~32

9.2K 466 17
                                    

     Ne kadar zaman geçtiğini bilmeden sırtım çantaya dönük bir halde ne yapacağımı düşünerek kapıya baktım. Ve kendime "Bu sadece bir garanti." diye hatırlattım. Okrentes kendi hatamı yapmamı öğütlüyordu ama yaptığım şeyin bir hata olduğunu anladığım zaman için bir garanti olacaktı bu sadece. Bir kere söz vermiştim kendime ve o sözü tutacaktım.

     Ortadan kaybolmuş olmasını umarak yavaşça çantayı görebilecek şekilde çevirdim bedenimi. Kaybolmamıştı. Sanki odanın sahibiyken hizmetçisi konumuna itilmiş biri gibi ve hakkını arayanlara mahsus o mazlum pozlarında orada öylece duruyordu.

     Az önceki –yenge- macerasından sonra dizginleyemediğim soluklarımı frenlemesi için boşu boşuna derin bir nefes aldım. Bu da beraberinde birkaç derin nefesi daha getirdi.

     Çantaya doğru ilerleyip yanına çöktüm. Yumuşak yüzeyi üzerinde ellerimi gezdirdikten sonra şifre kısmına odaklandım. Üzerinde sayılardan oluşmuş bir kombinasyon girilmişti zaten, şifre kısmının yanındaki altın rengi suya batırılmış küçük dikdörtgen şeklindeki metalleri baş parmaklarımla tutup yukarı kaydırınca iki yandaki kilitler de kolayca açıldı.

     Uzun yıllardır aradığı hazinesini bulan bir define avcısının sandığı açması gibi araladım iki kapağın arasını ve bir anda açılabildiği kadar ittim. Bu ani itişimle çanta açılırken yerinde zıplamış ve içindeki evrakları/kağıtları da beraberinde zıplatmıştı.

     Elime geçirdiğim evrakların hepsi anlamadığım bir dilde –ki anlasam bile o kelimelerin ne olduğunu kestirebileceğimi sanmıyordum- bir sürü terim içeriyordu. Sağında solunda İngilizce bir adres ya da onun gibi bir şey bulmak için bakınıp durdum. İşime yaramayacağını anladığım her bir kağıdı odanın herhangi bir köşesine aceleyle savurup atıyordum. Sonunda aradığımı elime geçirdiğim kağıdın en altında bulduğum da sevinmek yerine bulduğum için üzüntülü bir dehşete kapılıp yazıları okudum:

“12 b’athar Chnoc Chuirt Chorne’il, Baile Atha Cliath,Sunnydale

Dublin/Eire(Ireland)”

     Birkaç evrakı, mektubu, dilekçe gibi görünen kağıdı karıştırdıktan sonra aynı adresi pek çok yerde daha gördüm. Emin olmuştum artık, onları bulmuştum.

     Adresin olduğu bir kağıdı yırtıp yırttığım yeri aldım ve cebime koydum. Şimdi birisi bulmasın diye odamın her bir yanına saçılmış bu kağıtları ve bavulu yok etmem gerekti. Benden başka kimse bu kızın yerini bilmemeliydi.

    Bavulun yanından kalkarak odanın içinde uçuşan, yatağın/dolabın altına kaçan, kıyıda köşede saklanmış gizlice beni izleyen bütün kağıtları toparlayıp bavulun içine tıktım.

     Gidip kapıyı açtım ve dışarıda kimseler var mı diye bir kontrol ettikten sonra koridorun bomboş olduğundan emin olunca çantayı da yanıma alarak temkinle koridora çıktım. Lavabo koridorun en ucundaydı ve benim de hedefim o lavaboydu. Koşmadan ama hızlı adımlarla birine yakalanacağım korkusuyla kalbim ağzımda kapısına ulaştım ve anında içeri daldım.

     Çantayı klozetin üstüne bıraktıktan sonra kapıya dönüp hassas vampir kulaklarını da hesaba katarak, ses çıkarmamaya gayret edip anahtarı çevirdim, kapıyı kilitledim.

Beyaz Ve KırmızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin