18."Ölüm Faytonu"

46 8 6
                                    

18.Bölüm

"Ölüm Faytonu"

"Ölüm Faytonu"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

..

Göksu'dan..

Sessizlik gürültüdür. Bir insan eğer fazlasıyla sessizse belki de içinde büyük görültüleri yankılanıyordur. Bazen insan sessizliğinde boğuluyorken içinde veryansınları kalbinin duvarlarına çarpılıyor, vaveylalarının sessizliği kulaklarının uğuldamasına neden olabiliyor. Sessizliğin ağır yükünü sadece omuzlarında taşıyanlar bilir. Sessizlik duyulmayacak kadar hafif sanılıyorken içindeki çığlıkların kalbin parçalanmasına sebep olduğunu da sadece o kişinin kendisi biliyordur. Kelimelerle özetlenemeyecek kadar acı ama kelimelerini savurmazsan içini yakıp kavuran bir feryat gibidir..

Sessizliğimin çığlıklarının kulaklarımda uğuldadığı bir zaman diliminde titrek bir nefes alarak taktığım siyah kepi düzelttim aynadan gözlerimi ayırmaksızın. Yanımdaki Cansu ve Buse sessizce beni izlerlerken aynı zamanda ben de bir şey söylemiyordum. Bu göreve katılmamı hiçbiri istemiyordu ama bunu yapacağımı ve yapmak zorunda olduğumun ikisi de bilincindeydi. Bu yüzdendi içine gömüldükleri sessizlik.

Ahşap masamın üstündeki lenslerimi alıp dikkatle gözlerime taktım ve gözlerimi kırpıştırarak tam oturttum gözbebeklerime. İşte şimdi hazırdım. İç geçirerek omuzlarımı dikleştirdim ve güçlü kız rolümü üstlenerek arkama, beni izleyen kızlara döndüm. "Hazır mısın?" diye gerginlikle soran Cansu'yu başımla evetledim. "Göksu," diye mırıldanan Buse'ye döndü bakışlarım bu sefer. Oldukça tereddütlü ve tedirgin görünüyordu. Cansu'nun aksine o hala bunu yapıp yapmamam konusunda endişeliydi. Gerçi Cansu da öyleydi fakat o Buse'ye göre daha inançlıydı. Daha öncesinde bu işin içinde olduğumu bildiğinden olsa gerek başıma bela açmayacağımı düşünüyordu. Hoş, önceden vurulduğumu bile söylememiştim hiçbirine. Mantık olarak bakınca doğrusunu yaptığımı düşünüyordum.

Buse endişeli bakışlarını üzerime devirirken göz göze geldik. Kelime olarak tam özetleyemese ve dile getirmese de öylesine oynattığı elleri ve omuzlarıyla, "Gitmesen mi?" dedi çekinircesine. Beni ikna edemeyeceklerini ikisi de biliyor, yine de belki bir umut vazgeçerim diye fırsat bulup belli etmekten çekinmiyorlardı. Cansu istemese bile bana boyun eğmişken Buse hala beni vazgeçirebileceğinin umudundaydı ama ikisinin de bilmediği bir şey vardı. Ben bunun için kendime söz vermiştim. Buğra'ya söz vermiştim. Katili bulmadan pes etmeyecektim. Başlatılan kabusu bitirmeden uyanmayacaktım. Bu kabus sadece bizi değil, herkesi etkisi altına almıştı. Ben sonunun çıkar ya da çıkmaz olduğunu düşünmeden bu yola adımımı atmıştım, dönüşü yoktu bunun.

Dudaklarımı birbirine bastırarak başımı 'yapma' der gibi sol omzuma yatırdım mahcup ifademle. Böyle yapmaları hiçbir şeyi değiştirmeyecekti. Ben kafama koyduğum hiçbir şeyden kendim istemediğim sürece vazgeçmezdim, kim olursa olsun yapmazdım bunu. Bu en çok kendime saygısızlık olurdu. Yani bu yaptıkları kendileriyle beraber beni de üzmekten başka bir şeye gelmiyordu.

Çıkmaz SokakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin