33-Geçmiş

254 9 0
                                    

Bölüm Şarkısı:Adamlar-Doldum.

1 sene önce..

Can Ardel'den...

Özel bir üniversitenin hocaları tarafından verilen naçizane bir davette gelip geçen bulunduğu ortamda sahte gülücükler saçan ve birbiriyle amansız bir rekabet haline girmiş,birbirlerinin ayaklarını kaydırmak için yapmayacakları şey olmayan bir grup akademisyen ile aynı ortamdayım..Etrafı keskin bir şekilde gözlemlememe hiç gerek yok,zira bu insanlar alanında uzman kişiler dahi olsa açık bir kitap gibiler.Ne düşündükleri,ne istedikleri neden bu odada oldukları her şey açık..Odanın ortasında bir adam Gustav Jung'u savunan ve öven bir konuşma yapıyor,gözlerimi deviriyorum.Gereksiz abartıldığını,Freud olmasa bir hiç olduğunu anımsıyorum tekrardan ancak sadece benim anımsamam yetmez bu odadaki hatta bu alandaki herkesin bunu kabullenmesini istiyorum.Hırsla doluyorum.Bir devrim gibi,olması gereken bir yeniliği bir deviri bitirmek ister gibi Freudyen sistemi bir ekol haline getirmek istiyorum.Planlarım var,lakin şehirde yeniyim.Şehirde yeni olmama rağmen,bir devlet üniversitesinde başlayacak olmanın verdiği haz ve kendine güven ile adımı şimdiden duyan bir kesimin saygı duyan bakışları altındayım aynı zamanda..Gözlerimi kapatıyorum,Freud'un bedenindeyim sanki..Bir oda dolusu alanında uzman saygın kişiler ve onların bir kısmı tarafından görülmeyen bir kısmı tarafından saygı duyulan Freud'um sanki..Yıllar sonra onun silüetinde..Bir rüyadan uyanır gibi irkiliyorum,olduğum ortama yabancıyım ama uyum da sağlamam lazım.Birden gözüme biri ilişiveriyor..Orta yaşlı bir grup akademisyenin içinde toy ve genç..Bir o kadar mutsuz ve ruhsuz genç bir adamın bedeni.Bakışlarında,ortamda zoraki bulunuşluğunu yansıtmamak için çırpınışından bana birini hatırlatıyor;genç Can Ardel'i..Annesinin zorla iş adamı yapmak için uğraştığı,toplantılardan toplantılara götürdüğü ama olmak istediği şeyin asla o olmadığını bilen Can Ardel'i.Bakışlarımı genç adamdan ayırmıyorum.Yanında ki saygı değer akademisyen ya babası ya da en az babası kadar sevip sayacağı bir adam olacak ki el pençe yanında dikiliyor.İkili yanlarında ki orta yaşlarında üzerinde adamın yanından sıyrılıp köşeye çekiliyor.Adam genci azarlıyor,belli ki gencin memnuniyetsiz ve zoraki tavırları adamı geriyor.Genç dişlerini sıkarak sabırla cevaplar veriyor,ne söylediğini anlamak zor.Ani hareketle rest çeker gibi ortamı terk ediyor.Fırsat bu fırsat diyorum.Uzun zamandır yapmadığı planladığım ideallerim için yanımda olmasını istediğim biri var bu kişi neden bu çocuk olmasın?Tabii güvenimi kazanmak kaydıyla.Odadakilere veda etme gereksinimi duymadan sessiz sedasız çıkıyorum önce odadan sonra kimin olduğunu bilmediğim bu evden.Bahçede gencin bir arabaya ilerlediğini görüyorum.Yürüyüşünden de anlaşıldığı gibi umutsuzluğu sadece o odayla sınırlı değil.Sinirli değil,isyankar da..Daimi bir umutsuzluk halinde.Uzaktan ona bakarken bana Albert Camus'yü* anımsattığını idrak ediyorum.Bu denli umutsuz ve bıkkın bir beden olsa olsa Camus'nün günümüz yansıması olabilir diye düşünüyorum içimden,bu da merakımı iyice kamçılıyor. Ondan önce hızlı adımlarla kendi arabama ilerliyorum ve sürücü koltuğuna oturuyorum.Bahçedeki arabaların arasından çıkışını izliyorum ve vakit kaybeden arabayı çalıştırıp peşine düşüyorum..

**

Arabayı durduğunda salaş bir barın önünde olduğumuzu keşfediyorum.Genç arabadan iniyor,arkasından ben..Adının ''Sessiz Bar'' olduğunu gördüğüm yerden içeri giriyor.Bir sigara yakıyorum,dumanın ciğerlerime ulaşmasını resmediyorum zihnimde..Adeta bir metafor gerçekleşiyorum.Son derece rahat ve kendinden bir emin tavırla kapıdan içeri giriyorum,genç bar bölümünde oturuyor,gidip yanına oturuyorum.Bu sırada Barmenden bir bira istiyorum.Onun önünde de aynısını olduğunu görüyorum.İlk adımı ondan beklemeyi planlıyorum ama göz ucuyla da gözlemlemeyi ihmal etmiyorum.Biraz sonra gelen biramdan koca bir yudum alıyorum.Bakışlarının bana döndüğünü hissediyorum.''Siz?''diye sorduğunu duyuyorum belli belirsiz..Dönüp ona bakıyorum,''Biraz önce aynı davetteydik?''diyor soran gözlerle.Bir şey demiyorum,''Ben Ateş Soyder,az önce Ahmet Soyder'in davetinde gördüm sizi.''diyor kendini açıklama ihtiyacı hissederek.''Ah,pardon..Son derece dalgın olduğum bir akşam tanıştığımızı hatırlayamadığım bir an..''dedim bilerek.İstemsiz bir gülümseme yayılıyor dudaklarından,''Resmi olarak tanıştırılmadık zaten,sizi davette uzaktan gördüm yalnızca.''dedi.Kibar bir insan olduğu açıktı ama yine de içten içe hala içerisinde olduğu memnuniyetsiz havayı hissedebiliyordum.''Can Ardel..''dedim elimi uzatarak.Uzattığım eli tereddütsüz sıktı.Neyin nasıl gelişeceğini zaman gösterecekti ama bu çocuk bana beklediğim şekilde yaklaşır iç dünyasını açar ve güvenimi kazanırsa birlikte harika işler ortaya çıkarabileceğimize inanıyordum.



*Albert Camus: Varoluşçu filozoflar arasındaki en önemli isimlerden biridir.Bir tür Başkaldırış felsefesi ortaya koyar.Eserlerinin temeli intihar ve umutusuzluk  üzerine kuruludur.Genel bilinen durumuyla eserlerinde mutsuzluk ve umutsuzluk gibi insanı derinden etkileyen konular üzerinde karakterlerinin psikolojik çözümlemesini yapar.Bu yüzden Can Ardel'in zihninde Ateş'in umutsuz ve mutsuz tavrı Albert Camus olarak resmedilir.

**

Oy vererek destek olmayı unutmayın Freudyenler:))

Freud İle Bir GeceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin