16-Anlamsız

324 16 0
                                    


Bölüm Şarkısı:Yüzyüzeyken Konuşuruz-Kazılı Kuyum

Can'dan.. 

Son bir kaç günü evde geçirmiştim.Hafta sonunu evde bir kaç makale okumakla ve Freud üzerine alanda yazılmış romanlardan birini okuyup bitirmekle geçirmiştim.Bu arada Derin mesajlarıyla beni bir kaç kere darlamıştı.Onun danışman hocası ve duygusal anlamda bir şeyler yaşadığı adam olarak konuşma ihtiyacı olduğu insandım belki de.Ama anlamadığı şey;Can Ardel'in böyle şeylere gelecek bir adam olmadığıydı.

Sıkıntıyla filtre kahvemden bir yudum aldım,elimdeki kitabı kapatıp kenara koydum.Boş ve gri tonlarının hakim olduğu geniş salonumu inceledim.Bu ev fazlasıyla büyük ve bomboştu.Yalnızlığı ve sessizliği seven bir adam olsam da kimi zaman bu yalnızlığın bana bile fazla geldiği anlar oluyordu tıpkı şimdi ki gibi.Telefonumu kontrol ettim,Derin'den bir mesaj vardı.Son bölümünü okuyup kontrol etmemi istiyordu.Telefonu kapattım ve kenara koydum.Yayın evinden gelen herhangi bir mail ihtimaline karşılık mail kutumu da kontrol ettim.Sözleştiğimiz tarihten evvel kitabın kapağı ile alakalı bir toplantı yapmamız gerekiyordu.Öyle süslü kapaklarda ve çekici albenili şeylerde gözüm yoktu.İnsanlar sadece sanatımı,iç dünyamı ve bilinçaltımı görsün istiyordum.Ve kitabımın ana karakteri olan katil kendini aynı bu şekilde tanıtıyordu.'Sadece beni görün istiyorum,beni duyun.Bilinçaltımın derinliklerinde nasıl bir tutku ve özenle tasarlıyorum bu cinayetleri görün istiyorum.'diyordu.Yaptığı her işi tutku ile yapan Can Ardel'in böyle bir karakter yaratması olağandı.Beni iyi tanıyanlar bunu kapacak,beni bilmeyenler ise bu kitaptan hiçbir anlam çıkaramayacaktı.Her işimi alttan ve gizli bulmacalarla yapmayı öylesine seviyordum ki bu da ayrıca bir tutkuydu.Bir sigara yaktım.Pazar gününe yaraşır bir gün olsun istiyordum ama yapacak hiçbir şeyim yoktu sanki.Metaforumu gerçekleştirmek yerine telefonumu elime aldım ve Derin'i aradım.İşte yine iç güdüsel olarak dürtülerime yeniliyordum,bir şey içimde saklı ve derinlerde kalmış bir şey beni yönlendiriyordu.Ve o anlarda genelde mantığım tamamen işlevsiz olarak işleyen bir sistem görevi görüyordu.Bir kaç kez çaldıktan sonra telefon açıldı.İstemsiz titreyen bedenime hakim olamazken,

''Alo?'' tiz bir ses ve boğazını temizledi.Telefonun arkasındaki heyecandan kızaran yüzünü hayal etmemle sırıtmama engel olamadım.

''Derin..Müsait misin?Neredesin?'' diye sordum çabucak.

Kısa bir süre bekledi.

''Aslında evdeyim,klasik bir pazar günü işte.Ne oldu ki?''diye sordu.

''Ben evdeyim,gelebilirsen eğer hem tezinin son bölümünü kontrol ederiz.Hem de meşhur filtre kahvemden içebilirsin.'' dedim muzipçe.Fısıltıyla güldü.Tekrar boğazını temizleyip,''Konum atarsın.''dedi.İstemsiz gülümseme engel olamadım.''Oldu bil.''dedikten sonra sessizce telefonu kapattım.Ve Derin'e evimin konumunu attım.Hızlıca salonu düzenledikten sonra,sabahtan kalma filtre kahveyi döküp yerine yenisini hazırladım.Ev şimdi cennet gibi kokuyordu.Salona geçip kahverengi deri tekli koltuğuma oturdum.Biraz sonra Freud karşımda belirdiğinde alaycıl gözlerle yüzüne baktım.''Demek artık evine de geliyor?''diye sordu neredeyse kahkaha atarak.Sinirle gözlerinin içine baktım.''Bu seni neden ilgilendiriyor?''diye sorusuna soruyla cevap verdim.Histerik bir kahkaha attı.Açıkçası bu korkutucu bile sayılabilirdi.''Sana kim olduğunu göstereceğim Can,işte bu yüzden bu işle yakından ilgileniyorum.Benim düşüncelerimin karanlık yanlarını kendine uyarlayıp yeni bir adam yarattın kafanda.O kişinin Sigmund Freud ve düşünceleri ile uzaktan yakından alakası yoktu..'' sözünü kesmeye yeltendiğim sırada elini zarifçe kaldırarak konuşmasına devam etti.''Sana kim olduğumu ve kim olduğunu göstereceğim Can Ardel.''dedi gülümseyerek.İstemsiz çatılan kaşlarımla ona bakarken,cevap verecek anlamlı ve sağlam bir argüman arıyordum.Ama her zaman ki gibi benden baskın çıktı,''Hep zayıflığından vurduğun karşı cinslerin...İnsan bir kere duygularının esiri olduğunda zayıflaşabiliyormuş değil mi Can Ardel?''diye sordu tehditkar bakışlarının altından.Şimdi oldukça ciddiydi,az önceki gülümsemesinden eser bile kalmamıştı.''Ona zarar gelmesi ihtimali seni inanılmaz derecede korkutuyor değil mi?''diye sordu.Zihnimde Derin'i herhangi bir tehlike altında hayal etmeye çalıştım,bunu resmetmeye çalışmak bile oldukça zor bir deneyimdi.''Peki onu bir başkasının yanında düşünmek?Bir başka erkeğin ona dokunduğunu görmek Can Ardel?'' bu sefer zihnimde Derin'in yanına Utku'yu ya da o adını bile hatırlamadığım çocuğu koymak gerekiyordu.Kısa bir an hayal ettim.Derin'in yanında bir başkası..Bu beni mutlu eder miydi?Bu hayatta mutlu olmasını istiyordum evet.Ama mutluluk neydi ki?Eninde sonunda bitecek geçici bir haz.Ama onun yanında bir başkasını düşünmek ve buna ihtimal vermek neden içten içe ruhumun ve bedenim alevler içinde yanmasına neden oluyor?''Çıldırtıyor değil mi?''diye sordu bu sefer.Eğleniyordu benimle.''Git artık..''dedim sabırla.''Hayır Can,zihnin içinde değil miyim?Gerçekten gitmemi istesen çoktan tuzla buz olurdum.Ama bak buradayım.''dedi ellerini iki yana açarak.Korku dolu gözlerle ona bakarken bir yandan da Derin ile alakalı söylediklerini düşünüyordum.''Duyguların yanılgılarındır Can Ardel.Bunu unutma.Bir yanılgının hatta bir yanılsamanın içinde dahi olabilirsin.''dedi bu sefer daha yumuşak olduğuna inandığım bir ses tonuyla.Demek yanılgı?Duygularım beni korkunç bir yanılgı içine düşürüyor olabilir.Cevap vermeden gözlerine baktım,ondan güçlüydüm.Benimle bu şekilde oynamasına izin veremezdim,ne de olsa sadece zihnimdeki bir yansımaydı.Gözlerimi sıkıca yumdum ve gitmesini bekledim.Bu sırada dış kapının tok gürültüsü kulaklarımda yankılandı.Gözlerimi tereddütle açıp etrafıma bakındım,yok olmuştu.Yavaş adımlarla dış kapıya yaklaştım,geçerken aynada kendime baktım.Oldukça bitkin görünüyordum.Sıkıntılı bir nefes verdim ve kapıyı açtım.Karşımda bir çift kahverengi göz parlarken,zoraki bir gülümseme eşliğinde ''Hoş geldin.''dedim ve bir adım geri çekildim.Gülümseyerek içeri girdi holü incelerken siyah deri ceketini üzerinden çıkardı ve kenardaki siyah askılığa astı.Bir an duraksadığını fark edince,arkasından geçip ''Geçsene içeri..''dedim usulca.Düşen enerjimi fark etmiş olacak ki,sessizdi.Salona doğru ilerlerken,Freud külliyatımı gördü ve neredeyse koşar adım salondaki büyük kütüphaneme ilerledi.Bu haline istemsizce gülerken,dönüp bana baktı.''Bu sefer de kızmayacaksın değil mi?''diye sordu gülerek.Aklıma okulun ilk günü odamdan çıkarken,kütüphanemi incelediği için sinirlenişim geldi ve alayla sırıttım.Kafamı sağa sola sallayıp,''Tabii ki hayır,rahat ol.''dedim.Kütüphanedeki kitapları tek tek incelerken bende onu izliyordum,eline Freud'un Uygarlık ile alakalı bir kitabını alırken ''Bu konu hakkındaki fikirlerini merak ediyorum,daha önce okuma şansım olmamıştı.''dedi.''Kapsamlı bir konu,biliyor musun Lisans tezim Freud ve Uygarlık üzerineydi.''dedim kollarımı birbirine bağlarken.Kitaptan kafasını kaldırıp kocaman açtığı gözleriyle gözlerime baktı.''Ciddi misin sen?Hiç bahsetmemiştin.''dedi coşkuyla.Gülerek,''Fazlasıyla araştırma yaptım ama başarısız bir deneyimdi.''dedim dürüstçe.''Tezinin ana sorusu neydi?''diye sordu elindeki kitapla birlikte koltuklardan birine geçip otururken.Anlaşılan uzun bir sohbet olacaktı.Derin bir nefes alıp karşısındaki deri koltuğa oturdum.''Sigmund Freud Uygarlığı savunuyor mu?tezimin ana sorusu buydu.''dedim.Kısa bir süre düşündü.Dudaklarını birbirine bastırırken,''Herbert Marcuse bu konuda Freud'u eleştiriyordu değil mi?''* diye sordu emin olmayan bir tonda.Tatminle başımı sallayarak,''Eros ve Uygarlık kitabında Freud'un Uygarlığın Huzursuzluğu adlı kitabındaki düşüncelerini analiz ediyor.O kitabı tez dönemimde okumuş olsam da Marcuse için bir bölüme yer vermedim nedense.Hala da içimde kalmış bir durumdur bu.''dedim kısaca.Gözlerini kısarak kısa bir süre baktı.''Aslında Lisans tezi genelde kapsamsız olur Can.Bence tezinde Marcuse'a yer vermeyişinin sebebi ana meselenden yani Freud'dan uzaklaşmak istememendi.Ama anlamadığım şey neden yüksek lisans tezinde bu konuda çalışmaya devam etmedin?''diye sordu.Oldukça zeki ve iyi bir karakter çözümleyici olduğunu söylememe gerek yoktu sanırım.Beni kısmen de olsa çözmeye yaklaşan ilk insan olabilirdi,üstelik bu kadar toy ve teorik olarak 'cahil'olmasına rağmen.Boğazımı temizledim,''Felsefeden,Psikolojiye yeni geçiş yapmış çiçeği burnunda bir yüksek lisans öğrencisiydim Derin.Yani senin gibi alandan çıkma bir öğrenci değildim.Psikolojinin içine daha çok girmeyi istiyordum bu yüzden de Psikopatoloji,Rüya Teorileri üzerine alıştım.''dedim.Cevap vermesini beklemeden ayaklanırken,soran gözlerle bana baktı.''Meşhur filtre kahvemden içmek istemiyorsun herhalde?''diye sordum gülerek.Bu kızla beraberken hiç olmadığı kadar çok gülümsüyordum.''Elbette istiyorum,bunun için geldim diyebilirim.''dedi neredeyse sırıtarak.Benimle birlikte o da ayaklanırken,''Lütfen otur,misafir sayılırsınız.''dedim nezaketle.Kısa bir an duraksasa da içten bir gülümseme eşliğinde yerine oturdu.Bende bu arada amerikan mutfağıma doğru ilerlerken,Freud'un bir köşeden alaycıl bir ifade eşliğinde bizi izlediğini gördüm.Son söylediğim karşısında iyice keyiflenmişe benziyordu.Kendi kendime içimden homurdanarak,sol köşedeki dolaptan iki farklı kahve kupası çıkardım ve makinede hazır bulunan filtre kahveden eşit miktarda iki kupaya paylaştırdım.Bardaklar elimde salona ilerlerken,Derin arkası dönük bir şekilde oturuyor ve hala kütüphaneden aldığı kitabı inceliyordu.Bu sırada ikinci kez Bay Freud ile göz göze geldik.Kafasını onaylamazca sağa sola sallarken,ifadesiz gözlerle onu süzdüm.''Sana gerçekleri göstereceğim demiştim.Onun yanında Can Ardel olmaktan uzaksın.''dedi neredeyse fısıldayarak.Gözlerimi belertip ona bakarken,kaybolması için içimden dualar etmeye başladım.Kafayı tırlatmış bir akademisyen olduğumu herkesin bilmesine gerek yoktu özellikle Derin'in.Ona cevap vermeden Derin'e doğru ilerledim.Kupayı uzatırken,dalgınlığı dikkatimi çekmişti.''Teşekkür ederim,ellerine sağlık.''dedi tatminkar bir tavırla.Kafamı sallayıp,''Afiyet olsun.''dedim sessizce.Kitabı kapatıp usulca orta sehpaya bırakırken,gözleriyle gözlerimi yokladı.Kahvesinden bir kaç yudum aldıktan sonra,''Aslında hep merak ettiğim bir şey var Can.Neden Felsefe değil de Psikoloji?Felsefe seni tatmin etmiyor muydu?''diye sordu merakla biraz da korkuyla.Galiba ters bir tepki vermemden korkuyordu.Nefes verip kahvemden bir yudum aldım.''Aslında üzerine kafa yorduğum bir mesele değildi bu.Ben çok severek Felsefe okudum,çok da tutkuluydum bu işe.Herhangi bir isime odaklanırken,Kant gibi Spinoza gibi Nietzsche gibi en az Freud kadar delirmiş ve bir o kadar karmaşık adamlarla çalışıp onlar üzerine uzmanlaşabilirdim.Ama;Freud'da farklı bir şeyler vardı,okurken sanki düşüncelerime tercüman olan bir şey..Psikoloji dersiyle tanıştığım gün,bu alana merakım da başladı aslında sonra da peşimi hiç bırakmadı.Nereye ait olduğumu biliyordum.İnsanın kendisine odaklanmak..Herhangi bir olaya ya da duruma değil.''derken kafasının karıştığını anlayıp devam ettim,''Yani Sosyoloji gibi topluma odaklanmak değil ya da Felsefe gibi soyut metafiziksel şeylere odaklanmak değildi derdim.Kendim başta olmak üzere insanın ruhunu davranışsal açıdan ele almak istiyordum artık.''dedim.Oldukça etkilenmişe benziyordu.''Bu bir anlamda tutku aslında.Bir işe böyle tutkuyla yaklaşmak.''dedi.Sesinde tanımlayamadığım bir heyecan dikkatimi çekerken.Elimdeki fincanla yerimden kalkıp,yanına oturdum.Bu onu da çok heyecanlandırırken,''İşte sende gördüğüm de bu Derin Ayer.Aynı tutku.Daha tezinin ilk bölümünü okuduğumda bunu sende gördüm.Freud'u tanımak istiyordun,bu uğurda da her şeyi yapmaya hazırdın.Bu da bir anlamda tutkudur.Herhangi bir şeye tutku ile yaklaşmak onu hissederek yapmak bu hayattaki en önemli sınavdır.''dedim alçalan sesimle.Gözlerini gözlerimden kaçırırken,elimdeki fincanı sehpaya bıraktım.Elimi çenesine götürüp gözlerime bakması için zorladım.''Bana da her zaman tutkuyla yaklaştın.Evcilleştirilmesi gereken o kitaptaki tilki gibiydim gözünde..''dedim dürüstçe.İstemsiz çatılan kaşları ile bir süre öylece baktı.Bakışlarında sözlerimi doğrular bir şey arasam da bulamadım.''Can sen benim için keşfedilmesi gereken bir limansın yalnızca.Ayrıca evcilleştirilmesi gereken bir tilki değilsin.İçinde zaten evcil bir adamsın,seni görebilen hissedebilen biri için yalnızca.''dedi ve kalbime dokundu.İstemsiz ısınmaya başlayan vücuduma engel olamazken,ona yaklaştım.Nefeslerimiz neredeyse birbirine karışırken,''Daha önce yasak ve yanlış olduğunu bildiğin bir şeye koşa koşa gittin mi hiç?''diye sordum.Güldü,''Evet,seni tanıdığımdan beri..''dediğinde bende gülmeye başladım.Dudaklarımı dudaklarına bastırdığımda,daha önce küçümsediğim bu eylemin aslında insana haz vermenin yanında tutkunun kapısını açan bir basit anahtar olduğunu fark ettim.Ama onunla farklıydı.O kadınların bana yaklaştığı gibi yaklaşmamıştı.Ruhumu görmeye çalışıyordu.Ruhumdan parçaları.Hatta hastalıklı kalbimi ve beynimi bile görmeye çalışıyordu belki de görüyordu ama kaçmıyordu,korkmuyordu.Nereye vardığını bilmediğim bir olay örgüsü içinde,karmaşık hayatıma daha da karmaşa çıkarsın diye getirdiğim kendi ellerimle hayatıma soktuğum ve üstelik hala ne olduğumuzu bilmediğim bu kızı fütursuzca öpüyordum şimdi.Kaçtığım her yerde beni kovalayan bir duygu olan Derin'i öperken hemen arkasında peşimi hiç bırakmayan bilinçaltımın yansıması Bay Freud yine belirdi.Gözlerimi kapatıp Derin'e teslim olmak ya da Freud'a teslim olmak arasında gidip geldim.Güçsüz müydüm?Ya da zavallı?Beni oynatabilecekleri avuçlarının içinde tutabilecekleri biri miydim?Hayır.Derin'den ayrıldım.Beni duygularına tutsak eden biriydi o da belki isteyerek belki istemeyerek ama neticede beni ben olmaktan çıkaran bir etkendi o da.Bir şey söylemeden kalktım yanından.Ve bir şey dememe gerek yoktu şuan da o küçük kıza derdimi anlatacak konumda değildim.''Kendimi iyi hissetmiyorum,tezini neyde getirdiysen sağdaki odaya bırakıp git lütfen.''dedim çaresizce.Yüzüne bakmadan kendimi merdivenlerden yukarı çıkardım.Eminim bu durum karşısında afallamıştı ama elimden bir şey gelmiyordu.Değişmeye hazır değildim ve bu gel gitler zaten bozuk aynı zamanda dengesiz ruh halimi daha da dengesiz bir hale getiriyordu.Bir an Derin'e sonsuz bir arzu ve tutku duyarken bir an nefret ediyordum kin duyuyordum yok olsun istiyordum.Ve bu durumun Freud'un dilinde bile bir açıklaması olduğundan şüpheliydim.

Freud İle Bir GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin