11. "Kelime Zehri"

69 10 2
                                    

11.Bölüm

"Kelime Zehri"

"Kelime Zehri"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

..

NİSAN 2017- Hastane..

Ne kadar geçtiğini bilmediğim bir sürenin ardından gözlerimi usulca hastane odamda açtım tekrardan. Elde ettiğim bilgilerle tam olarak kazanın üstünden 3 gün geçmişti. Furkan'ın bayılmasının üzerinden geçen birkaç dakikanın ardından bedeninin güçsüzlüğünden kaynaklandığı açıklanmıştı. Alper'in kolundaki yarada mikrop kapma olması nedeniyle 1 haftalık tedavi almak zorunda kalmıştı. Buse ve Cansu başka bir odaya alınmışlardı. Buse'nin zihinsel bir sorunu olduğu doğrulanmıştı, tedavi alması için kliniğe götürülecekti. Cansu'nun uyanıp uyanmama durumuysa hala belirsizdi. Buğra da sanki onunla beraber uyanmayı bekliyormuş gibi..

Bir başka odaya alınmasının nedeni yeni bir tedavi uygulanması olduğunu söylemişlerdi. Onu görmemize izin vermemişlerdi. Yalnızca Aydın amca girebilmişti o odaya..

Sorduğum zaman iyi görünüğünü söylemişti fakat hala daha uyanmamış olması içten içe kendimi yiyip bitirmeme engel olamıyordu. Bazen annem odadan çıkınca gizli gizli ağlıyordum, elimden hiçbir şey gelmediği için uyumaktan ve uygulanan tedaviyle alakalı soruları cevaplamaktan başka bir şey yapmıyordum. Yarına iyi olursam ertesi güne taburcu edilebilirmişim, fakat haftada 1-2 kez kontrole gelmem gerekecekti. İtiraf etmek gerekirse bu detay umrumda bile değildi çünkü benim beklediğim şey kendi sağlığım değil, sevdikleriminkiydi. Bu hastaneden çıkacaktıysam bu onlarla beraber olsun istiyordum..

2 gün önce kazayla ilgili soruşturma için karakoldan polisler gelmişlerdi. Kazayla ilgili hatırladığım ne varsa açık bir şekilde anlatmış, ifademi vermiştim. Bildiğim kadarıyla hastanede olan ve ifade verebilecek durumda olan herkes vermişti. Kazadan kalma anılar zihnime geldiği an ne yapacağımı bilmiyordum. Tüylerim ürperiyor, elimde olmadan o sahneyi tekrar tekrar canlıymış gibi gözümün önünde canlandırıyordum. Sonra sinir krizi geçiriyor, panik atak geçirir gibi boğulmaya başlıyor ve hemşireleri başıma topluyordum. Sonra sakinleştirici iğne yiyor ve bu kahrolası paradoksu her seferinde tekrar etmekten kendimi alıkoyamıyordum.

Günlerdir Buğra'yı görmemize izin vermemişlerdi. Alper ve Furkan'la anlaşıp annemi ikna etmiş, bir şekilde Buğra'yı görmeye gitmeyi kafaya koymuştuk.

Odamın kapısından gelen tıkırtı sesleriyle bakışlarımı o tarafa çevirdim, Furkan'lar gelmişti. Yatağımdan ağır ağır doğrularak onlarla selamlaştım. "Nasılsın şimdi?" diye soran Alper'e döndüm. "Daha iyiyim, sen nasıl oldun?" diye mırıldandım birkaç gün öncesine kıyasla daha normal çıkan sesimle. Koluna kısa bir bakış atıp omuz silkti. "İyi gibi."

Derin bir nefes aldım, aldığım gibi iki kere öksürdüm tabii. Furkan'a baktım. "Gidelim mi?" diye sorduğumda başıyla onayladı ve yanıma gelip koluma girerek yataktan inmeme yardımcı oldu. Kapıyı açan Alper'le beraber odadan çıktık ve sakin adımlarla koridor boyunca yürüdük. "Odasını biliyor musunuz?" diye kısık sesle sormamla Alper yanıtladı beni hemen. "Evet, yoğum bakımın diğer yönündeki koridorda."

Çıkmaz SokakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin