"Buyurun."
Bazı misafir odalarını gezmişler ve Elif misafir odalarının bile kendi salonları kadar olduğunu görünce şaşkınlıktan küçük dilini yutmuştu. Şimdi de değerli tabloların ve heykellerin durduğu bir odaya girmişlerdi.
"Burada ünlü sanatçıların eserleri ve Dağhanlı ailesinin portreleri var."
Teyzesi başını sallarken eniştesi parmağını uzatıp bir tabloyu işaret etti. "Bu Vural Bey mi?"
"Ah, hayır o beyefendi değil. Burak Bey. Kendisi Vural Bey'in aile dostuydu."
Elif duydukları üzerine merakla başını uzatınca Burak'ın aslına neredeyse tıpatıp benzeyen bir portresiyle karşılaştı. Portredeki yüz de, en az sahibi kadar göz alıcıydı ve çekici bir gülümsemeyle kendisine bakanları selamlıyordu adeta.
Görevli bayan eniştesinin bir başka sorusuna cevap verirken Elif başını sağa döndürmesiyle olduğu yerde kalakaldı. Az önce Burak'ın tablosuna bakarken duyduğu hayranlığın çok çok üstünde bir hayranlık ve beğeniyle, büyülenmişcesine, karşısında duran Vural'ın portresine baktı.
Ne kadar yakışıklıydı...
Evet, genç adam burnu büyüklüğünü ve iğnelemeyi bıraktığı zamanlar yüzüne yerleşen tarif edilemez bir ifade vardı ki, Elif işte o ifadenin yer aldığı yüzün bu güne kadar gördüğü en yakışıklı yüz olduğunu itiraf etmeliydi. İç çekerek izlemeye devam ederken arkasında duyduğu sesle irkildi.
"İşte, Vural Bey bu."
"Çok yakışıklı bir yüz. Elif, gerçeğine benziyor mu?"
Elif teyzesine dönmek istedi bir an, ama yapamadı zira gözleri buğulanmaya başlamıştı. Ağladı ağlayacaktı. Sesinin çatlak çıkmaması için dua ederek konuşacakken görevli bayan sordu.
"Vural Bey'i tanıyor musunuz, hanımefendi?"
"Çok az."
"Beyefendi gerçekten çok yakışıklı bir genç değil mi?"
Elif kafasını salladı yavaşça. "Evet, sanırım öyle." Kulağına, teyzesi ve eniştesiyle odanın çıkışına doğru yürüyen bayanın sesi çalındı.
"Vural Bey genelde asık suratlı, ciddi ve mesafeli olarak bilinir ama aslında çok merhametli, iyi bir insandır. Küçükken çok neşeli bir çocuktu, bu duruma gelmesinde annesi ve babasını erken kaybetmesinin çok büyük payı var. Tabii kız kardeşinin sorumluğu da onun omuzlarında."
"Elif, hadi geride kalma."
Elif teyzesine kafasını salladı. Evet, gelecekti ama porteye bakmaktan kendini alamıyordu ki... Durup bir parça daha genç adamın sanki kusursuzca çizilerek yaratılmış yüzüne baktı. Gözlerinin mavisi az sonra tablodan taşacak ve dalgalar şeklinde onu içine alacak gibi duruyordu. O safir mavi gözlerin birkaç zaman önce kendisine aşkla baktığını ama şimdi karşılaşacak olsalar kim bilir nasıl bakacağını düşündü, içi acıdı. Her şeyi nasıl bu hale sokmuştu, nasıl bu kadar kör olabilmişti bilmiyordu.
Kafasını iki yana sallayıp portreye son bir bakış attı ve dışarı çıktı. Etrafına bakındı ama ne teyzelerinden ne de görevli bayandan iz yoktu. Sesleri dinlemeye çalıştı ancak koca malikânede çıt çıkmıyordu. Ne yapacağını düşünürken yukarıdan gelen bazı sesler duydu, içi rahatlayarak merdivenleri tırmandı. Bir sağa bir sola bakınarak yürürken odaların kapılarına yaklaşıyor ve teyzelerinin içeride olup olmadığını anlamaya çalışıyordu ancak az sonra kimseyi bulamayınca kaybolduğunu kabul etmek zorunda kaldı ve omuz silkti. Nasıl olsa eninde sonunda yokluğundan meraka düşüp onu arayacaklardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar ve Su (Tamamlandı)
RomanceElif, hayatta kızlarını evlendirmekten başka bir gayesi olmayan annesi ve hepsi birbirinden çılgın kız kardeşleri arasında sıkışıp kalmış normal bir üniversite öğrencisidir. Hayatındaki her şey son derece sıradan gitmektedir ta ki bir gün sosyetik v...