36-Hipnoz

150 10 2
                                    

Bölüm Şarkısı:Müslüm Gürses-NİLÜFER

Derin'den..

Fakülte'nin konferans salonu eşine rastlanmamış bir kalabalığa ev sahipliği yapıyordu.Can Ardel'in konferansı Utku ile olan olaylar sebebiyle planlanan tarihten bir hafta ertelenmiş ve bugüne alınmıştı.Bölümün lisans öğrencileri,yüksek lisans öğrencileri(Ateş ve Işıl dahil olmak üzere),doktora öğrencileri ve diğer bölümlerden tanımadığım öğrencilerle birlikte ön sıraları dolduran bir akademisyen topluluğu vardı.Bu kadar fazla akademisyeni ilk defa bir arada görüyordum.Geçen Can Ardel'in evinde gördüğüm şehrin dört bir yanındaki Psikoloji bölümü akademisyenleri de bugün burada yer alıyordu.Söz konusu konferans babamın da ilgisini çekse de Felsefe ile alakalı seminerlerin düzenlendiği bir hafta için İstanbul'a gitmişti bu yüzden bugün burada yer alamıyordu.Okulda tanıdığım herkes bugün bu salondaydı,bir kişi hariç;Utku Taşkın..Davası sonuçlanana kadar akademi onu burada istemiyordu,bunu da hiç şık olmayan bir tavırla evine bir yazı göndererek yapmışlardı.Mahkemeden beri bir kaç kez telefonla konuşmuştuk,suçsuzluğuna inandığımı biliyordu buna rağmen benimle istekli bir biçimde iletişime geçmemişti.Bende bir zamanlar onun bana yaptığı gibi peşini bırakmama konusunda ısrarcıydım,yanında olmam destek olmam gerekiyordu.Bu sırada Can Ardel salonun sahne kısmında kürsüde son kontrollerini yapıyordu.Bir kaç saniye sonra kürsüde bulunan mikrofonun son ayarlarının yapıldığından emin olduktan sonra,''Herkese Merhaba,tanımayanlar için ben Can Ardel.Psikoloji bölümünde Doktor Öğretim Görevlisi olarak görev alıyorum ve Sigmund Freud üzerine bir dizi çalışmalar yapıyorum.''diyerek söze başladı.Son kelimesini eder etmez salonda bir alkış çığlığı koptu.Bu sırada gözüm ön sıralardaki diğer akademisyenlerdeydi.Bölümün hocaları da dahil herkesin ona hayranlıkla bakması hoşuma gidiyor,bir yandan da ona imrenmeden edemiyordum.''Freud yaşadığı dönem dahil,bugün hala yanlış anlaşılmaya ve yanlış yorumlanmaya müsait bir karakter.Bugün onu anlamaya çalışacağız,umuyorum ki bu konferanstan sonra bakış açınız bir nebze olsun değişebilir.Freud'u anlamak için öncelikle onun hayatına bakmak gerekir.Her akademisyen,her yazar,her bilim insanında olduğu gibi çalışmalarımız aslında hayatımızdan birer birer parçalar taşıyor öyle ya da böyle.İşte Freud da kalabalık bir ailenin en büyük çocuğu olarak doğuyor.Annesinin ona çok büyük bir güveni var,diğer kardeşlerinden ayrı görüyor büyük oğlunu..Bunun en büyük sebebi onda ki ışığı ve cevheri görüyor oluşu diye yorumluyorum ben.Hatta annesi pek çok defa Sigmund'un dünyayı değiştirebileceğini dile getiriyor.Freud'un belki bu kadar hırsla ve pes etmeden mücadele edişi bu yüzden.Kariyerine tıp alanında başlıyor,fizyoloji ve anatomi ayrıca kokainin klinik kullanımı üzerine bir seri çalışma yapıyor.Bu sırada alanda tanıdık bir isim olan Dr.Breuer'in yanında çalışmaya başladı.Hemen akabinde Breuer ile birlikte ortak bir çalışma yapıp bilinç dışı güçlerin davranışları yönlendirmelerini konu alan psikodinamik kavramlar ortaya koydular.Freud bu sırada yaptığı çalışmalarla çevresindekilerin dikkatini çekse de hayatı boyunca yaşayacağı paradoksal metaforun temeli de bu dönemde atılmış oldu.Çevresinin bir kısmı çalışmalarını onaylayıp alkışlarken bir kısmı geride durup onu yargılamak ve eleştirmeyi seçti.'' Can konuşmasını sürdürürken dikkatimi ondan çekip salonu incelemeye başladım.Herkesi böylesine etkisi altına almayı nasıl başarıyordu?Sıradan konferanslarda öğrenciler başka şeylerle ilgilenir,çoğu zaman anlatılanlar önemini yitirir.Fakat söz konusu Can Ardel olduğunda sanki herkesin üzerinden büyülü bir değnek geçiyordu.Zaten bildiğim şeyleri anlatıyordu,onun kadar bende Freud üzerine bir dizi okuma yapıyordum bu salondaki bir çok öğrenciden daha bilgili sayılırdım bu konuda.Ayrıca konuşan kişi danışmanımdı,bu yüzden istediğimde bana bu bilgilerden çok daha önemli bilgileri sunmakta hazırdı.Çantamı açıp içinden telefonumu kontrol ettim.Utku'dan bir mesaj vardı;benimle görüşmeye hazır olduğunu söylüyordu.İyi ki  salonun arka kısımlarına oturmayı tercih etmiştim,yerimden yavaş ve sessizce ayağa kalktım.Arkaya doğru ilerlerken salonu terk etmeden son bir kez Can'a baktım.Beni görmemişti bile,yokluğumu fark etmemesi için dua ederek salondan çıktım.Fakültenin içinde genel bir sessizlik hakimdi,asansörle zemin kata indim.Arka kapıdan hızlı adımlarla çıkıp otoparka yürümeye başladım.Utku okula yakın sessiz sakin bir kafede buluşmak istemişti,gideceğim yer de arabayla en fazla beş dakikalık bir mesafede yer alıyordu.Arabayı çalıştırıp,radyoda rastgele bir frekans ayarlayıp her zamanki totemimi yaptım.Şansıma Nilüfer çalıyordu.Ki en sevdiğim şarkılardan biri olmasına rağmen uzun zamandır dinlememiştim.Buruk bir şekilde gülümseyip radyonun sesini açtım ve otoparktan çıktım.

Freud İle Bir GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin