"Allah Allah, Vural hiç böyle yapmazdı." Dedi Can Bey kol saatine bakarak. "Geç kalkmaktan hiç haz etmez o."
"Acaba rahatsızlandı mı? Hay Allah, kahvaltıyı da kaçıracak." dedi Canan Hanım endişeli görünmeye çalışan bir ifadeyle. "Uşağa söyleyeyim de gidip baksın."
"Hayır, hayır olmaz. Vural'ı bilirsin, şimdi kızar bize onu rahatsız ettik diye. Kahvaltımızı bitirelim, o zaman düşünürüz ne yapacağımızı."
"Aslında Canan Hanım haklı." Dedi Ceren, Can Bey'e. "Ya ciddi bir şey olduysa."
Elif de tam ağzını açmış ablasının söylediğini onaylayacaktı ki salon kapısının açılmasıyla lafı bölündü. Gelen Vural Bey'di.
"Vural, merak ettik, sen hiç böyle geç kalmazdın. Bir şeyin yok ya?"
"İyiyim ben Can, sağolun. Dün gece uyku tutmadı da, biraz daha uyuyayım istedim."
Elif, Vural Bey'in uyumasını engelleyecek kadar önemli olan şeyin ne olabileceğini düşünürken, farkında olmadan dalmıştı. Bir an için Vural Bey ona bakınca göz göze geldiler. Adamın uykusuzluktan kan çanağına dönmüş gözlerinde tuhaf bir anlam vardı ama Elif ne olduğunu anlayamamıştı. Ablasının koluna dokunmasıyla kendine geldi ve gözlerini başka bir tarafa yöneltti.
"Elif'cim ben artık iyiyim, bugün eve dönebiliriz bence. Ne dersin?"
Ceren'in eve dönme bahsi üzerine Can Bey'in ilgisi hemen Ceren'e yönelmişti. Mavi gözlerindeki hüznü saklamaya çalışarak,
"Lütfen Ceren, bu gün de kalın. Tamamen iyileş, eve yarın dönersiniz." Dedi umutla.
Ceren gülümsedi. "Size daha fazla yük olmak istemiyorum, zaten tamamen iyileştim sayılır. Eğer daha fazla kalırsam iyi niyetinizi suistimal etmiş olacağım gibi geliyor." Dedi çekinceyle.
Can Bey'in yüzü bir anda neredeyse kırmızıya döndü.
"Yoksa seni burada rahat ettiremedim mi? Yani- ettiremedik mi? O yüzden mi gitmek istiyorsun?"
"Rica ederim, hiç olur mu öyle şey." Dedi Ceren alelacele. Belli ki Can Bey'in kendisini yanlış anlamasından çok korkmuştu. "Yalnızca dediğim gibi hem ben hem de Elif size çok yük olduk."
Elif, kulağına çalınan seslerden tartışmaya şimdi Canan Hanım'ın da katıldığını ve Ceren'i bir gün daha kalmaları için iknaya çabaladığını duyabiliyordu ama aklı tamamen başka bir yerdeydi. Düşünceli bir şekilde kahvaltısını eden Vural Bey'e bakıyordu ve karşısında burnu havada bir şekilde oturan bu adamın nasıl olup da onca mal, mülk ve ihtişam arasında kendisine geceleri uykusuna mal olacak kadar ciddi bir sorun yaratabildiğine inanamıyordu.
Beyefendi neyi bu kadar istedi de elde edemedi acaba diye düşünmekten kendini alamadı bir an. Muhtemelen borsada şirketinin hisseleri falan düşmüştür.
"Elif, kalıyoruz o zaman değil mi?"
"Efendim?" Elif ablasının sorusuyla düşüncelerinden sıyrıldı.
"Kalıyoruz değil mi?"
"Ha, tabi tabi. Sen nasıl istersen."
"İşte böyle." Dedi Can Bey, neşeli bir şekilde gülümseyerek. "Tamamen iyileşene kadar bir yere kıpırdamak yok."
-------------------------------------------------------------------------------------
O gün günlerden Pazar olduğundan kahvaltıdan sonra herkes kendi işleriyle meşgul olmak için bir köşeye çekilmişti. Can Bey şirketin bazı evrak eksikleri olduğunu onları yazıp bir an önce göndermesi gerektiğini söyleyerek çalışma odasına gitmiş, Canan Hanım arkadaşıyla buluşmak için İstanbul'a inmiş, Vural Bey yapacak işleri olduğunu söyleyerek odasına kapanmış ve Elif'le Ceren de Ceren'in odasına çıkmışlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kar ve Su (Tamamlandı)
RomanceElif, hayatta kızlarını evlendirmekten başka bir gayesi olmayan annesi ve hepsi birbirinden çılgın kız kardeşleri arasında sıkışıp kalmış normal bir üniversite öğrencisidir. Hayatındaki her şey son derece sıradan gitmektedir ta ki bir gün sosyetik v...