Ertesi sabah kahvaltıda elbetteki bir gece önceki olaylar tartışılıyordu. Kerime Hanım her zamanki gibi kocasını esir almış, Can Bey'i sürekli olarak övüp duruyor öte yandan da ara sıra da olsa Vural Bey'in küstahlığına dokundurmadan edemiyordu. Bu süre zarfı içinde ise ne zaman Cemil Bey ağzını açacak olsa hemen üste çıkıyor ve konuşuyor da konuşuyordu.
Elif bu manzaraya daha fazla tahammül edemeyeceğini düşünerek, masadakilere iyi dileklerini iletip, okula gitmek üzere ayrılıyordu ki içeri Müge girerek elindeki zarfı Ceren'e uzattı.
Ceren, zarfın üzerine bakıp şaşkın bir şekilde,
"Canan Hanım'dan." dedi.
Bu iki söz Elif'in kafasında yankılanıp, mutlaka odada kalması gerektiğini söyleyince yavaşça ablasının yanına yaklaştı. O sırada kardeşleri babalarına aldırmadan sevinç çığlıkları atıyor, anneleri ise canhıraş bir edayla Ceren'e mektubu derhal açmasını gerektiğini söylüyordu. Ceren annesini bekletmemek için âdeti olmadığı üzere zarfı gelişigüzel yırttı ve içindeki kağıdı özenle çıkararak yüksek sesle okudu.
"Sevgili Ceren'ciğim, şayet ki telefon numaranı bilseydim sana telefon edecektim ancak numaranıza ulaşamayınca bu kısa mektubu yazmak zorunda kaldım. Eğer bu mektubu yazarak seni akşam yemeğine davet etmezsem, büyük bir ihtimalle tüm gün boyunca çok sıkılacağım. Çünkü ağabeyim ve Vural Bey bir iş yemeği için İstanbul'a gitmek zorunda kaldılar. Bense koca evde bir başıma çok sıkılıyorum. Lütfen mektubumu alır almaz hemen gel. Sevgiler, Canan Büyükşahin."
Önceleri akşam yemeği davetini duyan Kerime Hanım bir anda etrafa neşeli gülücükler saçmaya başlamışsa da mektubun sonunda Can Bey'in yemekte olmayacağını öğrendiğinde gülümsemesi bir anda yüzünde donuvermişti. İnanamayan bir şekilde kendi kendine tekrarladı.
"Ağabeyim bir iş yemeği için İstanbul'a gitmek zorunda." Sonra Ceren'e döndü. "Şu mektubu bana bir ver bakayım."
Kerime Hanım, sanki kızı mektubun yalnızca o kısmını yanlış okuma gibi bir hataya düşebilecekmiş gibi mektubu bir de kendisi görmek istemişti. Ama bir iki saniye sonra asık bir suratla kafasını mektuptan kaldırdı.
"Doğruymuş." Dedi ruhsuz bir sesle. "Gerçekten de Can Bey iş yemeğinde olacakmış. Neyse, hadi kızım derhal hazırlan."
"İyi ama anne akşama daha çok var." dedi Elif, Ceren'e bakarak.
"Olsun." Dedi Kerime Hanım. "Biraz erken gitsen hiç de fena olmaz. Bak, Canan Hanım mektupta yalnız olduğunu ve canının sıkıldığını belirtmiş. Ne kadar erken giderse o kadar iyi olur."
--------------------------------------------------------------------------------
Elif ablasını ve annesini hummalı bir hazırlık içinde bırakıp yola çıkmıştı. Her zamanki gibi önce otobüsle şehir içine inmiş, sıra Avrupa Yakası'na geçebilmek için vapura binmeye gelmişti. Bir yandan dalgın bir şekilde vapurun kıyıya yanaşmasını izlerken diğer yandan da kafasında ablasının gitmek üzere olduğu ya da belki de çoktan gitmiş olduğu yemek davetini evirip çeviriyordu.
Canan Hanım'ın ablasını davet etme nedeni ne olabilirdi? Acaba ağabeyinin yokluğunu fırsat bilip Ceren'e uygun bir dille ağabeyiyle olan arkadaşlığını onaylamadığını mı söyleyecekti?
Elif'in içi çok huzursuzdu. Ceren ne derse desin, o Canan Hanım'ın tavırlarını hiç hoş bulmamıştı. Son derece yapmacık olduğunu düşünüyordu. Ya haklıysam diye düşündü bir an, ya Canan Hanım Ceren'i kıracak bir şey söylerse...
"Aman dikkat!"
Elif, belinde bir çift el ve kulağında bir sesin yankılanmasıyla düşüncelerinden sıyrılıverdi. Bir anda beynine hücum eden oksijenle çevresine gören gözlerle bakmaya başladı ilk defa. Vapura binmek üzere tahta köprünün üzerinde duruyordu. Ayağı takılmıştı ve eğer son anda arkasından biri onu belinden yakalamamış olsaydı neredeyse denize düşecekti. Arkasında, onun vapura binmesini bekleyen yolculardan bazıları daha dikkatli olmasını söylüyor bazı yaşlılar iç çekerek genç neslin ne kadar da dalgın olduğunundan dem vuruyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar ve Su (Tamamlandı)
RomanceElif, hayatta kızlarını evlendirmekten başka bir gayesi olmayan annesi ve hepsi birbirinden çılgın kız kardeşleri arasında sıkışıp kalmış normal bir üniversite öğrencisidir. Hayatındaki her şey son derece sıradan gitmektedir ta ki bir gün sosyetik v...