15. BÖLÜM

509 116 18
                                    

Sabah 11:45

Telefonun sesine uyandım. Lucas'la sarmaş dolaş bir şekilde uyuyorduk. Zar zor komodinin üzerinde duran telefonuma uzandım, arayan annemdi.

"Efendim"

"Cara, hala uyuyor musun yoksa?"

"Evet, ben dün gece biraz geç yattım da."

"Öyle mi, neden?"

"Ben.. şey, eee... film izledim."

"Tamam, her neyse. Biz geliyoruz, bir saat sonra evde oluruz."

"Bir saat mi?"

"Evet, bir sorun mu var?"

"Hayır, hayır ne sorun olabilir ki? Gelin, bekliyorum. Hoşça kal."

Telefonu kapattığımda hala çıplak olduğumu fark ettim. Hemen yataktan çıkıp giyinmeye başladım. Bir yandan da Lucas'ı uyandırmaya çalışıyordum;

"Lucas! Lucas uyan! Annemler geliyor."

"Annenler mi? Hemen mi?"

"Bir saat içinde burada olacaklarmış. Hadi kalk hemen toparlan, seni burada görmesinler."

"Daha vakit varmış, gel ve bana bir günaydın öpücüğü ver." Kolumdan yakalayıp beni yatağa çekmişti. Vücudu sıcacıktı. Dudaklarımız birbirine değince, dün geceyi hatırladım. Keşke bütün günü onunla birlikte geçirebilseydim. Ama annemler geliyordu ve Lucas'ı evde görmeleri beni çok utandırırdı. İstemeyerek de olsa Lucas'ın kollarından kendimi kurtardım.

"Hadi lütfen kalk da yatağı toplayayım. Onlar gelmeden gitmen lazım."

"Tamam, tamam on dakika içinde gitmiş olacağım." Gerçekten de on dakika içinde hazırlanmış ve gitmişti. O gider gitmez odamı topladım, akşamdan kalan bulaşıkları yıkadım. Kısa bir süre sonra da annemler geldi. Üçünü de özlemiştim. Hep birlikte salonda oturduk, onlar fuarda olanları, ben ise onlar yokken yaptıklarımı anlattım. Tabii dün gece ile ilgili kısımları atlayarak...

Onlara Lucas'ın hasta olduğunu söylemem gerektiğini biliyordum ama akşam yemeğinden sonra söylemeye karar verdim. Gün boyu Lucas'la mesajlaştık. Kemoterapi için hastahaneye gitmişti. Aslında ben de onunla gidip, yanında olmak istiyordum ama Lucas kabul etmiyordu. "Beni öyle kolumda serumlarla, bir kovanın içine kusarken görmeni istemiyorum." diyordu. Önümüzdeki hafta tekrar doktor kontrolü vardı. Eğer tümör yeterince küçülmüşse, belki ameliyat olabilirdi. Bir an önce iyileşmesini istiyordum.

Akşam yemeğini annemle birlikte hazırladık. Mutfakta birlikteyken bir ara, onlar evde yokken Lucas'ın gelip gelmediğini sordu. Bir yanım ona doğruyu söylemek istiyordu ama bir yandan da utanıyordum. Utancım ağır bastığı için yalan söyledim ama yüzüm öyle bir kızarmıştı ki, annemin yalan söylediğimi anladığına emindim. Yine de beni fazla sıkıştırmadı. Hep birlikte güzel bir akşam yemeği yedik. Yemekten sonra televizyonun karşısında otururken artık konuşmam gerekli diye düşündüm ve konuya girdim;

"Anne, baba, Jacob, benim size söylemek istediğim bir şey var. Televizyonu kapatır mısın baba?" babam meraklanmıştı. Televizyonu kapattı. Üçünün de gözleri ve kulakları bendeydi.

"Ne oldu Cara?" soran annemdi.

"Siz burada yokken, ben bir şey öğrendim. Lucas'la ilgili."

"Seni aldatıyor mu?" bu kez soru kardeşimden gelmişti.

"Ne? Hayır, hayır öyle bir şey değil. Lütfen sözümü kesmeyin de anlatayım. Lucas bir süre önce hastalanmış ve doktora gitmiş. Yapılan muayeneler ve testler sonucunda Lucas'a pankreas kanseri teşhisi koyulmuş. Bir süredir de tedavi görüyormuş. Pankreasındaki tümörü küçültmek için kemoterapi ve radyoterapi. Tümör yeterince küçüldüğünde ameliyat olacak ve umarım iyileşecek." Üçü de çok şaşkın görünüyorlardı annemin gözlerinin dolduğunu fark ettim.

"Çok üzgünüm Cara, bu çok zor bi durum."

"Biliyorum anne ama atlatacağımıza inanıyorum. Lucas çok güçlü biri, birlikte üstesinden gelebiliriz."

Babam söze girdi; "Neden daha önce söylememiş, bu çok ciddi bir şey. Senden saklaması çok yanlış. Seninle sevgili olmadan önce teşhisi biliyor muymuş?"

"Evet biliyormuş, sadece bana anlatmak için uygun zamanı beklemiş."

"Uygun zaman mı? Ne için uygun? Kanser diyorsun Cara. Bir kanser hastası için zaman önemlidir. Sana bunu en başta söylemeliydi. Sana ve hepimize." Babamın sesi gittikçe yükselmişti. Annem araya girdi ve onu sakinleştirmeye çalıştı;

"Tamam hayatım haklısın ama lütfen biraz daha sakin ol. Lucas bir hata yapmış ama..." annem lafını tamamlayamadan babam araya girmişti;

"Hata mı? Burada olayları doğru yorumlayan tek kişi benim sanırım. Bak, Lucas Cara'ya aşık olduğunu söylediğinde çoktan kanser olduğunu biliyormuş. Yine de kızımın hayatına girip, onu da kendisine aşık etmiş, birbirlerine bağlanmalarına izin vermiş ve hastalığını Cara'dan saklamış. Üzgünüm ama ben sizin kadar iyimser olamıyorum. Lucas ölürse bu Cara için büyük bir yıkım olur. Lucas senin hayatına girmeden önce bunu düşünmeliydi Cara. Senden uzak durmalıydı. Her an patlayacak bir bomba gibi hayatına girmemeliydi." Babamın sözleri beni o kadar kızdırmıştı ki. Nasıl bu kadar acımasızca düşünebiliyordu.

"Lucas ölmeyecek baba! Ameliyat olacak ve iyileşecek. Nasıl böyle düşünürsün? Ne olursa olsun, ben Lucas hayatımda olduğu için çok mutluyum. Eğer senin dediğin gibi, sırf hasta olduğu için benden uzak dursaydı, bana aşık olduğunu söylemeseydi ne olurdu biliyor musun? Peki sen biliyor musun anne? Ölmüş olurdum! Çünkü intihar etmek istiyordum, hayatımdan o kadar sıkılmıştım ki, o kadar mutsuzdum ki intihar edecektim. Ama tabii siz bunun farkında bile değildiniz. Sonra Lucas hayatıma girdi ve bana hayatımın en güzel günlerini yaşattı. Beni hayata bağladı. Üçünüze de söylüyorum. Bir daha bu evde kimse Lucas ve ölüm kelimesini aynı cümle içinde kullanmayacak tamam mı? Ona hep birlikte destek olacağız, moral vereceğiz ve Lucas iyileşecek. Başka yolu yok."

SON ŞANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin