Bölüm 22

100 11 0
                                    

Bir ay sonra

Döneli bir ay olmuştu. Amcamla yengem bizi indiğimiz yerden alıp eve getirdiğinde, Toprak ile ayrılmıştık. Her ne kadar sürekli beni arıyor ve mesaj atıyor olsada, kırgınlığım cevap vermeme engel oluyordu. Bu süreçte ben, dört seanslık bir tedavi görmüştüm. Emira ise burada alanında uzman olan bir doktora teslim edilmişti.

Her gün ziyaretine gidiyordum. Ama beni gördüğü an yanımdaki boşluğa bakıp çığlık atmaya başlıyor, uyutulmadansa susmuyordu. Doktor bunu gördüğünde, benim ona yaşadığı kötü anları hatırlattığımı ve bunun üzerinden yürüyeceğimizi söylemişti. Ve doktorun beni çağırdığı an hastaneye gitmeye devam edecektim bu sayede. Bu bilindik bir tedavi şekliydi. Yaşanan travmanın üzerine gidilen bir tedavi

Emir, her ne kadar yengem ve benim, en çokta Emira için güçlü durmaya çalışsada. Geçen gece, amcam ile çalışma odasında ki konuşmalarına şahit olduğum için, artık o dışarıdan güçlü gibi duran adamın aslında bir enkaz olduğunu biliyordum.

Bahçede salıncağa oturmuş, boş boş güneşin doğuşunu izlerken yanıma bir ağırlık çöktü. Salıncak sarsılsada bir süre sonra ayağımla durdurabilmiştim.

Kafamı çevirdiğimde kanlı gözleriyle Emiri gördüm

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kafamı çevirdiğimde kanlı gözleriyle Emiri gördüm.

Uyuyamadığı belliydi. Eğer biraz daha uyumazsa, onunda Emira gibi olacağını düşünmüştüm. Salıncakta biraz daha yana kayarak Emir'in dizime yatmasını sağladım. Babam ben stresli olduğumda ya da üzüldüğümde hep dizine yatırır, yada göğüsüne bastırarak ve saçımı okşayarak uyuturdu.

Bende, her ne kadar Emir dizlerini kırarak zar zorda sığsada. Kafasını dizime yatırıp, saçlarıyla oynadım. Bacağıma sızan sıvıdan ağladığını anladığımda içim cızladı. Sabaha kadar Emirayı düşünmüştüm ve şu anda ikizini yanımda böyle görmek içimi sızlatıyordu. Soğuk olur diye yanıma aldığım battaniyeyi Emirin üzerine örterken içime bir ürperti girdi. Sanki izleniyormuş gibi hissettim. Etrafıma baktığımda bir şey göremesemde, kasılmıştım. Emir yanımda diye çok takılmamaya çalıştım.

Bir süre sonra Emir'in nefeslerinden, uyuduğunu anladım. Bende kafamı yandaki demire doğru yaslayarak gözlerimi kapattım.

*********

İç çekme sesleriyle gözlerimi araladığımda, Emir'in kucağımda titrediğini gördüm. Kabus görüyor gibiydi, boncuk boncuk terlemiş, iç çeker gibi nefes alıyor ve titriyordu. Elimi alnına koyduğumda, ateş gibi yandığını gördüm. Uyandırmaya çalıştığımda bir süre tepki vermesede, sonradan yavaşça araladı gözlerini.

"Emir, yanıyorsun. İçeriye girmeliyiz" desemde, boş boş yüzüme bakıyordu. Kendinde olduğundan emin olamadığımdan, hemen yengemi çağırdım. Saat 9 olmuştu sanırım. Neredeyse üç dört saattir burada uyuyor olduğumuza inanamıyorum.

"Yenge!" Diye bağırdığımda bile Emirden tepki gelmiyordu.

En sonunda, yengem koşarak yanıma geldiğinde durumu anlattım ve beraber Emiri içeriye taşıdık. Yengem Emire duş aldırırken, bende kıyafetlerini hazırlamış, bitki çayı yapıyordum.

Emir'in odasına çıktığımda biraz daha ayıldığını gördüm. Yengem yatağa yatırmıştı bile. Emir ise bana tebessüm etsede, o tebessümün altında neler yattığını çok iyi biliyordum.

Yanına gidip elimdeki tepsiyi komodinin üzerine koydum. Yengemi Emira'nın doktoru çağırdığı için gitmek zorunda kalmıştı. Bu yüzden Emirle ben ilgilenecektim.

Tepsiden çayı aldım ve Emir'in ağızına götürdüm. Emir ilk sıcak desede alışmış, içmişti. Kendini biraz daha iyi hissedince, benide yanına oturtarak tv'sini açtı ve bir film başlattı. Benim en çok etkilendiğim filmlerden birini açmıştı.

Kız kardeşimin hikayesi...

Emir de, ben de film bitene kadar sürekli ağlamıştık. İkimizinde, gerçekte film için ağlamadığı çok belliydi ama kendimize bahane bulmuşken neden ağlamayalım ki?

Emir bir film daha açsada, yarısında uyuyakalmıştı. Bende ateşini kontrol edip, odadan çıkmıştım.

Aşağıya inip ağzıma bir şeyler attıktan sonra bahçede bıraktığım telefonumu almak için dışarıya çıktım. Telefonu, salıncaktan düştüğü için zor bulmuş olsamda, bulup tekrar eve girdiğimde, Emir'in bana seslendiğini duydum.

Odasına çıktığımda endişeli gözlerle bana bakıyordu. Yanına gidip "Ne oldu?" diye sorduğumda ise, cevap vermek yerine bana sıkı sıkı sarıldı. Gelen krizi bastırmaya çalışarak kapattığım gözlerimi araladığımda Emir dışarıdan sert gibi gözüksede, içinde çok duygusal biri olduğunu tekrar anladım. Ayrıldığında, bana üç kez seslendiğini ve cevap vermediğimde yaşadığı korkuyu anlatarak tekrar yatağına girdi. Bende tekli koltuklardan birine oturup, dizlerimi kendime çektim.

Emir hasta olduğu için sürekli uyurken, bende eski instagram hesabımın şifresini hatırlamaya çalışıyordum. Buraya geldiğimden beri sosyal medyadan sahte hesapla yararlanıyordum.

En sonunda şifrenin, ismimin harflerinin sıra sayısının toplamı olduğunu hatırladım. Ve doğruydu. Aslında sayısalcıydım, ama sözel alana daha fazla ilgi duyuyordum. Zaten bu yüzden de psikoloji bölümü mezunuydum. Yani sistemde mezun gözüküyordum ama ben diplomamı alamadan bir sürü şey yaşamıştım.

Hesabıma girdiğimde dm kutumda mesajlar yığılıydı. uzun bir süreden sonra ilk defa izmirdeki en yakın arkadaşım olan Damla'nın mesajlarına cevap verdim. Eski tanıdıklarım iyi gelebilir diye düşünüyordum. Hem Emiri de tanıştırır kafasını dağıttırırdım. Emira orada tedavi olması için kalıyordu ama Emir bunu ölüm gibi görüyordu. Ben, Emira'nın kaldığı yerde kimsem olmadan kalmıştım. Bu yüzden Emira için içim rahattı, tedavi olacak ve aramıza en enerjik haliyle geri gelecekti. Emiri de böyle motive ediyordum.

Yada...
Kendimi de kandırıyor olabilirdim, çünkü doktor beni neredeyse her gün çağırıyordu ve Emira sadece beni görünce kriz geçiriyordu. Bu beni çok üzüyor olsada, iyileşmesi için yanına gitmem gerekiyordu.

Ben bunları düşünürken damla mesajıma yanıt vermişti.

"Melodi! Ay inanamıyorum sen misin?",

" I miss you baby" yazmıştı. Kendisi Kanada'da doğduğu için yabancı dile daha aşikardı

Bir süre konuştuktan sonra yeni telefon numaramı istedi.

Verdiğimde ise whatSapptan yazmaya başladı. Eski okulumdan yakın arkadaş olduğumuz insanlarla bir grup oluşturmuştu bile ve benim sahalara geri döndüğümü yazmıştı. Normalde olsa, Damla'nın bu yaptığına kahkahalarla gülerdim ama artık her şeyini yitirmiş bir insan gibi, sahteden random atıyordum.

Grupta, ben, Damla, Eren, Derin, Gökalp ve Özgür vardı. Eren ve Derin ben İzmirdeykenden beri sevgiliydi, Gökalp ile lisede tanışmıştık. O son sınıftı bizse ilk. Komik dururdu hep yanımızda. Bu yüzden genelde tek takılır, canı istediğinde yanımıza gelirdi. Özgür ise, Damla ve benim korumalığımızı yapardı. Yani lisede de, üniversitede de, bir çocuk bize laf atarsa karşısında Özgürü bulurdu.

Damla sürekli Özgür'ün benden hoşlandığını söylesede, ben buna inanmıyordum yada inanmak istemiyordum. Çünkü Özgürü arkadaş olarak çok seviyordum.

Telefon çaldığında, iyi insan lafın üzerine gelirmiş diyerek açtım telefonu, tam Özgür diyecekken kapı çaldı. Hızla aşağıya indim ve kapıyı açtım. Karşımda Toprağı görmeyi beklemiyordum, o an telefondaki sesi fark etsemde bir şey demedim ama Toprağın gözleri, telefonuma kayınca "Özgür ben seni birazdan arasam?" Demek zorunda kaldım ve cevap beklemeden telefonu kapattım. Toprak gözü telefona kayınca sinirlensede, bir şey demeden Emir'in odasına çıkmıştı.

Artık o da vazgeçiyordu, bunu fark edebiliyordum.

BAŞLANGICIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin