Bölüm 23

97 12 0
                                    

Toprak üst kata çıktığında, salonda oturmak için hareketlendim fakat Emir benide çağırınca, yanlarına gitmek istemesemde merdivenlere doğru ilerledim.

Odaya girdiğimde Toprak Emirle ps oynuyordu. Resmen Emir'in nazı banaydı yani

Ben gelmeyince ağla, Toprak gelince ps oyna, kahkaha at diye düşünsemde. Emirin içinde neler yaşadığını çok iyi bildiğim için, şu an gülmesine çok mutlu olmuştum.

Toprak yine her zaman ki gibi moron moron oturmuş, konsolla hareketler yapıyordu. Sanki zorla oynatıyorlar paşayı.

Göz göze geldiğimizde, ilk defa çekmedim gözlerinden gözlerimi.

Gördüğüm duygu ise beni bir anlığına sarsmaya yetmişti.

Özlem...

Toprağın gözlerinde özlemi görmek beni şaşırtmıştı. Çünkü her ne kadar telefonlarını açmasamda, eğer beni çok sevseydi ne yapar eder gönlümü alırdı diye düşünüyordum.

Gözlerimi gözlerinden çektim ve telefonuma yağdırılan mesajlara odaklandım. Hepsinin ettiği tek laf "Melodi seni çok özledik. Neredesin?" Di

Babamın vefatını bildiklerinden dolayı, o olaydan sonra başımdan geçenleri detaya girmeden anlattığım. Arada kafamı kaldırıyor, etrafa bakıyordum ve her seferinde Toprakla göz göze geliyordum.

İyice sinirlenmiş gibi gözüküyordu.

Kızlar beni çok özlediklerini söylediler, zaten Derinle Eren okumak için istanbula gelmişler, Damlada beni çok özlediğini söyleyerek ve babasının buradaki şirketini bahane ederek gelmek istedi, Özgürde Damlayı yalnız bırakmamak için geleyim dedi. Bir tek Gökalp babasından kalan işlerini halletmeye çalışıyordu, o da işlerini tamamlarsa Damla, Özgür ve Gökalp istanbula geliyorlardı ve yakın bir tarihte buluşuyorduk.

Çok ani gelişmişti plan. Derinle Damla, özlediğini söylediğinde gelmelerini teklif ettim ama Emira'nın durumundan bahsetmemiştim. Onlarda tamam dediğinde, sadece Gökalp'in işlerini halletmesine kalmıştı.

Toprağı kapıda görmemle Telefonu yüzüne kapattığım Özgüre, ayıp oldu diye düşünerek aramalara girdim ve yeni kaydettiğim numaralardan "pandam"ı araya bastım. Özgür lisede biraz iri ve beyaz olduğundan dolayı, ona hep panda derdik tabi sonradan kendini düzeltmiş ve vücuduna önem vermeye başlamıştı. İkinci çalışta açıldığında ayağa kalktım ve "Canım kusura bakma ya, kapı çalınca bir anda kapatmak zorunda kaldım" diyerek odadan çıktım.

Özgürde benim gibi, canım, bebeğim, aşkım tarzı kelimeleri yapmacık bulur, hiç sevmezdi. Bunu unutmadığımı göstermek için öyle söyleyip kahkaha atmıştım. O da anlamış ve iç çekerek "kahkahalarını bile özlemişim" demişti. Benim koca pandam ya.

İlkokuldan beri Damla, ben, Özgür takılırdık. Lisedede Erenle Derin aramıza katıldı. Ve ara sıra da okulumuzun bad boy çocuğu Gökalp gelirdi yanımıza. Biz, yani Gökalp ve ben gidene kadar, hep kardeş gibiydik.

Suretlerinin hafızamda net olmaması beni çok üzüyordu ama yakın bir zamanda buluşucağımız için bunu kafaya takmıyor, seviniyordum. Özgürle bir süre konuştuktan sonra telefonu kapattık. Saate baktığımda bahsettiğim bir sürenin, yaklaşık 2 buçuk saat olduğunu fark ettim. Saat yediye geliyordu alt kattan gelen tabak sesleriyle, evdeki hizmetlinin yemek masasını hazırladığını anladım. Emir'in odasına gitmek için odadan çıktığımda yengem ile karşılaştım. Ona Emirin daha iyi olduğunu, dediği her şeyi yaptığımı söyleyip Emirin odasına girdim.

Toprak, tekli koltukta oturmuş Emir gibi o da telefonuna bakıyordu.

"Yemek hazırlanıyor, şimdi mi aşağıya inmek istersin, yoksa yemeğini odana çıkarttırayım mı?" Dedim. O ise hafif kaşlarını çatarak ve bazı kelimeleri vurgulayarak, "birazdan aşağıya İNERİZ Melodi, sen in şimdi istersen" dedi. Ne ima ettiğini biliyordum ve sabahtan beri bu öküzle uğraştığıma inanamıyordum. Odadan çıktığımda, Emiranın doktorunun aradığını gördüm. Hızla açtığımda yarım saate hastanede olmamı söyledi.

Saat sekize geliyordu ve ben hastaneye gitmeyi unutmuştum. Hemen hazırlanıp taxi çağırdım ve evden çıktım. Bir süre beklesemde taxi gelmemişti. Ev kapısının açılıp kapandığını duyduğumda arkama döndüm.

Çıkan kişi Topraktı ve bana bakıyordu.
Uzun bir süre beni süzdükten sonra arabasına bindi ve tam önümde durdu.

Onunla gitmek mi?

Asla!

"Nereye gideceksen bırakabilirim, biner misin şu arabaya?" Dedi sakın bir şekilde. Ben ise duymuyor gibi bahçe çıkışına doğru ilerledim. Bir şeyler diyordu ama duyamıyordum. En son bahçeyi inleticek bir şekilde "Melodi bin şu arabaya!" Diye bağırdığında, titreyerek arkamı döndüm ve sakin olmaya çalışarak arabaya bindim. Çünkü ne yaparsam yapayım gitmeyecekti, biliyordum.

Sinirden, arka koltuk yerine Toprağın yanına oturduğumu fark etmemiştim bile.

Toprak kısa bir sürede sakinleşip "dinle. Melodi" dediğinde. Sanki acelem varmış gibi hızla "dinlemek istemiyorum hiçbir şey" dedim.

"Neden bu kadar inatçısın? Bunları sana söyleseydim de başını daha çok mu belaya soksaydım, bunu mu istiyordun Melodi?" Dedi sesini yükseltmemeye çalışarak.

"Ayrıca tavır yapman bile çok saçma. Çünkü sana göre daha ne olduğumuz bile belli değil, değil mi?" dedi. Gerçekten bunu söylemiş miydi o? Ne ima etmeye çalıştığını anlamamıştım ama bu sinirlenmemi engellememişti. (Melodi Amerikada daha ne olduğumuz bile belli değil diyerek Toprağın ona düzgün hitap etmesini söylemişti)

"Durdur arabayı!" Dedim sinirle. Böyle dediğimde ne dediğini anlamış olacak ki "yanlış anladın Melodi, ben öy..." demeye çalıştı ama ben yine bağırınca lafı yarıda kesildi.

Sağa çekti mi? Tabiki hayır. Tüm yol boyunca bir kelime etmeden beni hastaneye bıraktı. Gideceğini zannediyordum ama o gitmek yerine benimle birlikte hastaneye girdi. Emira'nın doktorunun odasına girdiğimizde bana her gün yaptığı gibi, 'ne olursa olsun ağlamayacaksın' tarzı uyarılarda bulundu ve Emiranın odasına doğru ilerlemeye başladı. Bizde peşinden gittik tabii. Odanın önünde durduğumuzda, doktor "eşyanı beyefendiye ver istersen, içeride çıkarmakla uğraşmazsın" dedi. El mahkum verdim bende.

İlk doktor girdi odaya, ardındanda ben. Doktor Emira kafasını bu tarafa çevirsin diye bir kaç şey söyledi. En sonunda Emira kafasını çevirdi ve gülümseyen ben ile karşılaştı. Bir sağıma baktı, bir soluma. Sonra gözlerini doktor ve benim aramda gezdirirken "neredeler?" Dedi.

Sanırım görmüyordu. Doktor bana dönüp, zafer tebessümü attığında. Bende daha çok gülmeye başladım, bir süre Doktor ve Emira ile konuştum. Çıkmamda sıkıntı yok gibiydi ama ben yinede çıkmadım çünkü Emira, uzun bir süre sonra ilk defa benimle düzgün bir şekilde iletişim kurabiliyordu.

********

Toprak varlık

'Ona aldığım hediyeyi bile fark etmeden takıyor' dedim kendi kendime. Melodi odaya gireli yarım saat oluyordu ve telefonu sürekli çalıyordu. Kim mi arıyordu?
Orasını ben de tam olarak bilmiyordum çünkü Ekranda 'Pandam' yazıyordu.

Telefon sürekli çalınca, sinirlenerek açtım telefonu.

"Görmüyor musun lan, açmıyoruz işte ne zorluyorsun?" Diye çıkıştım telefondaki şahısa.

Karşı taraftan ince bir ses duyacağımı sanıyordum ama duyduğum ses, beni daha da sinirlendirmişti. Erkekti. Melodinin pandam diye kayıt ettiği kişi erkekti!

"Sen kimsin?" Dedi bana Pezevenk!

"Asıl sen kimsin lan, bu saatte sevgilimi arıyorsun?!" Dedim. Yani bir nevi sevgilim olurdu. Bir sürü kez öpüştük sonuçta ve eğer o fotoğraf olmasaydı, sevgililiğimiz netleşmişti. Ben bunu söylerken kapının açılma sesini duymamıştım bile. Sert bir şekilde kapanan kapının sesini duyduğumda arkamı döndüm. Beklediğim gibi, Melodi en sinirli hali ile kollarını göğüsünde birleştirmiş, tam karşımda duruyordu

İşte şimdi bittim ben!

Hakkınızı helal edin gençler, Toprağın toprağa gömülme vakti geldi.

BAŞLANGICIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin