25.BÖLÜM

244 71 37
                                    

Sabah ağlamaktan şişmiş gözlerle ve başımda korkunç bir ağrıyla uyandım. Lucas yanımda yoktu. Belki erken kalkıp kahvaltı etmek için aşağıya inmiştir diye düşündüm. Elimi yüzümü yıkayıp, üzerimi de değiştirdikten sonra ben de aşağıya indim ama mutfakta, tek başına kahve içip gazete okuyan Eva'dan başka kimse yoktu.

"Günaydın Eva, Lucas nerede?"

"Sana da günaydın canım, Lucas dün gece Sam'de kaldı. Bilmiyor muydun?"

"Hayır, bana bir şey söylemedi. Şey.. biz dün biraz... tartıştık."

"Biliyorum, Veronica'nın ziyareti size pek iyi gelmedi. Aranızda tam olarak ne geçti bilemiyorum ama şunu bilmelisin ki Lucas asla seni üzecek bir şey yapmaz. Kıskançlığını anlıyorum ve sana hak da veriyorum ama bence Lucas'a biraz daha fazla güvenmelisin."

"Haklısın, hata yaptığımın farkındayım. Bana ne oldu bilmiyorum. Kendimden utanıyorum."

"Bak ne diyeceğim, biraz sonra Lucas'ı almaya gideceğim, birlikte kemoterapiye gideceğiz. Sen de bizimle gel. Konuşursunuz, ne dersin?"

"Olur tabii, gelirim. Çok teşekkür ederim." Birlikte kahve içip, ayak üstü bir şeyler atıştırdıktan sonra Lucas'ı almak için yola çıktık. Araba Sam'in evinin önüne yanaştığında, Lucas ve Sam'in çoktan dışarı çıkıp merdivenlerde oturduklarını gördüm. Lucas arabayı görünce Sam'le vedalaşıp, arabaya doğru yürüdü ve ön kapıyı açtı, tam oturacaktı ki Eva onu durdurdu;

"Arkaya otur canım, Cara yalnız kalmasın."

"Cara mı?" başını uzatıp arkaya doğru bakınca beni gördü. Sinirlenmiş gibi gözüküyordu. Ön kapıyı kapattı ve arkaya, benim yanıma oturdu. Yüzüme neredeyse hiç bakmıyordu. Onun bana böyle davranmasına hiç alışık değildim. Aramızdaki bu mesafe canımı yakıyordu.

"Merhaba Lucas."

"Merhaba." Buz gibi konuşmuştu. Sesi sertti.

"Dün neden eve gelmedin?"

"Sam'le takılmak istedim."

"Bana hala kızgın mısın? Özür dilerim. Neden öyle davrandım bilmiyorum. Gerçekten çok üzgünüm. Sana söylediğim o şeyleri düşündükçe çok utanıyorum Lucas."

"Kızgın değilim, üzgünüm sadece. Dün gece çok düşündüm. Seni anlayabiliyorum ama yine de çok saçma geliyor. Ben seni bu kadar çok severken, sana bu kadar aşıkken bir başkasını kıskanman çok saçma değil mi? Ben sana evlenme teklif ettim Cara, bu ne demek bilmiyor musun? Bütün hayatımı seninle geçirmek istiyorum demek. Sadece seninle. Sen benim sevgimden emin değil misin? Bana güvenmiyor musun?"

"Elbette eminim, sana güveniyorum. Yemin ederim bir daha böyle bir şey olmayacak. Söz veriyorum. Ne olduysa seni çok ama çok fazla sevdiğim için oldu. Tekrar özür dilerim ama sen de kendini benim yerime koymayı bir denesene. Birden bire eski sevgilimle tanışsan ve onun hala bana karşı duyguları olduğunu anlasan kıskanmaz mısın?"

"Şey.. bilmem.. hiç böyle düşünmemiştim. Kıskanırım sanırım."

"Sanırım mı? Bence sen benden de beter olursun." Bu sözlerim Lucas'ı gülümsetmişti. O anda sadece bir gün ayrı kalmış olmamıza rağmen onu ne kadar özlediğimi fark ettim. Başımı omzuna yaslayıp sarıldım.

"Hallettik değil mi? İyiyiz."

"Sen bana böyle sarılırken nasıl aksini söyleyebilirim ki? Seni özledim Cara. Hem zaten bir gece daha Sam'de kalamam, bütün gece horladı."

Nihayet işler tatlıya bağlanmıştı. Aramızın düzelmesine çok sevinmiştim. Eva bizi kliniğe bıraktıktan sonra işe gitmişti, işimiz bittiğinde tekrar gelip bizi eve götürecekti.  Lucas ve ben kemoterapi boyunca konuşup şakalaştık. Bir ara Lucas'ın midesi bulandı, neyse ki kovayı tam zamanında yetiştirmiştim. 

"Özür dilerim, benden tiksiniyor olmalısın."

"Saçmalama Lucas, benim için sorun değil. Böyle düşünme lütfen."

"Beni bu halde görmeni istemiyorum."

"Ne varmış halinde? Ben seni her halinle seviyorum."

"Kusmuk kovamı tutarken bile mi?"

"Evet, o zaman bile. "

İşimiz bitince eve dönmek için üçümüz birlikte yola çıktık. Kemoterapi Lucas'ı yormuştu. Başını dizlerime koyup yol boyunca arka koltukta uzandı. Kendisini iyi hissetmediği zamanlarda elimden bir şey gelmediği için çok üzülüyordum. Eve varınca, uyumak istediğini söyledi. Aslında bir şeyler yemesi gerekiyordu ama istemediğini söyleyince biz de ısrar etmedik. Merdivenleri zar zor çıkıp kendisini yatağa bıraktı, ben de üzerini örttüm, tekrar kusma ihtimaline karşı yatağın başucuna bir kova koydum ve Lucas'ın yanına yattım. Birbirimize sarılmış yatıyorduk ki, cebimdeki telefonun titrediğini hissettim. Arayan annemdi;

"Efendim anne."

"Nasılsın Cara?"

"İyiyim anne, sen nasılsın?"

"Ben de iyiyim. Neredesin?"

"Lucas'ın yanındayım. Ne oldu? Bir sorun mu var? Sesin biraz tuhaf geliyor."

"Telaşlanma ama biz hastanedeyiz. Kardeşin şu anda apandisit ameliyatında. Belki gelmek istersin diye aradım."

"Ne diyorsun sen Jacob iyi mi? Hangi hastanedesiniz?"

"Korkulacak bir şey yok merak etme, apandisit patlamadan yetişmişiz. Jefferson hastanesindeyiz."

"Tamam, tamam hemen geliyorum." Telefonu kapatır kapatmaz yataktan fırladım. Lucas endişeli gözlerle bana bakıyordu. Durumu ona hızlıca açıkladım. O da benimle birlikte gelmek için çok ısrar etmişti ama bu halde onu peşimden sürükleyemezdim. Evde kalıp dinlenmesi gerekiyordu. Zor da olsa Lucas'ı evde kalmaya ikna ettim ve Eva'nın arabasını ödünç alıp doğruca hastahaneye doğru yola çıktım. Neyse ki mesafe çok uzak değildi. Arabayı otoparka park edip koşar adımlarla hastahaneye girdim, annem beni karşılamak için girişe kadar gelmişti. Onu görür görmez sıkıca sarıldım ve Jacob'un durumunu sordum."

"Jacob iyi, ameliyattan çıktı. Odasında yatıyor. Doktor tam vaktinde geldiğimizi söyledi."

"Kaç numara? Haydi yanına gidelim." Oda dördüncü kattaydı. Annemin arkasından odaya girdim ve hemen yatağında yatan kardeşimin yanına koştum.

"Jacob, nasılsın? Canın yanıyor mu?"

"İyiyim Cara, seni gördüğüme sevindim."

"Nihayet bir ailen olduğunu hatırlamışsın." Babamın da odada olduğunu o bu cümleyi söyledikten sonra fark etmiştim.

"Sana da merhaba baba."

"Hayret, sevgilinin yanından nasıl ayrılabildin? Yoksa o da mı burada? Aşağıda mı bekliyor?"

"Hayır, Lucas gelemedi. Lütfen böyle yapma baba. Buraya Jacob için geldim, seninle tartışmak istemiyorum."

Babam bir hışımla odadan çıkıp, kapıyı arkasından sertçe kapattı. Anlaşılan, ayrı kaldığımız sürede aramızdaki uçurum iyice büyümüştü. Ya bir şekilde eskisi gibi olabilmenin bir yolunu bulacaktık, ya da birbirimizin hayatlarından tamamen çıkacaktık. Sanırım bizi bekleyen ikinci seçenekti.

SON ŞANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin