Ayrılma zamanı yaklaştığı bir vakit, Lal laubali bir tavırla Can Bey'e malikanesinde bir eğlence düzenleyip düzenlemeyeceğini sormuştu.
"Elbette isterim. Hatta mümkün olan en kısa zamanda."
"O halde sözünüzü unutmayın." Diye eklemişti Kiraz, kız kardeşinden aşağı kalmayan bir laubalilikle.
"O zaman şöyle yapalım. Ablanız tamamen iyileşince ilk işimiz burada bir davet vermek olsun. Böylece sağlığına kavuşmasını da kutlamış oluruz."
Kiraz ve Lal, Can Bey'den aldıkları bu sözle mutluluktan cıvıldaşırken, Elif'in ise içi içine sığmıyordu. Kardeşlerine öylesine kızıyor ve darılıyordu ki... Tıpkı anneleri gibi ne yapıp edip kendilerini zor duruma düşürecek bir şeyler buluyorlardı. Ama Elif olan bitene sessiz kalmaktan başka bir şey yapamıyordu.
Ceren ise Can Bey'in yanında olmanın verdiği heyecanla zaten pek bir şeyin farkında olmadığından ailesinin kötü davranışları yüzünden boğulacakmış gibi hisseden bir tek Elif kalıyordu geriye. Canan Hanım'ın Vural Bey'e manalı bakışlarını, Vural Bey'in yüzündeki o kendini beğenmişliği bir tek Elif fark ediyordu.
Annesi ve kardeşleri Can Beylere kendi araçlarıyla gelmemişlerdi. Zira aralarında araba kullanmasını bilen yoktu. Bu yüzden Can Bey büyük bir keyifle, Kerime Hanım ve kızlara kendi arabalarından birini tahsis etmişti. Elif, bahçeye çıkıp da arabayı görünce şaşırdı. Üstelik tek şaşıran da o değildi. Annesiyle kardeşleri hayret ve hayranlıklarını bağıra bağıra dile getiriyorlardı.
Kiraz Elif'i koluyla dürterek,
"Elif şu Jeep'e bak. Hem de Hummer." Dedi ağzı açık bir biçimde.
"Görgüsüzlüğün âlemi yok Kiraz." Diye burnundan soludu Elif. "Gören duyan da bizi hiçbir şey bilmiyor zannedecek.
Kiraz kayıtsızca omuz silkerek, Lal ile birlikte arabaya yakından bakmaya koşunca, Elif elinde olmadan daha da sinirlendiğini hissetti. Tabi eğer böyle bir şey mümkünse...
O kadar kızmıştı ki, önündeki oldukça büyük bir taşı görmeyip takılınca tökezlemiş ve herkesin şaşkın bakışları arasında son anda yere düşmekten kurtarılmıştı. Hem de bu hayatta en son isteyeceği kişi tarafından...
Vural, kollarının arasındaki Elif'e baktı bir süre. Etraflarındaki herkesi unutmuş birbirlerine, yalnızca gözlerinin içine bakıyorlardı. Vural, Elif'in gözlerinde şimşekler çaktığını göremedi o an. Bu bakışları farklı yorumladı. Elif ise Vural Bey'in gözlerindeki hayranlığı fark edememiş ve bunların onun her zamanki gurur dolu bakışları olduğunu düşünmüştü. Bir an adamın kolları arasında olmaktan ölesiye rahatsız olduğunu, tiksindiğini hissetti.
Belki de abartıyordu. Belki de düşünceleri çok yanlıştı ama o, böylesine kibirli, kendini beğenmiş, gururlu birinin kendisine bu kadar yakın olmasını haz edemezdi. Kendini adamın kollarından hoyratça sıyırdı. Hemen ardındansa düşüncelerinde ne kadar haklı olduğunu anlamıştı. Zira Vural Bey, sanki Elif'i tutmaktan tiksinmiş ve kendi üstüne Elif'in pisliğinin bulaşmasını önlemek istermiş gibi bir tuhaf tutuyordu ellerini.
Elif'in nezaket gereği edeceği teşekkürü beklemeden, herkese iyi günler dileyerek bahçeden koşarak eve girdi. Birisi hakkında hiçbir zaman yanılmam diye düşündü Elif. Züppe herif ne olacak. Kırk yılda bir iyilik yaptı, onda da dövseydi daha yeriydi yani.
Can Bey de Vural Bey'in bu tuhaf davranışına bir anlam verememişti.
"Vural'ın kusuruna bakmayın, rica ederim. Bir şey oldu herhalde. Yoksa kesinlikle böyle bir hareket yapmazdı." Deyip durdu Kerime Hanım'a.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar ve Su (Tamamlandı)
RomansaElif, hayatta kızlarını evlendirmekten başka bir gayesi olmayan annesi ve hepsi birbirinden çılgın kız kardeşleri arasında sıkışıp kalmış normal bir üniversite öğrencisidir. Hayatındaki her şey son derece sıradan gitmektedir ta ki bir gün sosyetik v...