16 MART
Bugün 16 Mart günlerden Pazar. Lucas'ın ölümünün üzerinden bir ay geçti.
O gün Eva eve gelip bizi bulduğunda, ilk şoku atlatıp oğlunun öldüğünü anlaması birkaç saniye sürdü. Daha sonra cenazeye katılan komşular, Eva'nın o gün attığı çığlıkların tüm sokakta duyulduğunu söylediler. Hayır diye bağırıyordu. Hayır, hayır, oğlum, uyan Lucas, uyan... Sesini hala duyabiliyorum.
Bu hastalığın Lucas'ı bir gün öldüreceği herkes tarafından biliniyordu bu yüzden Eva haricinde kimse bu ölümü sorgulamadı. Yalnızca Eva, sabah gülerek vedalaştığı oğlunun birkaç saat sonra aniden ölmesine anlam verememişti. Haklıydı. Ona her şeyi anlattım ve çektiğimiz videoyu da izlettim.
Eva'ya durumu ilk anlattığımda tepkisi çok sert olmuştu. Nasıl yapabildin? dedi. Nasıl yaptın? Katilsin sen! Oğlumu öldürdün! Katil! Ama sonra, ona çektiğimiz videoyu izlettim. Videoda Lucas defalarca bunun kendi isteği olduğunu ve beni bunu yapmaya zorladığını anlatıyordu. Eva videoyu izledikten sonra bana sarıldı ve birlikte ağladık. Bunu yapmaktan başka çarem olmadığını anlamıştı.
Cenaze çok kalabalıktı. Lucas'ın tüm akrabaları, okuldaki arkadaşlarının hepsi, Sam ve ailesi, benim ailem, herkes oradaydı. Lucas'ın tabutuna bakarken, keşke onun yerinde ben olsaydım diye düşündüm. Koskoca bir hayat nasıl da küçücük bir tabuta sığmıştı...
Cenazeden sonra evimize gittiğimde baktığım her yerde Lucas'tan bir iz görünce, artık o evde yaşayamayacağımı anladım. Kendim ve Vegas için birkaç parça eşya aldıktan sonra ailemin yanına gittim. Yine başladığım yere dönmüştüm. Lucas'tan öncesine.
Yazmaya, Lucas'tan ayrı kaldığım ilk gece başladım. 16 Şubat gecesi. Bir ay önce. O geceden beri sürekli yazıyorum. Lucas'tan önceki hayatımı yazdım, Lucas'ın beni nasıl intihardan vazgeçirdiğini, beni nasıl kendine aşık ettiğini yazdım, onun bana nasıl aşık olduğunu, en güzel günlerimizi, ilk öpüşmemizi,ilk kavgamızı, adım adım nasıl sona yaklaştığımızı yazdım ve artık hikayemizin sonuna geldik. Bütün bunları neden yazdığımı, zamanı geldiğinde anlayacaksınız.
16.03.2020
Saat:21:23
CARA GREEN
12 SAAT ÖNCE
Cara, ailesinin yanına taşındığı günden beri tüm vaktini odasında geçiriyordu. Mary ne zaman kızına yemek götürmek için odaya girse, Cara'yı ya yatakta, kucağında Lucas'ın saçlarıyla otururken ya da çalışma masasında bir şeyler yazarken buluyordu. Ne yazdığını birkaç kez sorsa da cevap alamamıştı. Zaten Cara çok az konuşuyor, hep yalnız kalmak istiyordu. Çok sevdiği Vegas'ı bile yürüyüşe çıkarmıyordu. Köpeğin bakımını Jacob üstlenmişti. Mary kızı için fazlasıyla endişelense de elinden bir şey gelmiyordu.
O gün, uzun zaman sonra ilk kez Cara sabah kahvaltısında ailesine katıldı. Bu durum ev halkını hem çok şaşırtmış hem de çok mutlu etmişti. Mary Lucas'ın ölümünden beri ilk defa o sabah, kızını gülerken görmüştü. Nihayet demişti. İyileşecek, canım kızım, üstesinden gelecek.
"Baba, bugün Eva'yı ziyaret etmek istiyorum. Arabanı alabilir miyim?"
"Tabii alabilirsin ama istersen seni ben de bırakabilirim Cara."
"Gerek yok, ben gider gelirim. Kahvaltı için teşekkürler, size afiyet olsun. Akşam görüşürüz." Cara masadan kalkıp, önce odasına gitti ve elinde bir poşetle geri döndü. Mary poşetin içinde ne olduğunu merak etse de sormadı. Cara'yı sıkboğaz edip keyfini kaçırmak istemedi. Cara babasının ceketinin cebinden arabanın anahtarını alıp evden çıktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON ŞANS
General FictionÜniversite son sınıf öğrencisi Cara 22. doğum gününde bir karar alır. Hayatından o kadar sıkılmıştır ki eğer bir sonraki doğum gününe kadar hayatında, hayatına anlam katacak bir şey olmazsa ve kendine yaşamak için bir neden bulamazsa bir sonraki doğ...