Final

132 7 4
                                    

Playlist:

🎶A Great Big World, Christina Aguil- Say Something 🎶

~

30. Bölüm

"Ölüm Dansı"

"Ölüm Dansı"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

..

Hayat aslında evrenin boşluğunda bulunan bir doluluktur. Her şey de gerçekten böyle, boşluğun içinde bir varlığız. Eksikliğin içinde tamız. Yok ola ola var oluyoruz. Düşe düşe kalkmayı öğrenmemiz gibi. Uzay boşluğunda yerleşen dolu bir dünya gibi. Ve bomboş olarak geldiğimiz, etten kemikten ibaret bir vücut olarak geldiğimiz bu dolu gezegende gırtlağımıza kadar duygularımızla dolarak yaşıyorduk. Her bir doldurduğumuz yaş birer damla gibi doluyordu. Doluyordu, doluyordu..

Taşma noktasına gelebildiğimizde artık her şey sona eriyordu. Boş bedenimizin süresi doluyor, bardaktan farksızcasına dolu duygularımızla beraber yere düşerek paramparça oluyorduk. Duygularımız ecelimiz oluyordu. Sonumuz oluyordu. Ölümümüz oluyordu..

Kendimi gırtağıma kadar dolu hissetmemin üstünden geçen saatlerden sonra büyük bir damla daha eklenmişti bunun üstüne içimdeki yüklü duyguların. Sessizce arkamdaki beton soğuk duvara sırtımı dayanamış, yeni yeni sakinleşen ağlamamın etkisiyle bomboş gözlerle önümdeki boşluğa bakıyor ve düşünüyordum. Yarım saat önce yanımızdan ayrılan Beril gelmeden önce tam yanımda oturan adamla hemen bir plan yapıp buradan kurtulabilmenin bir yolunu düşünen benden eser yoktu şimdi.

Acaba, diyordu içimden bir ses. Acaba hiçbir şey yapmadan böyle otursam, beni öldürmesine izin mi versem? Çabalamamın ne anlamı vardı artık? Herkesin, çevremdeki herkesin benden bir haltlar sakladığını, en güvendiklerimin arkamdan iş çevirdiklerini öğrenmek daha az mı öldürmüştü sanki? En fazla şu göğüskafesimin üstündeki aylardır geçmek bilmeyen o yükten kurtulurdum işte.

"Göksu.." diye dakikalar sonra dudaklarını aralama zahmetine girip fısıldayan Emir'i, "Sus," diye sertçe susturdum. İstemiyordum. Hiçbir şey duymak istemiyordum. Tek kelimesine dahi inanmayacaktım. Dinlemeyecektim. Defalarca anlatması için yalvarmışken dudakları tek kelime etmemişti, şimdi vaveylalar koparsa bile sağırdım ona.

Dinlemedi yine de beni. "Yangına yarım saat kaldı," dediğinde umursamazca omuz silktim bağlı ellerime aldırmadan. "Sence artık yaşamak umrumda mı?" Bana dönen gözlerinin sertçe baktığını hissetsem de dönüp bakmadım ona. "Gerçekten onun her dediğine inanıyor musun Göksu? Bana bir kere bile anlatma fırsatı vermeyecek misin?" demesiyle ona döndüm öfkeyle. "Kapa çeneni artık! Sana defalarca anlatman için fırsat tanıdım ben, defalarca! Ne bekliyorsun şimdi? Neyini dinleyeceğim senin?" diyerek başımı onun açtığı ağzıyla iki yana salladım. "Tek kelime bile etme, dinlemek istemiyorum. Sana inanmıyorum, konuşsan dahi dinlemeyeceğim."

Çıkmaz SokakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin