkimiz de görür görmez çok sevmiştik. İlk altı ayın kirasını ve eşyalarımızın parasını Eva ödemişti. Bu durum beni çok mahcup etse de elimden bir şey gelmiyordu çünkü param yoktu.
Eve taşındıktan sonra, annemi arayıp durumu anlattım. Evlilik kararını ben mezun olana kadar ertelediğimizi fakat artık kendi evimizde yaşamaya başladığımızı anlattım. Duydukları annemin pek hoşuna gitmemişti ama o babam gibi değildi, beni anlamaya ve bana saygı duymaya çalışıyordu. Onları yeni evimize yemeğe davet ettim. Annem ve Jacob gelmişlerdi ama babam gelmemişti. Sanki babama doğru attığım her adımda, benden daha da uzaklaşıyordu.
Yemeğe Eva da davetliydi. Annelerimizin kaynaşması için iyi bir fırsat olur diye düşünmüştüm ve gerçekten de öyle oldu. Beşimiz birlikte çok güzel bir akşam geçirmiştik. Lucas'la birlikte yaptığımız yemekleri yedik ve bolca sohbet ettik. Lucas'ın annem ve kardeşimle arası iyiydi. İlk kez kendi evimizde misafir ağırlıyorduk ve bence çok keyifliydi.
Günlerimiz çok güzel geçiyordu, benim okulda olduğum zamanlar haricinde hep yan yanaydık. Birlikte uyuyor, birlikte uyanıyor, evimizin temizliğini birlikte yapıyorduk. Kahvaltılarımızı ve akşam yemeklerimizi baş başa yiyor ve bulaşıkları da bazen birlikte yıkıyor bazen de yazı tura atıyorduk. Lucas'la birlikte iki ay su gibi akıp geçmişti.
İki gün önce Lucas'ın doğum günüydü. Ona kendi evimizde güzel bir parti hazırlamak istiyordum ama Lucas kalabalıktan fazla hoşlanmıyordu. Bu yüzden sadece annesini, Sam'i ve okuldan birkaç arkadaşımızı çağırmıştım. Lucas sadece çikolatalı pasta sevdiği için ona kendi ellerimle güzel bir çikolatalı pasta yaptım. Mutfak işlerinde pek başarılı olmasam da birkaç aksilik dışında lezzetli bir pasta yapmayı becerebilmiştim. Lucas mumları üflerken ne dilediğini, bütün ısrarlarıma rağmen söylememişti. Hep birlikte güldük, eğlendik, pasta yedik, içki içtik ve dans ettik. Eva biz rahatça eğlenelim diye pasta kesildikten sonra hediyesini verip gitmişti. Evimizin duvarına asmamız için çok güzel bir tablo almıştı, Lucas da ben de bu hediyeyi çok sevmiştik. Sam, çok şık bir gömlek almıştı ben ise hediyemi en sona saklıyordum. Lucas'a ne alacağımı çok düşünmüştüm. Saat ya da parfüm gibi basit bir hediye almak istemiyordum. Aklıma bir keresinde konuşurken Lucas'ın köpekleri ne kadar çok sevdiğini söylediği gelmişti. Hep bir köpeği olmasını istemiş ama annesinin köpek fobisi yüzünden alamamış. Artık kendi evimizde yaşadığımıza göre şimdi tam zamanı diye düşünmüştüm, hem ben de köpekleri çok seviyordum ve birlikte bir canlının sorumluluğunu üstlenmek, ona birlikte bakmak çok güzel olurdu. Eva'yı arayıp, evimize bir köpek alsak sorun olur mu diye sordum. O da; size geldiğimde ortalıkta olmazsa hiçbir sorun olmaz dedi ve Lucas çok sevineceği için bunun çok güzel bir fikir olduğunu söyledi. İnternetteki bütün hayvan sahiplendirme sitelerini gezdim ve en sonunda Vegas isminde 4 aylık bir golden retriever yavrusu bulmayı başardım. Sahibinin adı Peter'di ve yurt dışına taşınacağı için köpeği sahiplendirmek istiyordu. Peter'le konuşup, Vegas'ı getirmesi için anlaştım. Geleceği günü ve saati parti zamanına göre ayarlamıştım. Kapıya gelince bana mesaj atmıştı ve ben de Vegas'ı almak için çaktırmadan dışarı çıkmıştım. Fotoğraflarda olduğundan çok daha sevimli bir köpekti, hemen üzerime atlayıp beni yalamaya başlamıştı. İçeriye Vegas'la birlikte döndüğümde Lucas o kadar şaşırmıştı ki. Bunun hayatında aldığı en güzel hediye olduğunu söyledi.
Misafirler gittikten sonra ortalığı toparladım, Lucas sürekli Vegas'la oynuyor, onun için yatacak yer hazırlıyordu. İşim bittikten sonra yatmak için odamıza çıktım, kısa bir süre sonra da Lucas geldi. Bunun hayatındaki en güzel doğum günü olduğunu söyledi ve beni öptü. Tam yatağa doğru geçiyorduk ki kapının önünden gelen havlama sesleri bizi durdurdu. Anlaşılan Vegas geceyi bizimle geçirmek istiyordu. Lucas gidip kapıyı açınca, Vegas hızla içeri dalıp, doğrudan yatağın üzerine zıplamıştı. Biz de ilk gece olmasının hatırına bizimle uyumasına izin verdik. Kendimi bir aile olmuşuz gibi hissettim. Bu his o kadar güzeldi ki... Her şey o kadar mükemmeldi ki, bir terslik olur da bu mutluluğumuz bozulursa diye ödüm kopuyordu.
Ne yazık ki hayat, beni korktuğum şeylerle sınamayı seviyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON ŞANS
General FictionÜniversite son sınıf öğrencisi Cara 22. doğum gününde bir karar alır. Hayatından o kadar sıkılmıştır ki eğer bir sonraki doğum gününe kadar hayatında, hayatına anlam katacak bir şey olmazsa ve kendine yaşamak için bir neden bulamazsa bir sonraki doğ...