Elif ertesi sabah erkenden kalkmış ve saat dokuza geliyorken de artık tamamıyla hazırlanmış bir şekilde Vural'ın gelmesini beklemeye başlamıştı. Tam vakit geçirmek için balkona çıkmaya hazırlanıyordu ki oda kapısının tıklatılmasıyla yüreği ağzına geldi. Derin nefesler alıp kendini sakinleştirmeye çalışarak kapıya doğru yürümeye başladı, diğer yandan da kendisini içten içe azarlamayı ihmal etmiyordu; sanki Vural'ı ilk defa görecekti ne diye bu kadar heyecan yapıyordu ki...
Gülümseyerek kapıyı açtı ama kapıda Vural yerine bir otel görevlisini görünce şaşkınlıkla kalakaldı.
"Buyurun..." dedi kendisini toparlayarak.
"Elif Hanım değil mi?"
"Evet?"
"Sanırım oda telefonunuz açık kalmış Elif Hanım o yüzden size ulaşamamışlar, aşağıda lobide sizi bekliyorlar."
"Tamam, teşekkür ederim." Dedi kafasını sallayarak ve içeri girdi.
Demek Vural gelmiş ama kendisine ulaşamamıştı. Neden direkt olarak odasına gelmediğini düşünürken unutmadan önce gidip açık kalan telefonu yerine oturttu ardından anahtarlarını alıp odadan çıktı.
--------------------------------------------------------------
"Ah Elif! Elif çabuk gel kızım!"
"Teyze?!" dedi Elif şaşırarak, Vural'ı beklerken karşısına teyzesi ve eniştesi çıkmıştı lobide. "Bir şey mi oldu, ne var?"
"Kızım-" dedi teyzesi başını iki yana sallayarak endişeyle. "Sorma... Neler olmuş bir bilsen!"
O sırada karısının daha fazla konuşamayacağını anlayan eniştesi atıldı.
"Elif, on dakika önce annenle konuştuk kızım. Lal, hani Bodrum'a gitmişti ya arkadaşının yanına-"
"Ee?!" dedi Elif kendini tutamayıp eniştesinin lafını bölerek. "Ne olmuş enişte, yoksa kaza mı geçirmiş orada?!"
"Hayır, hayır sağlığı gayet iyi." dedi eniştesi hemen ve ekledi. "Yani sanırım..."
Elif kaşlarını çattı.
"Senin bir arkadaşın varmış adı Burak mıymış neymiş, görünüşe bakılırsa Lal Bodrum'da onunla karşılaşmış ve kaçmışlar."
Elif çenesi şaşkınlıkla düşerken bir an eniştesini yanlış duyduğunu düşündü.
"Ne demek kaçmışlar? İyi ama Burak'ın Bodrum'da ne işi var ki... Ayrıca o nişanlıydı en son yani."
Teyzesi kafasını iki yana salladı.
"Biz de çok bir şey bilmiyoruz. Annen telefonda ağlamaktan doğru düzgün bir şey anlatamadı zaten ama söylediği kadarıyla Lal bu Burak denen adamla orada karşılaşmış ve neredeyse her gün gezmeye başlamışlar sonra dün gece beni aramayın Burak'la evlenmeye gidiyoruz diye bir not bırakıp kaçmış. Şimdi de beraberdirler herhalde."
"Nasıl olur bu?!" dedi Elif en yakındaki koltuğa kendini atarak, bir anda dizlerinin bağı çözülmüştü. O sırada hemen arkasından gelen telaşlı bir erkek sesiyle kendine geldi.
"Elif Hanım iyi misiniz, ne oldu?"
Elif olayları gözyaşları içinde Vural'a anlatmayı bitirince ikisi sessizce birbirine baktı bir süre.
"Hepsi benim suçum." dedi Vural yüzünde büyük bir pişmanlık ve üzüntüyle. "Eğer zamanında onun gerçek yüzünü ortaya çıkarmış olsaydım..."
"Hayır..." dedi Elif kafasını iki yana sallayarak. "Hayır, bu benim suçum. Eğer mektubunuzda yazdıklarınızı kız kardeşlerime anlatsaydım tüm bunların önüne geçebilirdim belki de..."
Vural sessiz bir şekilde genç kadının yaşlarla dolu gözlerine bakarken eniştesinin sesi duyuldu arkalarından.
"Bulmak için ne yapsak acaba?"
"Kerime telefonda Cemil'in Bodrum'a giden ilk uçağa bilet aldığını söyledi." Dedi teyzesi dönüp eniştesine.
"Gitse de babam tek başına ne yapabilir ki?!" dedi Elif hıçkırığını bastırarak ve aniden ayağa kalkan Vural'a çevirdi başını.
"Gerçekten çok üzücü bir durum." Dedi Vural başını sallayarak. "Ama sizi daha fazla oyalamayayım. Tekrar görüşmek üzere..."
Elif ağzını açamadan Vural, teyzesiyle eniştesine de selam verdi ve hepsinin üzüntülü bakışları arasında otelden çıkıp gitti. Elif eniştesinin,
"Bir an önce İstanbul'a dönmeliyiz. Ben de oradan Bodrum'a geçer ve Cemil'e katılırım." Dediğini duyar gibi oldu zira aklı hala kaçarcasına giden Vural'daydı.
Genç adam neden bu kadar acele etmişti ki? Niçin bir hoşçakal bile demesine izin vermeden gidivermişti? Vural'ı kim bilir bir daha ne zaman göreceğini düşünerek daha da üzüldü, şimdi yanaklarından süzülen yaşların yalnızca kardeşi için akmadığını biliyordu.
...............................................................
"Lal'i gözlerinin önünden nasıl ayırırlar, nasıl gitmesine izin verirler?!"
Kerime Hanım yatakta, Ceren tarafından kolları ve elleri kolonyayla ovuluyorken feryat ediyor ve ağlıyordu.
"Cemil'e, Nilay'ın fazlaca serbest olduğunu ve teyzesinin de ona benziyorsa kızları sıkmayıp serbest bırakabileceğini söylemiştim! Ah, bunun olacağı belliydi!"
Elif kaşlarını çatarken annesinin cidden böyle bir şeyi babasına söyleyip söylemediğini düşündü bir an. Eğer öyleyse annesi belki de hayatının en doğru laflarını etmişti ancak babası dinlememişti.
"Hayatını mahvetti, aptal şey..." diye mırıldandı pencerenin önündeki Merve.
"Hepinizinkini mahvetti!" diye ciyakladı adeta Kerime Hanım. "Bu haber bir yayılırsa yandık! Kim evden kaçmış bir kızın kız kardeşlerine talip olur?! Ya Cemil Bey Lal'i geri alabilmek için Burak denen o adamla kavga ederse, ya Burak onu öldürürse!"
Elif gözlerini devirdi.
"Anne, saçmalama lütfen! Burak, tamam böyle bir şeyi yapmış olabilir ama babamı da öldürecek hali yok! Üstelik daha babam nerede olduklarını bulamadı, hatırlatırım."
"Ah Lal, ah! Kimseye acımadın bari bana, zavallı sinirlerime acısaydın ya a kızım! Nasıl yaparsın böyle bir şeyi?"
Aşağıdan gelen telefon sesiyle hepsi irkilirken ilk uyanan Elif oldu ve koşturarak aşağıya indi. Müge telefonu ona uzattı.
"Enişteniz."
"Alo... Enişte?!"
.......
"Ne! İnanmıyorum! Oh çok şükür!"
........
"Öyle mi? Tamam, tamam. Başka?"
........
"Evlenmişler mi! Allah'ım! Eee?"
........
"Anladım. Tamam, her şeyi anlatırım ben babama hiç merak etme enişte."
.........
"Tamam, görüşürüz."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar ve Su (Tamamlandı)
RomanceElif, hayatta kızlarını evlendirmekten başka bir gayesi olmayan annesi ve hepsi birbirinden çılgın kız kardeşleri arasında sıkışıp kalmış normal bir üniversite öğrencisidir. Hayatındaki her şey son derece sıradan gitmektedir ta ki bir gün sosyetik v...