Bölüm 26

110 12 0
                                    

Gözlerimi pörtleterek açtım ve etrafa bakınmaya başladım. Hareket edemiyordum ama kalkmam gerekiyordu. Toprak nasıl odama girmişti onu çözmem gerekiyordu ama biraz daha bu konumda durursam, onu çözmek yerine kokusuyla mayışır tekrar uyurdum.

Bu ihtimali düşünerek yerimden kalkmaya çalıştım. Ama sağolsun Toprak, değil beni bırakmak kollarını dahada sıkı sardı bana.

"Rahat dur Melodi! uyumadım bütün gece." Demeyide ihmal etmedi.

"Bana ne be! uyusaydın. Ne diye geliyorsun benim yatağıma yatıyorsun. Kalk git allah aşkına... hem sen nasıl girdin lan buraya?" Dedim. Kaşlarımı çatmış, kollarından sıyrılıp ona doğru dönmüştüm bile.

Bana sırıtarak "Eviniz hiç güvenli değil açıkçası, içeriye girmem 5 dakika bile sürmedi. Ayrıca sen bir şeyi fark etmeden, bugün yanından ayrılmayacağım. Gerçi fark ettiğin zamanda, senin benden ayrılacağını düşünmüyorum." Dedi kendini beğenmiş bir tavırla.

Neyi fark edecekmişim ben?

Anlamadığımı belli edercesine suratına baktığımda, alay eder gibi sırıttı ve kafasını iki yana sallayarak yataktan kalktı. Bense arkasından bakakalmıştım. Tuvalete girdiğinde, bende giyinme odama girip giyecek kıyafet aradım. Artık tamamen kışta olduğumuz için, üzerime lila kazak, altıma ise mom jean kot giydim. Ayağımada lila nike air forcelarımı giydiğimde, bugüne hazırdım. Odadan çıktığımda, Toprağın gitmiş olmasını umut ettim. Ama ben kim, şans kim! Toprak gitmemiş, geri yatağıma yatmıştı.

Elinde telefonla bir şeylere baktığını gördüğümde, yatağın diğer ucundaki yastıklardan birini aldım ve yüzüne geçirdim. Sanırım birazcıcık sert vurmuşum. Toprak şoka girmiş gibi kalakaldığında, tipine bakıp kahkaha atmaya başladım. O, suratımı gördüğünde gülümsesede beni "sen kime yastık attığını sanıyorsun kızım?" diyerek bileğimden tutup yatağa çekti ve üzerime çıkıp, beni gıdıklamaya başladı.

Ben gülmekten nefessiz kaldığımda durmuştu. Durdu durmasınada, o durunca ben aramızdaki mesafeyi, pardon olmayan mesafeyi fark ettim.

Toprak, gözlerini dudaklarıma indirdiğinde bende kayışlar kopmuştu. Çoğu insanın kalbi hızlanırdı böyle şeylerde. Benimde genellikle hızlanırdı ama şu an kalbim atmıyordu. Gerçek anlamda, hiçbir gümbürtü yoktu. Nefesimi tutmuş, ecelimi bekler gibi Toprağa bakıyordum. Toprak tam yaklaştı, bende şehadet getirmeye başladım ki...

Kapı bir anda tıktıklandı. Ben o anki korku ve adrenalinle tüm gücümü kullandığımda Toprağı yatağın yanına düşürdüm. Toprak sessiz bir şekilde inlerken, bende kapıdaki şahısa kim olduğunu sordum. Kapı açıldı ve içeriye Emir girdi. Allahtan iki adım atıp durdu da, yatağın yanını görmedi.

"Kahvaltı hazır Emira. Gel artık, saat kaç oldu hala uyuyorsun!" Dedi ve beni dinlemeden odadan çıktı. Benim takıldığım nokta ise, bana Emira demesi ve kahvaltıya inmiyorum diye kızmasıydı. Ben öyle demesi ile şok olurken, Toprak yatağın yanından kafasını çıkardı ve "O sana Emira mı dedi demin?" dedi kaşlarını çatarak. Gözlerim kapıya sabitli bir şekilde onaylar gibi mırıldandım.

Toprak daldığımı anlayınca, elini gözümün önünde sallamaya başladı. Ben de kafamı kendime gelmek için salladım ve Toprağa dönüp "ben, elimi yüzümü yıkayıp aşağıya iniyorum. Sende pencereden çık ve ne halt yersen ye. Ben sana sonra soracağım odamda ne işin olduğunu" dedim ve gitmesini beklemeden lavaboya girdim. Allahtan bu sefer çıktığımda odada değildide boşuna ses tellerim yorulmamıştı.

Aşağıya indiğimde, Amcam, yengem ve Emir sofrada beni bekliyorlardı. Hemen sofraya oturdum ve ağzıma bir salatalık attım. Bu sırada yengem konuşmaya başladı,

BAŞLANGICIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin