2 hafta sonra
Buraya geleli neredeyse iki hafta olacaktı. Her şey sorunsuz gidiyordu, hiç bir şerefsizle karşılaşmamıştık. Bu beni mutlu etse de nedenini bilmediğim bir his, hala içimi daraltıyordu. Bunun dışında, Toprak son kavgadan sonra ruhsuz moduna dönüş yapmamış, ara sıra somurtsada genellikle bizimle gülmüş eğelenmişti. Emiraya göre bu bir kıyamet alametiymiş. Toprağın gülmesine hala alışmış değildi.
Şu an saat, öğlen 12. Hava yağmurlu olduğundan dolayı, otelin kapalı havuzundayız. Ben havuzu daha çok sevsemde, Emira sevmediğinden dolayı şezlonglardan birine oturmuş kitap okuyordu. Emir ise bir kız bulmuş onu tavlamaya çalışıyordu. Toprak en son içecek alacam diye gitmiş, bir daha dönmemişti. Bense, hepsini kendi haline bırakmıştım. Havuzda kendimi salmış, suyun üzerinde yatıyor ve insanların çıkardığı dalgalarla sallanıyordum.
suyun sesine odaklanmış, gözlerimi kapatmışken bir anda ayak bileklerimden tutularak suya batırıldığımda, suyun genzime kaçmasıyla suyun içinde öksürmeye çalışmış ve boğazımı yakan klorlu su ile her şeyi daha beter hale getirmiştim. Boğan kişi beni sudan çıkardığında, deli gibi öksürmeye başladım. Karşımda Toprağı görünce daha çok sinirlendim ve suda ona vurmaya çalıştım. Tabii Toprak sert darbelerimden kaçmış ve bana sıkı sıkı sarılmaya başlamıştı.
Toprağın sert mizacının altında, 10-15 yaşında bir çocuk varmış gibi görünüyordu. Tabi hala öküz gibi milleti dövüyor ve sinirlendiğinde ortalığı yakıp yıkıyordu. Bunun dışında adeta 10-15 yaşında bir melekti. Ne sevimli ama, katil görünümlü küçük bir melek.
Toprak benden ayrıldığında, ona güleceğimi sanıyordu herhalde. Ama ben, bu düşüncesinden onu kurtarıp yanağına sert bir tokat attım
"Bıkmadın mı gerçekten? beni boğarak öldürene kadar bunu tekrarlayacaksak eğer, ona göre önlemimi alacağım. Geberiyordum Toprak, salak mısın? bıktım bu tepkiyi vermekten yeter ya!" dedim sinirle
O salak sırıtışını suratından silmeden "sakin ol hayatım, ben sadece şaka yapmaya çalışmıştım" dedi. Böyle hitap şekillerinden nefret ettiğimi biliyordu.
Aramızda hala bir şey yokken -sadece sevdiğimizi söylemiştik- bana sevgilisiymişim gibi davranmasından da nefret ediyordum. Çünkü belirsizliği sevmezdim ve o her böyle yapışında beni sinirlendiriyordu. Bu yüzden gözlerimi devirerek havuzdan çıktım ve Emira'nın yanına doğru ilerlemeye çalıştım.
Tabi Toprak beyimiz de arkamdan çıkmış ve havuzun kenarında kolumdan tutarak beni kendine çevirmeye çalışmıştı. Çalışmıştı diyorum çünkü, beni kendine döndürürken dengesini kaybederek, beni de üstüne çekip havuza doğru sallanmaya başladı. En son gülerek "özür dilerim" dediğini duydum, sonrası suyun içine düşüşümüzdü.
Toprak yine yapacağını yapmış ve suyun dışına çıkmadan dudağıma küçük bir öpücük kondurmuştu. Sudan çıktığımızda, nefes nefese kalmıştık. Bu sefer havuza düşmemeye dikkat ederek sudan çıktım ve sonunda Emira'nın yanına gidebildim.
Beraber bir şeyler içtikten sonra odalara çıktık ve duşa girdik. ilk ben girmiştim. Çıktığımda hızlı bir şekilde Emira girdi duşa. Ben iç çamaşırlarımı giyinip, altıma siyah parlak taytımı giydiğimde pencereye doğru döndüm ve camın arkasındaki Toprakla göz göze geldim.
Bu gidişle, Toprak gözümde sapık olmaya başlayacaktı. Yatağıma bıraktığım havluyu tekrardan üzerime çektiğimde ağzını oynatarak "saklamana gerek yok güzelim, gördüm göreceğimi." Dedi. Gerçekten mi? Bu kadarda olmaz ama ya! Bir insan daha ne kadar salak olabilir? Kim perdeyi açık bırakıp giyinebilecek kadar.... kendime saydırırsam eğer buradan çıkamayacağımı anlayıp girdiğim yerin dibinden yavaşça çıkmaya çalıştım. Neden ben bunları düşünemiyordum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAŞLANGICIM
Ficción GeneralHayatındaki tek insanı kollarında kaybeden bir kız, tekrar sarılabilir mi seveceği birine? 24 yaşındaki Melodi, babasını bir saldırıda kendisine sarılmış bir şekilde öldürülmesi sonucu rehabilitasyon merkezine yatırılmıştır. Neredeyse her gün bayıla...